Neden dünya denilen bu gezegendesin? Merak ediyorsan oku…
Kuran meallerinde hatalı çevrilen ayetler
Kuran’da hatalı çevirisi yapılan ayetler var ama bence mutabakat halinde hatalı çevrilen bazı yerler var. Bunlardan biri Müddesir 31 ayetinde, diğeri Enbiya 105 ayetindedir.
Önce Müddesir 31 ayetine bakalım. [stextbox id=”warning”]
“Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihan kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, iman edenlerin de imanı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de: ‘Allah bu misal ile ne demek istedi?’ desinler. İşte böyle, Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.“[/stextbox]
Ayetin ilk cümlesi olan, Vemâ ce’alnâashâbe-nnâri illâ melâ-iketen cümlesini “Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık” şeklinde çevirerek bir hata yaparlar. Ayette “cehennem halkı” diye çevrilmesi gereken (اَصْحَابَ النَّارِ) ashâbe-nnâri ibaresi, cehennem bekçileri ya da görevlileri anlamına gelecek şekilde çevrilmiştir. Ashâbe-nnâri, kelime olarak Türkçede de kullanılmaktadır. Âshap=Sahipler, Dostlar, Arkadaşlar anlamı içerir. Nar= ateş, cehennem anlamındadır. Bu durumda ashabı nar ateş dostları, cehennem arkadaşları anlamı taşır. Ashab; peygamberin arkadaşları anlamında da kullanılır. Müddesir 31 ayetindeki anlamı cehennemde yanan halk için kullanılmaktadır. Oysa aşağıya aldığım 22 mealde de cehennem görevlileri anlamına gelecek şekilde meallendirmişlerdir. Ayet; “ateş halkından” değil de, “görevlilerden” bahsediyor gibi çevrildi.
Aslında doğru çevirinin ne olduğunu anlamak için, yine Kuran referans alınarak sağlama yapılabilir. Ashâbe-nnâri kelimesinin kullanıldığı diğer ayetlerde, hangi anlamda kullanıldığına bakmamız gerekir. Nar kelimesinin cehennem olduğu konusunda kimsenin tereddüdü yok. O zaman ashâbe kelimesini aramalıyız. Meallerini kullandığım o insanların; aynı kelimeye, diğer ayetlerde verdikleri anlamı inceledim. Hemen hepsi, aynı anlamı kullanmış. Ben, Elmalılının mealini örnek göstereceğim. İsteyen meallere bakabilir. Elmalılı; Nisa 47’de “cumartesi halkı”, Araf 44 ve 50’de cennet ve cehennem halkı, Kehf 9’da Ashabı kehf, Furkan 38’de Ad, Semud ve Ress halkı, Ankebud 29’da gemi halkı, Yasin 55’de cennet halkı, Yasin 13’de şehir halkı, Kalem 17’de bahçe sahipleri ve Müddesir 39’da sağın adamları anlamlarında kullanılmıştır. Tüm ayetlerde yaklaşık aynı anlam, yani o mekânın sakini, orada yaşayanlar, anlamına gelecek anlamlandırma yapılmış. Mekân değişse de, Ashâbe kelimesi değişmemiş. Mekanın değişmediği [tooltip layout=”box” text=”Eğer şaşacaksan, onların şu sözlerine şaşmak lazım: ‘Biz toprak olduğumuz zaman mı, biz mi yeniden yaratılacağız?’ İşte onlar, Rablerine karşı nankörlük edenlerdir. Ve Onlar, boyunlarında halkalar bulunan kimselerdir, onlar ‘ateş halkı’dır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.” effect=”1″]Râd 5[/tooltip] ayetinde ise, aynı kelime tüm mealciler tarafından doğru anlamıyla ‘cehennem halkı’ yada ‘cehennemlikler’ anlamında kullanılmış. Yani anlamın uymadığı yerlerde, anlam kaydırılmış.
Neden Müddesir 31’de anlamın değiştirildiğini anlayabiliyorum. Çünkü mevcut İslam inancında melekler, cennet ya da cehennemdeki görevlilerdir. Orada yaşayacak olanlar ise bizleriz. Yani zamanı geldiğinde cennet ya da cehennem halkı biz olacağız. Bu mantığa göre meleklerin cehennemde yanıyor olması mümkün değildir. Onun için kelimenin anlamını çevirip halk yerine görevli yapmışlardır.
