Makaleyi buradan dinleyebilirsiniz…

Mısır piramitlerinin yapılışı, gizemini korumaya devam etmektedir. Ortaya atılan her teori, bir başkaları tarafından yetersiz görülmekte ve eleştirilmektedir.

Genelde taşlar kesilerek binlerce işçiyle yapılan açıklamalar çok yetersiz görüldüğü için, başka çözümler oluşturulma peşine düşülmüştür. Bir açıklamada, taşların yerinde döküldüğü gibi, uçuk bir teori ortaya atılmış ama pek itibar görmemiştir.

Piramitler Arkeolojisi ve Tarihi adlı kitabında Miroslav Verner’in yazdığına göre, inşa ekibi hiyerarşik bir şekilde organize edilmişti. Yüz bin kişilik iki gruptan oluşuyordu ve, her grup kendi içinde zaa ya da phyle adı verilen 20.000 kişilik gruplardan oluşuyordu ki! bu gruplar da işçilerin ustalık derecelerine göre, daha küçük gruplara ayrılmış bulunuyordu.  Bir belgeselde ise, büyük piramitin 20.000 kişilik bir ekiple yapılabileceği anlatılmıştır.

Piramidin inşa konusundaki gizemlerinden biri, inşasının nasıl plânlanabilmiş olduğudur. John Romer’in düşüncesine göre, eski Mısırlılar bu yapıda da, daha önceleri ve daha sonraları diğer yapılarda uygulamış oldukları yöntemi uygulamışlardı. Planı ya da ana planın parçalarını yapıma girişmeden önce ölçekler kullanarak zemine çiziyorlardı. John Romer kitabının bir bölümünü başlı başına bu konuya ayırmıştır. Söz konusu bölümde böyle bir planın mevcudiyetinin fiziksel kanıtlarını ortaya koymaya çalışmıştır.

Taş blokların nasıl yerleştirildiği henüz anlaşılmış değildir. Bir varsayıma göre yapılan spiral bir rampadan çıkarılan taş bloklar, üst üste konuyordu. Rampa çamur kaplanıyor sulanıyor ve taş bloklar itilerek kaydırılabiliyordu. Bir başka varsayıma göre taş bloklar dev manivelâlarla kaldırılıyordu. Tarihçi Herodot’a göre, ağır granit blokları, piramidin üst bölümlerine çıkarmak için 925 metre boyunda, 19 metre genişliğinde bir rampa yapılmıştı.

Ben taşların kesilerek taşınması teorisine değinmek istiyorum. Bilecik’te Vezir Mermer diye bir mermer ocağı var. Bu mermer ocağında iki binli yıllarda, aylık 1.500 m3’lük mermer blok çıkarılmaktaydı. Bu 1.500 m3’lük mermer, 2 kepçe, 1 ekskavatör ve bir sürü kesme makinesiyle yapılmaktaydı. Yani ocağın kapasitesini belirleyen şey taşıma araçlarıdır. Kesme araçları nispeten ucuz olduğu için bir sürü alınabilir. Şimdi bu ocağı kullanarak büyük piramidin taşlarını hazırlayalım.

Vezir Mermer’in yıllık imalatı 48.960 ton’dur. Yapılan ölçümlere göre büyük piramide ise 5.900.000 ton kaya gereklidir. Bu durumda bu ocağın, 120 yıl aralıksız üretim yapması gerekir. (Mermerin yoğunluğu 2,72 ton/m3 olarak alınmıştır).

Görüldüğü gibi büyük rakamlarla bir imalat söz konusudur. Ben günümüz teknolojisiyle yapılan imalattan bahsettim. Daha bunun taşınması ve yerine konması işlemleri var. Vezir mermer ocağındaki kapasiteyi belirleyen şeyin, taşıma kapasitesi olduğunu söylemiştim. Yani kesme yönünden pek sorun yoktur. Oysa Mısırlılar zamanında asıl sorun, taşların kesilmesi sorunudur. Bu günkü gibi ileri teknoloji ürünü aletler olmadığından, her şey insan eliyle yapılmak zorundaydı. Bakır aletlerle taşların ocaktan kesilmesi başlı başına bir sorundur. Eğer iddia edildiği gibi bir piramit 20 yılda yapılıyorsa zaten, bir firavunun tahtta kalma süresi de ancak o kadardır. Tahtta gelen firavun hemen ilk günde ortalama 2,5 ton olan kayalardan 315 tane kestirip yerine yerleştirmesi gerekirdi. Hem de 20 yıl boyunca hiç ara vermeden devam etmesi zorunluydu. Her 4 dakikada, bir taşın yerine yerleşmesi şarttır. Ben 4 dakikada bir mermerin yerine yerleşmesini hesapladım ama uzmanlar bu rakamı 1,5 dakika olarak hesaplamaktadır. Sizce, bunu başarmış olabilirler mi? Üstelik firavun ülkenin tüm kaynaklarını piramit işine kanalize etmek durumundaydı. Ve o dönemlerde dünyanın zenginliği zaten sınırlıydı. Elde edilebilecek kaynak insan gücünden fazlası olamazdı.