Oysa, benim Kuran’dan anladığım şey tamda buydu. İnsan denen canlı, tekâmül ederek kademe kademe yükselir. Zamanı gelince melek olur. Ve ruh dediğimiz yapı, enerji kökenli olduğu için, enerji yapısında olan, cehennemde yaşar. Bu durum, cehennemin cin ve insanlarla doldurulmasına yemin edilmesiyle desteklenmektedir. Sadece yemin etmekle kalmayıp; bu işlemin, Hud 119 ayetinde “Andolsun ki cehennemi cinlerden ve insanlardan tamamen dolduracağım’ sözü böylece tamam oldu” diyerek
, gerçekleştiği de söylenir.Mevcut İslam inancında, insanın melek olması söz konusu değildir ama, Kuran tam tersini söylemektedir. [stextbox id=”warning”]
Enbiya 26 Böyle iken dediler ki: ‘Rahmân çocuk edindi.’ Allah bundan münezzehtir. Doğrusu melekler (Allah’ın çocukları değil.) ikram olunmuş kullardır.”[/stextbox]
diyerek bir zamanlar insan olan birilerinin artık melek oldukları söylenmektedir. Birileri itiraz edip, bu kulların dünyada o mertebelere sahip birileri olabileceğini düşünebilir. Oysa kul yani ibadun kelimesinin, Araf 194 ayetinde, tam bir tanımı vardır. Orada bu kelimeyi; müşriklerde dâhil, insanlara hitap ederek “sizler gibi kullardır” diyerek anlamlandırır. Tüm mealciler de kelimeyi bu anlamıyla almışlar. Buradan anladığımız şey, meleklerin bir zamanlar kul olduklarıdır. Fakat kul olmaktan ayrı olarak, onlar ikram olunmuştur. İşte ayetteki “ikramın” tekâmül olduğunu anlayabiliyoruz. Yani insanlar tekâmül ederek, melek olacak ve cehennemde yaşayacaktır. Bu mantığı kabul ettiğimizde, şu andaki meleklerin de geçmişte insan olarak dünyada yaşamış olması gerekir. Geçmiş dönem konusuna az sonra değineceğiz.
İslam inancı, cehennemi kötü bir yer olarak tanır ama, Kuran’ın sembolik anlatımında tam tersini görüyoruz. Onun için Secde 13 ayetinde [stextbox id=”warning”] “Eğer biz dilemiş olsaydık her nefse hidâyetini verirdik. Fakat benden: ‘Bütün insanlar ve cinlerden cehennemi elbette dolduracağım.’ sözü hak olmuştur.“[/stextbox] diyerek insanların çoğunluğunun cehenneme gitmesi, verilmiş bir söz olarak karşımıza çıkar. Yani, Cehennemin tamamen doldurulacağına söz verilmiştir. Hatta bu durum, Meryem 71 ayetindeki [stextbox id=”warning”] ‘İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.‘ [/stextbox]sözüyle katmerlenmiş olarak bizi, kesinleşmiş hüküm olarak cehenneme mahkum eder.
Kuran bu yapıyı Araf 179 ayetinde [stextbox id=”warning”] “Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir.” [/stextbox]diyerek niyeti açık eder. Fakat, mevcut inancın cehennemi kötü görmesi yüzünden, kötü bir meziyetmiş gibi algılanır. Ayet, cehennem için yaratılan insanın, bunu göremediğini söyler. İnsanın gaflet içinde olduğunu anlatır. Gaflet uykusundan uyandığımızda asıl yaşayacağımız yerin cehennem olacağını anlayacağız. İnsan kıyamette uyanacaktır. O zamana kadar üzerinde gaflet perdesi vardır. Onun için gerçeklerden bihaberdir. Gafletten ne zaman uyanacağını da yine Kuran söylemektedir. Kaf 22 ayetinde kıyamet anını yaşayan kişiye hitaben [stextbox id=”warning”]“Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir.” [/stextbox]diyerek kıyamette gaflet perdesinin kalkacağını söyler. Böylece gerçekler görünecek ve insanlar uyanacaktır.
Geçmiş dönem insanlarına gelince Kuran geçmişte kıyamet yaşamış ve yok olmuş pek çok kavimden bahseder. Ben hepsini saymayacağım örneğin Furkan 38’de Ad, Semud ve Ress halkının mahvolduğunu söyler. Kıyamet olgusu felaket ile özdeşleştiği için, bu tip anlatım tarzı tercih edilmiştir. Anladığım kadarıyla türler sıra ile dünyada tekâmüle sokuluyor. Yeteri kadar tekamül edenler sıra ile bir üst boyuta alınıyor. Bir üst boyuta alınan tür arkadan gelen türe yardım ediyor. Bedensiz yaşam derken melek döneminden bahsettiğimi anlamışsınızdır.
Her türün dünyada kaldığı süre, Kalu Bela ile kıyamet arası dönemdir. Bu dönemlerin geçiş anları vardır. İşte bu geçiş anlarını organize eden insanlar vardır. Kuran bu geçiş zamanını, Zülkarneyn diye birinin organize ettiğini anlatır. Zülkarneyn kıyameti yaşayacak olan türden kalan görevlidir. Kuran’a göre üç yolculuk yapacaktır. İlk yolculuğunu ([tooltip layout=”box” text=”Derken o da bu yollardan birini tutup gitti.” effect=”1″]Kehf 85[/tooltip]) kendi milletine yapacaktır. Kendi milleti –yani şu andaki bizler– ceza ve mükâfat sistemi ([tooltip layout=”box” text=”O da demişti ki: ‘Kim haksızlık ederse muhakkak ona azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu görülmemiş bir azabla cezalandırır.'” effect=”1″]Kehf 87[/tooltip]- [tooltip layout=”box” text=”‘Amma her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, buna da en güzel mükâfat vardır. Biz ona dünyada kolaylık gösterir zor işlere koşmayız.'” effect=”1″]Kehf 88[/tooltip]) denilen, içinde bulunduğumuz bu sistem ile negatif tekâmül ediyor olanlarız. Yani Zülkarneyn bizleri kıyamete hazırlayacaktır. Bizler negatif (yani kendine hizmet ile) tekâmül yaptığımız için, çok egoist bir yapıda oluruz. Çünkü kendimizi evrenin merkezi, diğer herkesi teferruat sayarız. Diğer insanlara yapacağımız yanlış hareketleri bir miktar dizginlemek için, ceza ve mükâfat yöntemi kullanılır. Kimilerinde, dinler olmasaydı, insanlık daha iyi durumda olurdu düşüncesi var. Fakat bu doğru değildir. Tekâmülde ilerde olan zaten dine de ihtiyaç hissetmez. Dine ihtiyaç hisseden kişi, aynı zamanda dizginlenmesi gereken kişi demektir. Fakat insanlar mükâfatı kendine, cezayı başkasına lâyık görme eğilimindedir. İnsanları asıl dizginleyen şey, kendisine haksızlık yapıldığında, o kişinin, öte dünyada bunun bedelini ödeyeceği düşüncesidir. Kişiler ceza sisteminin olmadığı bir düzeni asla adil bulmuyor. Kendisine haksızlık yaptığını düşündüğü kişinin, ilelebet cehennemde yanması, onun affedilmesinden, daha iyidir diye düşünüyor. Oysa kişi hangi suçu işlerse işlesin, ilelebet yanma cezasını hak edemez. Fakat böyle bir ceza sisteminin olması, kişilerin dünya haksızlıklarına daha kolay tahammül göstermelerini sağlamaktadır. Yani cehennem cezası, insanların dayanım eşiklerini yükseltmek içindir. Böyle bir sistem olmasaydı, insanlar cezaları kendileri kesmeye kalkardı ve dünyanın durumu çok daha kötü olurdu. Fakat yine de bazıları, düşük seviyeleri sebebiyle Kuran’daki “öldürün” kıstasını kendine siper ederek başkalarını cezalandırma uğraşısındadır. Bu tür şeyler, insanların seviyelerinin sonucudur. Çünkü Kuran’dan isteyen, El-Kaide gibi öldür, ötekileştir, isteyen Mevlana gibi “kim olursan ol yine gel” mantığını çıkarır. Aslında Mevlana mantığı Kuran’ın tercihidir ama, egoizm (yani şeytan) bunu görmeyi engeller.
Kıyamette tüm insanlar eşiği geçemeyeceği için kalanlar ([tooltip layout=”box” text=”Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.” effect=”1″]Rahman 46[/tooltip], [tooltip layout=”box” text=”Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.” effect=”1″]Rahman 62[/tooltip]) dört adet cennette, yaşayacaklardır. Bu insanlar cennetlerde altın çağı yaşayacak ve pozitif tekâmül edeceklerdir. Yani Kaf 22’de dediği gaflet uykusundan, uyanmış olacaklardır. Zülkarneyn ve arkadaşları o insanların yaşayacağı dört şehir inşa edecek ve açık tekâmül sistemini organize edeceklerdir. Bu dönemdeki insanlar her şeyi bileceği için Kuran ([tooltip layout=”box” text=”Nihayet güneşin doğduğu yere vardığında, güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğmakta olduğunu gördü.” effect=”1″]Kehf 90[/tooltip]) “üzerlerine güneşin batmadığı bir kavim” olarak anlatır. Güneş bilgiyi sembolize eder.