Bir piramidi yapabilmek için:

—Her şeyden önce üst düzey bir projeye.

—Her şeyi idare edebilecek bir mühendisler ordusuna.

—Bu işi yaptırabilecek kadar mali ve askeri güce.

—Piramidi yapabilecek taşları o yüksekliklere çıkarabilecek sistemlere.

—Mermer ocaklarında taş kesme ve düzeltme

, işçi ve araç gerecine.

—Bu taşların taşınması için inanılmaz bir ordu yanında inanılmaz oranda ip ve keresteye.

—Düzenin sağlanabilmesi için iyi bir askeri orduya;

İhtiyaç vardır. Ayrıca bunların yanında:

—Bakır ocaklarından sürekli maden çıkarılmalı, bakır ha denince bulunabilen bir maden olmadığından, yeterli bakırın elde edilebilmesi için dünyanın başka taraflarından maden ithal edilmeliydi. Büyük bir ekip mermerde birkaç saat dayanabilecek keskileri ve ağaçları yontacak baltaları yapmalı.

—Mısırda orman olmadığı için gemiler sürekli kullanılacak kereste ve kütükleri takviye etmeli.

—Ağır işte çalışan bir insanın 760 gram ekmek yediğini düşünürsek yıllık 55.500 ton un gerekir. Buğdayı una çevirecek değirmenler, unu ekmeğe çevirecek fırınlar organize edilmeli.

—Tarlaları ekip biçecek insanlar olmalı.

—İşçilere su taşıyacak elemanlar olmalı.

—Yaralanan ve hasta olanlarla ilgilenecek hastane, doktor, sağlık ekibi, ambulans ekipleri olmalı.

—Her günkü yiyecek ve giyeceği zamanında yerine ulaştıracak bir kargo ekibi olmalı.

—Bu işlerin muhasebesini tutacak bir muhasebe ekibi olmalı.

—İnsanların giyecekleri elbiseleri ekecek, işleyecek ve dikecek bir ordu olmalı.

—Eskiyen kırılan kayık ve gemilerin yerine yenilerini yapan gemi tersaneleri olmalı vb.

Görüldüğü gibi kesin rakamı çıkarmak zor ama, çok kalabalık bir ekibin 20 yıl sürekli çalışarak yapacağı bir iş. Fakat en büyük sıkıntı bu işi plânlayacak ve işlerin tıkır tıkır işlemesini sağlayacak iyi bir ekibin olması gereğidir. Günümüzde bile bu kadar büyük bir organizasyonu yapabilecek güç azdır. Hele de bilgisayar yoksa başınız dertte demektir. 

Verner’in rakamlarını alarak günümüz hesaplarıyla kabaca bir maliyet hesabı yaparak yaklaşık bir rakam oluşturmaya çalışalım.