Cennetlerin, altınçağda tekâmül edilecek yerler olduğuna dair bir delil de Rahman 54 ayetindeki “Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.” söylemidir. Rahman suresi cennetleri, tıpkı dünyadaki bir ortam gibi tanımlar. Yani baldan, börekten, döşekten, huriden bahseder. Bu anlatımın sebebi, gerçekten dünyadaki bir yeri tanımlıyor olmasındandır. Şimdiki durumla aradaki fark o zamanki insanların çalışmak zorunda olmamaları ve gerçek bilgilere vakıf olarak yaşamalarıdır. Elbette altınçağa kalacak olan insanların hepsi, aynı tekâmül seviyesinde olmayacaktır. Onun için, dört ayrı tekâmül seviyesinde guruplandırılacaklardır. Dört cennetin olmasının sebebi odur. Bu guruplardan ikisi tekamülde diğerlerinden daha önde olacağı için, daha erken devşirilecektir. Yani öte dünyaya daha erken alınacaklardır. Oysa mealciler bu durumu anlayamadıkları için, Rahman 54 ayetine “meyvelerin devşirmesi yakındır” gibi bir anlam yükleyerek durumu kurtarmaya çalışırlar. Oysa ayette meyveden bahsetmediği gibi, cennetlerde her an her şey taptaze ve sınırsız bulunur. Eğer iki cennette meyvelerin devşirilmesi yakın ise, diğer ikisinin ki uzak demektir. Bu durum, cennetlerin ilk zamanlarında, meyve olmadığı gibi bir anlam içerir. Bu mantık, cennet kavramıyla çelişir.
Bazı mealciler ise meyvelerin elle alınabilecek kadar yakın olduğunu yazar. Bu mantığa göre sanki diğer iki cennette meyvelere ulaşmak daha zordur. Bu düşünceler de cennet mantığıyla örtüşmez. Zaten tekâmül kavramını devreye sokmadıkça bu ayetleri doğru anlamak asla mümkün değildir. Mevcut İslam inancında tekâmül olmadığı için devşirme olayını insandan başka şeylere yakıştırma eğiliminde olmuşlardır.
Zülkarneyn üçüncü ve son yolculuğunu ise sözden anlamayan bir kavme ([tooltip layout=”box” text=”Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.” effect=”1″]Kehf 93[/tooltip]) yapacaktır. Bu kavim, bizden sonra tekâmüle sokulacak olan kavimdir ve zekâ olarak çok geri olacaktır. Yazılarımda tekâmülün bilinç olduğunu yazmıştım. Bu kavim tekâmül açısından çok başlarda olacağı için “söz anlamayan bir kavim” olarak tanıtılmıştır.
Tekâmül sisteminin açık bilgileri, zekâ özürlü bu yeni tür için, ters etki yapacağından bilgilerin gizlenmesi gerekmektedir. Çünkü, yeni tür negatif tekâmül yapacaktır. Negatif tekâmül yapan bir tür için, açık bilgiler, olumsuz sonuç verir. İşte Zülkarneyn’in yaptığı set, bu bilgileri saklayacaktır. Ancak zamanı geldiğinde yani, yeni türün kıyamete çok yaklaştığı zamanda açılacaktır. Zülkarneyn’in yaptıklarını yapacak biri çıkacak ve onu Mesih ya da Mehdi olarak bileceklerdir. Ayrıca Zülkarneyn’in yapacağı şey, dünyasal bir settir. Bana göre demirden bir bina yapılıp paslanmaması için zift ya da bakırla kaplanmıştır. Bu bina yakın zamanda bulunacak, yani set açılıp içindeki bilgiler dünyaya yayılacaktır. Oradaki bilgiler sayesinde şu anki bilgilerimizin ne kadar yanlış olduğunu kavrayacağız.
Gördüğünüz gibi asıl yaşanacak yer cehennemdir ve Müddesir 31’de bahsettiği zebaniler değil, insandan dönüşüp melek olanlardır. Ayet bunu açıkça söylüyor olmasına rağmen, Kuran’ın zahiri anlamına uymadığı için anlam değiştirilmiştir.
Aynı durum Enbiya 105 ayetinde de vardır. [stextbox id=”warning”]Şanım hakkı için zikirden sonra Zeburda da yazmıştık: ki her halde Arz, ona benim salih kullarım vâris olacaktır.” [/stextbox]
Burada da zikirden sonra Zebur’da da dediği için Zikir kelimesi Tevrat’ı kastettiği düşünülür. Oysa, zikir olarak çevrilen, (الذِّكْرِ) żżikri kelimesi Âli İmrân 58, Furkân 29, Sâd 1, Fussilet 41 ayetlerinde “Kuran”olarak çevrilmektedir. O ayetlerde zikir kelimesinin Kuran’ı kastettiği, hemen bütün mealcilere göre tartışılmaz bir gerçektir. Çünkü Fussilet 41 ayetinde Müşriklere hitaben [stextbox id=”warning”] “Zikir kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, mutlaka cezalarını çekeceklerdir. O gerçekten çok değerli bir kitaptır.”[/stextbox] diyerek, Zikir kelimesinin Kuran’ı kastettiğini söyler. Kuran’ın kendi kendini açıklaması sayesinde Enbiyâ 105 ayetinde de Kuran’dan bahsettiğini anlıyoruz. Bu demektir ki, Kuran’dan sonra Zebur diye bir kitap daha gelecektir. Bu da Davud’a gelecek olan kitaptır.
Aslında bu durum Muhammed peygamberin, son peygamber olmasıyla çelişir gözükmektedir. Fakat tarihte Zebur diye bir kitabın olmamasını da açıklamaktadır. İslâm alimleri, Zebur diye bir kitap olmayınca, onu Tevrat’ta adı geçen Davud peygamber sanarak, ona vahy edildiği düşünülen Mezmurlar bölümünü Zebur yaparlar. Mezmurlar bir şiir kitabıdır ve dini şarkı söylemekten öte bir manası yoktur. Aslında Tevrat’a göre Davut, peygamber değildir. O kraldır ve onun döneminde başka peygamberler vardır. 2.Samuel 7’de Kral Davud zamanındaki peygamberin ismi Natan’dır. Yani Ahit sandığı aracılığı ile, tanrıyla irtibat kuran kişi odur. Davud’a vahiy gelmediği için, kitap da yazmamıştır. Fakat onun zamanında yazıldığı düşünülen Mezmurlar Zebur olarak düşünülmektedir. Yani gördüğünüz gibi, Kuran’da bulunan “Davud’a Zebur’u verdik” anlatımı bu kişiliklerle özdeşleştirilmiştir. Oysa ayet gayet açık olarak “Kuran’dan sonra Zebur’da da yazdık” diyerek, Zebur’un Kuran’dan sonra geleceğini belirtmektedir. Dediğim gibi, Kuran’ın zahiri anlatımı için Tevrat’ın kullanılması sebebiyle, bu anlama geldiği sanılmaktadır. Oysa bâtıni anlatım, Zebur’un daha gelmediğini söyler. Ben, “Kuran’a göre mehdi“, ve “Altınçağ görevlileri ve özellikleri…” adlı makalelerimde Mehdinin, Davud sembolü ardına saklandığını anlatmaya çalıştım. Yani Kuran’ın bâtıni anlatımında, Mehdi kavramının olduğunu hatta, bunun birçok sembol ardına saklandığını söylüyorum. Birçok sembol olmasının sebebi, bence birçok görevlinin olması yüzündendir. Kıyamet sürecinde görev alacak olanların, farklı yeteneklerinin olacağını sanıyorum. Kuran geçmişte geldiğini söylediği peygamberlerin, bu görevlileri anlattığını düşünüyorum. Bir müddet ekibe Davud liderlik yapacaktır. Sonra liderlik Süleyman’a geçecektir.
Muhammed’in son peygamber olması olayını da şöyle yorumluyorum. Davut yeni bir din getirmeyecek olduğu için Kuran’daki peygamber statüsünde değildir. Davut yada Mehdi, aslında tüm dinleri ortadan kaldıracaktır. Dini anlamda son Peygamber, Muhammed peygamberdir. Bir daha o şeriatta, bir bilgi gelmeyecektir. Yani Davut ve ekibi bir peygamber statüsünde olmadığı için, Ahzap 40 ayetindeki “peygamberlerin sonuncusu” sözü çiğnenmiş olmaz. Artık gerçek bilgi hakim olacağı için, dinler dönemi kapanmış olacaktır.
Ben Türkçe çevirileri baz alarak bulduğum bu hatalar, sanırım tüm çevirilerde hatta, Arapçasında bile vardır. Bu hata, Kuran’ın zahiri anlamının, bâtınisiyle çakışmamasından gelmektedir.
Seyfullah Demir
[stextbox id=”black”]
Müddesir 31 ilk ayeti:
Abdülbaki Gölpınarlı Meali: Ve biz, cehennem memurlarını, meleklerden tayin ettik…
Ali Bulaç Meali: Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık.
Abdullah Parlıyan meali: Ve biz cehennem işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirdik.
Ahmet Varol Meali: Biz o ateşin bekçilerini ancak melekler(den) kıldık.
Ahmet Tekin Meali: Biz cehennemde, infaz memurları olarak yalnızca sert ve haşin tabiatlı melekler yerleştirdik.
Ali Fikri Yavuz Meali: Biz o ateşin muhafızlarını hep meleklerden ibaret kıldık.
Bayraktar Bayraklı Meali: Biz cehennemin bekçilerini sırf melekler kıldık.
Cemal Külünkoğlu Meali: Biz o cehennemin muhafızlarını hep meleklerden ibaret kıldık.
Diyanet İşleri Meali (Eski): Cehennemin bekçilerini yalnız meleklerden kılmışızdır.
Diyanet İşleri Meali (Yeni): Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık.