Bir işçi bugün Türkiye şartlarında her şeyiyle, ortalama aylık 1500 dolara mal olur. Gelişmiş ülkelerde mümkün değil ama bazı ülkelerde bu rakam makuldür. Bu paranın içine bir işçinin aylık tüm giderleri dâhil olduğunu düşünelim. Bu giderler yiyecek, içecek, nakliye, sağlık, yaşlılık, barınma, tatil vb tüm giderleri kapsadığını kabul edelim. Eğer Verner’in işçi sayısını kabul edersek 200.000 kişi çalışması gerekir. Bu rakamın normal olduğunu düşünüyorum. O zaman Firavunlar, 2007 yılındaki parayla, 20 yılda işçiye, 72 milyar dolar harcama yapmış olmalıydılar. 2007’de Mısır’ın bütçesinin 59 milyar dolar olduğunu düşünürsek ne kadar büyük bir gider olduğunu anlayabiliriz. Çalışanların bir kısmının köle olduğunu düşünürsek bu paranın, biraz daha düşeceğini sanabiliriz ama, köle edinmek için yapılan seferleri hesaba katarsak rakamın âfâkî değişmeyeceğini düşünebiliriz. Fakat, son zamanlarda yapılan araştırmalar, köle kullanılmadığı yönündedir. Üstelik, elde ettiğim bu rakama malzeme giderleri dâhil değildir. Yani sadece işçilere verilecek parayı hesapladık. Kullanılacak hammaddeleri alabilmek içinde, ayrıca paraya ihtiyaç vardır. 

Görüldüğü gibi günümüzde ki Mısır devleti o piramitleri insan gücüyle yapacak kaynağa sahip değildir. Fakat bir firavun için Piramit yaptırmak, tanrı olmanın kanıtı sayıldığı için, çok önemliydi. Onun için, yüz kadar firavun daha küçük ve içi kerpiçten olacak şekilde piramit yapmıştır. O firavunların ilk firavunlarda olan imkânları olmadığı çok açıktır. Hem onlar kadar azametli olmadıkları, hem de içlerini kolay elde edilebilen kerpiçten yapmaları bunu göstermektedir. Aslında beklenen şey sonraki piramitlerin çok daha azametli olmasıydı. Çünkü, tecrübe ve bilgi birikimi gittikçe artmalıydı. Burada öyle olmadığı görülmektedir.

Her türlü zorluğa rağmen, her şeyin çözülebileceğini düşünsek bile bana göre, çözülemeyecek en önemli şey, plânlama sürecidir. Çünkü matematik olarak sıfırı bile kullanmayan Mısır âlimlerinin böyle bir plânlamanın altından kalkabilecek birikimleri olamazdı. Yarattıkları medeniyetin öncesi yok. Birden bire ortaya çıkan bir medeniyetin ön hazırlığı olmalıydı. Üstelik mezar olarak yapıldıkları söylenen piramitlerde mumyada bulunmamıştır. Yapılmalarının gerçek amacı bile, belli değildir. Sadece yorum yapılarak bir gerekçe oluşturulmaya çalışılıyor. 

Eğer, benim savunduğum gibi bu işi Mısır tanrıları (yani Atlantisliler) yaptırmış ise her şey anlaşılır olmaktadır. Onların üç büyük piramidi yaptırmaları için geçerli sebepleri vardır. Oysa Mısırlıların bir sebebi yoktur. Sadece inanç deyip, işin içinden çıkıyoruz. Firavunun öte dünyada yaşama isteğine durumu bağlıyoruz. Oysa firavunlar daha piramitleri yapmaya başlamadan öncesinde bu inanç yok muydu? Böyle saçma bir inanç için ömrün yetmeyeceği işlere girişmek akıllıca mı? Böyle bir durumun imkânsızlığı yüzünden yapılan eserler sonraki firavunlar tarafından sahip çıkıldı. Önceki firavunun ismi silinerek eserlere sahip olmak moda oldu. Firavunları kınamamak gerekir. Öte dünyada yaşamak için babasının eserlerini çalıp kendinin onun yerine öte dünyaya gidebilmeyi umması normaldir. Çünkü yapılacak şeyler için ne para, ne zaman, nede güç yeterli değildir.

İlk dönem firavunların Atlantisli olması durumunda olanları açıklayabilme imkânımız doğmaktadır. İnsanlara medeniyeti öğreten tanrılar, sfenksin işaret ettiği kütüphaneyi koruyan piramitleri de onarmak istemişlerdir. Zaman içerisinde yıpranan piramidi insanlardan da yararlanarak onarmışlardır. Belki de sil baştan yapmışlardır. Teknolojiyi kullanmışlardır ama çokça da, insandan yararlanmışlardır.