Diyanet Vakfı Meali: Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir.
Edip Yüksel Meali: Biz ateşe bekçi olarak sadece melekleri atadık.
Elmalılı Meali (Orjinal): Hem biz o ateşin muhafızlarını hep Melâike yaptık,
Hasan Basri Çantay Meali: Biz o ateşin bekçi (lik) lerine meleklerden başkasını me’mur etmedik.
Hayrat Neşriyat Meali: (Biz) Cehennemin sâhiblerini (o zebânîleri) meleklerden başkası yapmadık.
Kadri Çelik Meali: o ateşin koruyucularını, meleklerden başkasını kılmadık
M.Murat AVCIOĞLU Meali: Biz o ateşin görevlilerini meleklerden kıldık
Ömer Nasuhi Bilmen Meali: Ve Biz cehennemin muhafızlarını meleklerden başka kılmadık
Muhammed Esed Meali: Çünkü yalnızca melekî güçleri [cehennem] ateşinin gözcüleri kıldık;
Suat Yıldırım Meali: Biz cehennem görevlilerini sadece melaikelerden kıldık.
Süleyman Ateş Meali: Biz cehennemin muhafızlarını hep melekler yaptık.
Yaşar Nuri Öztürk Meali: Biz, cehennem yâranını hep melekler yaptık.
[/stextbox]
NOT: Kuran ayetleri konusunda bana büyük katkıları olan Nimoza rumuzlu kardeşime teşekkür ederim.
Seyfullah DEMİR
yaklaşık 6 yıl önce
Sayın; Seyfullah Bey
Sizin ve arapçaya hakimiyeti nedeniyle NİMOZA rumuzlu arkadaşın cevaplaması dileğiyle bir hususu belirtmek istiyorum. Kuran-ı Kerimin Allahın kelamı olduğu ve bizlere (İnsanlığa) hitap ettiği ve yol gösterici olduğu inananlar için bir gerçektir. Konumuz FATİHA SURESİ
Okunuşu
1- Bismillahirrahmânirrahîm.
2- Elhamdü lillâhi rabbil’alemin
3- Errahmânir’rahim
4- Mâliki yevmiddin
5- İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în
6- İhdinessırâtel müstakîm
7- Sırâtellezine en’amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn
Anlamı
1- Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle.
2,3,4- Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah’a mahsustur.
5- (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
6,7- Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
Yukarıdaki ifadelere dikkat edersek özne “insanlar” mış gibi, Allahın bize kelamı değil de bizim Allahtan talebimiz gibi duruyor. Bu tercümede bir yanlışlık veya eksiklik olabilir mi?
Bana göre surenin en başında Kuran-ın çok yerinde olan “DE Kİ” ibaresi olsaydı her şey yerli yerine oturacaktı. Görüş ve yorumlarınızı merak ettim. Şimdiden teşekkürler
yaklaşık 6 yıl önce
Adil Kardeşim,
Kuran’ın tümü Allah ağzıyla Peygambere yazdırılmış değildir. Çok büyük bölümü öyle olmasına rağmen arada bazı ayetler peygamberin ağzından çıkmadır.
Örneğin;
Hud 2 (Şöyle ki:) Allah’dan başkasına kulluk etmeyin. Ben size O’nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim.
Zariyat 51 Allah’la beraber başka bir tanrı uydurmayın . Gerçekten ben size O’nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.”
Tebbet 1 Elleri kurusun Ebu Leheb’in; zaten kurudu ya!
Ayetleri Peygamberin söylemleridir. Pek çok ayette -de ki- diyerek ayetler Allah’a atfedilir ama bu ayetlerde -de ki- yoktur. Unutulmuş, atlanmış demek Kuran’ın korunmuşluğuna halel getireceği için kabul edilemez. Benim görüşüm Allah bu ayetlerin böyle olmasını istemiştir. Bence bunlar kalbi Müslümanlığa kilitli olmayanların görüp düşüncelerini Müslümanlıktan uzaklaştırmaları için düğüm noktalarıdır.
Elham’ın da benzer düşünceyle insanların nasıl dua etmelerini gösterdiği bir sure olduğunu düşünüyorum.
yaklaşık 7 yıl önce
Seyfullah kardeşim,çalışmalarınızı bugün okumaya başladım. Özgür düşünceye sahip birisiniz. Kitabullah’ın çevirilerindeki çok büyük hatalara ben de rastladım. Sizin gibi ben de Kitabullah’ın insanlara Rabbilalemin’in iletmek istediği gibi günümüze kadar geldiğine inanıyorum. Katılmadığım bazı fikirleriniz olduğu gibi birçok fikrinize de katılıyorum. Bu durum benim katılmadığım fikirleriniz yanlış,katıldığım fikirleriniz ise doğru demek değildir. Size Kitabullah’ın çeviri ve meallerindeki hatalara çarpıcı bir örnek vereyim;Fatiha Suresi-5, İYYAKE NAGBUDÜ VE İYYAKE NESTAĞİN ayetini bütün mealciler ve tefsirciler, Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım bekleriz… diye çevirirler ve müslümanların en az %90 ı da böyle bilir.. Burada İYYAKE kelimesi hem YALNIZ SANA,hem de YALNIZ SENDEN diye çevriliyor. Yalnız senden diye çevrilmesi için MİN eki yani bizim türkçe deki karşılığı DEN DAN ekinin olması gerekir.. Ayetin asıl çevirisi şöyledir. YALNIZ SANA İBADET(KULLUK) EDERİZ,YALNIZ SANA YARDIM EDERİZ. Allah yardım nasıl olacak diye mealciler ve tefsirciler işin içinden çıkamadıkları için kendi anladıkları şekilde çeviri yapıyorlar. Akıllarınca HAŞA Allah ın ve peygamberinin hatasını kapatıyorlar. Allah’a yardımcı olmak Kuran da başka yerlerde geçer.3/52 ve 61/14 buna en güzel örneklerdendir. Allah birçok ayette insanların birbirleriyle yardımlaşmasını ister.Dini,ırkı,görüşü ne olursa olsun insanların yardımlaşması gayet tabiidir. Dikkat edin YALNIZ SENDEN yardım bekleriz derseniz 112 yi bile arayamazsınız, çünki YALNIZ SENDEN yardım bekleriz diyorsunuz. Oysa Allah’a yardımcı olmak şeklinde anlarsanız, Rabbillamin in kriterlerine göre yaşar ve hareket ederseniz Allah ın ideal insan ve toplum amacına hizmet ettiğiniz için Allah a yardımcı olmuş olursunuz. Neticede Allah ın cenneti,içinde insan olmazsa amacına hizmet etmemiş olur… Rabbimiz,severek ve isteyerek,her anlamda senin istediğin gibi bir kul olacağım derim..
yaklaşık 7 yıl önce
ALİ YILMAZA CEVAP
Sizinle aynı fikirde olmayı çok isterdim fakat Arap dilbilgisi kurallarına göre Fatiha suresinde iddaada bulunduğunuz durum yoktur. Arapçada istemek kökenli yüklemlerde -min kullanılmaz. Ve zaten iyyake sana ve senden anlamına gelir. kullanıldığı fiile göre anlam verilir. İyya minke asla kullanılmaz Arapçada. Dediğim gibi isteme kökenli fiillerde -den,-dan eki kullanılmaz. Buna benzer durum İngilizcede de vardır. Hakeza Rahman suresinde de Herkes ondan ister der ama orada da -min eki yoktur,anlamda düşme olmaz. 3/52 ayette ise iki tane dilbilgisi kuralı vardır. Harfi cerler bazen biribirinin yerine kullanılabilir. Ve bazen de cümleden bir kelimeyi düşürürler. Ve sonraki cümleden o anlam çıkar zaten. fakat farkında olmadan güzel bir konuya değinmişsiniz. İsa Allah için yardımcılarım kim diye sorduğunda aldığı cevap Biz Allahın yardımcılarıyız olmuştur. Evet senin yardımcılarınız dememişlerdir. Sizce neden olabilir?
yaklaşık 7 yıl önce
İsa Peygamber belki de öğrencilerini bir sınav yaptı ve sınavı geçtiler… Yalnız senden yardım bekleriz diye iman ederseniz yukardaki yorumumda bahsettiğim gibi 112 yi bile kesinlikle arayamazsınız.Benim anlatmak istediğim ayetin yorumunun yanlış yapılmasıdır. Siz birçok çalışma yapmışsınız ama Kuran a ulaşacak sistem konusunda bir çalışma yapmamışsınız. Sistem ayetlerin sağlamasını yapar ve yanlıştan döndürür. Arapçayı en iyi bilenler Kuran ı daha iyi anlasaydı araplar daha iyi anlardı.Günümüzde arap milletlerinin durumu ortada… Bir makalenizde Kuran ın insanlara Kıyamet vakti açıklanacağını anlatmışsınız ve Kuran sembollerinin bir ekip çalışmasıyla çözülebileceğini yazmışsınız. Size bu konuda katılıyorum. Malatya’da 15-20 kişilik bir grup ve bu gruplara bağlı gruplar, yaklaşık 15 sene Kuran’ın sistemi üzerine çalışma yaptı. Bu çalışmalar sonucunda çok önemli gelişmeler sağlandı. En anlaşılmaz bilinen ayetlerin bile bu sistemle açılımı ve tefsiri yapıldı… Siz eğer bu sistemi bilseniz reankarnasyona falan inanmazdınız.Yaratıcının geleceği bilmemesi ise herşeyi alt üst eder…
yaklaşık 6 yıl önce
Ali bey Kuran’ın sistemi üzerine çalışma yaptığından bahsettiğiniz grupların elde ettiği neticelere hangi kaynaktan ulaşabiliriz?