Kendileri yönetimi insan firavunlara bıraktıktan sonra yeni gelen insan firavunlar bu işi onlar gibi yapmak istemiş olmalıdır. Çünkü halka kendilerinin de -öncekiler gibi- tanrı olduklarını ispatlamak istemişlerdir. Bu uğraşlar piramit geleneğini oluşturmuştur. Fakat tanrıların başardıkları gibi teknik araçları ve bilgileri olmadığından işi başaramadılar. Onlarda sadece dışarıyı kaplayacak kadar mermerle işi çözmüşlerdir. Böylece iç kısımlarda taş yerine kerpiç kullanılan, piramit geleneği oluştu. Mısırda bu şekilde yüze yakın piramit vardır ama Keops, Kefren ve Mikerinos piramitlerinin yeri başkadır.

Elbette başka teorilerde vardır. Bazıları taşların yerinde döküldüğünü, bazıları 4000, bazıları 10 bin işçiyle yapıldığını söylemektedir. Ben bu söylemleri akılcı bulmadığım için değerlendirmeye almıyorum. Elbette günümüzdeki teknoloji kullanılmış ise, bu söylenenlerin doğru olması mümkündür ama, bizler eski Mısır’dan bahsetmekteyiz. Bir teorinin ciddiye alınabilmesi için, 1,5 dakikada bir, bir bloğun yerine konabilmesinin yolunu,  açıklaması gerekir.

Firavunların piramitleri onardıklarını, Kuran’da, ima etmektedir. Kehf suresinde anlatılan gençlerin, Sfenksin gizlediği kütüphanedeki bilgiler olduğunu, Zülkarneyn’in bize bıraktığı sırlar adlı makalede yazmıştım. Kehf süresinde, bu gençlerin uyuduğu yerde, bir bina yapılması gerektiği söylenmektedir.

 [stextbox id=”warning”]Kehf 21: Böylece insanları onlardan haberdar kıldık ki, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu ve kıyamet gününden şüphe edilemeyeceğini bildirmek için, öylece şehir halkına buldurduk. Onları mağarada bulanlar, aralarında durumlarını tartışıyorlardı. Dediler ki: “Üstlerine bir bina yapın. Bununla beraber Rableri, onları daha iyi bilir.” Sözlerinde üstün gelen müminler: “Üzerlerine muhakkak bir mescid yapacağız.” dediler.[/stextbox]

Kütüphaneler açılıp da kıyametin gerçekliği ortaya çıktıktan sonra bu bilgilerin tekrar korunması gerekmektedir. İşte onun için “üstlerine bir bina yapın” denmektedir. Fakat bu bina bir ibadethane yapılırsa etrafındakilerin onu koruyup kollayacağı kesindir. Onun için bizden kalan ekipler, piramitlerin çevresinde şempanzelerden bir ekibi yetiştirecektir. Atlantislilerin bize yaptığı gibi, onlara medeniyeti öğretecek ve piramitleri tamir edip, kutsal bir mekân olarak bırakacaktır. Bu ayet tam olarak bunu anlatmaktadır. Bize de tam olarak böyle yapıldı. Aynı şeyi Zülkarneyn’in üçüncü yolculuğunda da görmüştük. Orada, demirden yaptığı setti, bakırla kaplayarak Yecüc Mecüc’ü zapturapt altına almıştı. Piramitler ise Dabbe yani Sfenks’in kapısını beklediği kütüphanenin gizlenmesini sağlamaktadır. Bu ayetin öncesinde olan, Kehf 18 ayeti tam olarak sfenksi çağrıştırmaktadır.

 [stextbox id=”warning”]Kehf 18 Bir de onları mağarada görseydin uyanık sanırdın. Hâlbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer onları görseydin, arkana bakmadan kaçardın ve için korku ile dolardı.[/stextbox]

Sfenksi, köpekle özdeşleştiren Kuran, onun ayaklarını öne doğru uzatmış yattığını söylemektedir. Yakın bir zamanda sfenksin işaret ettiği kütüphane insanlığa açılacaktır. Ayrıca sfenks doğuya doğru bakmaktadır. Belki de doğuda olan yecüc mecüc’e doğru bakıyor olabilir.

Kısacası piramitler, kütüphanelerdeki bilgilerin hem gizlenmesi hem de zamanı geldiğinde bulunması için yapılmıştır. Kütüphane zamanından önce insanlığa açılmamalıdır. Hem insanlığın gözü önünde, hem de ona ulaşamıyor oluşumuz, nasıl bir zekânın planları karşısında olduğumuzu gösterir.

Seyfullah DEMİR