yaklaşık 6 yıl önce
adonai, sorunuzu çok geç farkettim. Bu çalışmaları yapan arkadaşların çoğu şimdi bireysel olarak çalışmaya devam ediyorlar. Sistemi anlamak için arapça bilmek gerekiyor. Bu gruptan bir arkadaşım sistemle çıkardığı sonuç bilgiyi kaleme alıyor. Çok uzun zaman alacağını düşünüyorum. Yani öğrenmek için bu gruptan bir hatta birkaç kişinin desteği gerekiyor. Ben gruptan değilim,gruptan bir arkadaşımın sayesinde bazı bilgilere ulaştım.
yaklaşık 7 yıl önce
nimoza,bir önceki cevabımda sizin Seyfullah bey olduğunuzu zannederek yazdım. Fatiha 5 te ilk kelimelere dikkat ederseniz cümlenin istek belirtmediğini anlayabilirsiniz. YALNIZ SANA İBADET(KULLUK) EDERİZ diyorsunuz. Eğer istek belirtseydi tam tersi anlam çıkardı.Muhatabınızdan aynı talebi yapmış olurdunuz !!! Siz kendi anladığınız şekilde ya da mealcilerin yaptığı yorum üzerinden cümlenin istek belirttiği saplantısına düşmüşsünüz.
yaklaşık 7 yıl önce
Ali Bey, Benim Arapça hakkındaki danıştığım ve güvendiğim isimdir Nimoza. Onun için onun cevap vermesini istemiştim…
yaklaşık 7 yıl önce
Teşekkür ederim Seyfullah bey. Ben öğrenmek amacıyla soru sormadım. Soruları Kitabullah’a sorarım ve cevabını da Kuran ile alırım. ”İyyake nagbudü ve iyyake nestağin” tek bir cümle ayettir. Bu cümle istek ifade ediyorsa ”iyyake nagbudü” yü izah edemeyiz demek istedim. Burada tartışmalara girip galip gelmek ve egomu tatmin etmek amacı gütmüyorum. Müslümanların belli kalıplardan ve yanlışlardan kurtulması için özgür düşünceye sahip olması gerekiyor. Geçmişten gelen yanlışlar nedeniyle Kuran yanlış yorumlanıyor ve gelecek nesillere de yanlış yorumlarla taşınıyor. Sizin yaptığınız çalışmalar özgür düşüncenin güzel bir örneği..
yaklaşık 7 yıl önce
ALİ YILMAZ
Yalnız sana kulluk ederiz cümlesinde zaten isteme kökenli bir fiil yoktur. Siz de zaten – Yalnız senden yardım isteriz- cümlesini tartışmaya açtınız.Yalnız sana kulluk ederiz nereden geldi anlayamadım ? 🙂 Nesteın(yardım isteriz) yüklemi istif’al (yapmayı istemek) kalıbında bir fiildir.Yardım istemek. Sonuç itibariyle istediğinizi anlamakta özgürsünüz. Fakat ortada dilbilgisi gramer kuralı mevcuttur, saplantı yok. Mealcilerin yaptığı yorumlara kesinlikle katılmıyorum geçmiş yorumlarımı takip ettiyseniz. Ben sadece gramere ters bir durum varsa ona bakarım ve muhtemel anlamlar üzerinden yorum yaparım. Fakat belirttiğiniz ayette gramere ters bir durum göremedim. Teşekkürler.
yaklaşık 7 yıl önce
NİMOZA Kitabullah’ı arapça gramer kurallarına göre tartışmaya açarsak içinden çıkılamayacak çok soru çıkar. Kitabullah’ı bilimsel olarak okumak daha mantıklı ve doğrudur. Arapça ve diğer bütün diller yıllar içinde büyük değişimler geçirir. Bilim adamlarına göre gelecek yüz yılda Dünya’daki dillerin %80 inden fazlası yok olacak. Kitabullah’taki arapçanın 1400 yıl önceki arapça olduğu gerçeğini göz ardı etmeyelim. Çoğunluk her zaman doğru demek değildir. Sistemli düşünen ve hareket edenler daima fark yaratır. Amacım insanlarını doğru bildiklerini sorgulamasıdır. Amacım tartışmak değildir.Sizinle fikir alışverişi yapmak isterim.
yaklaşık 7 yıl önce
ALİ YILMAZ
Biz de aynı şekilde özgür düşünceye sahip olma derdindeyiz ve bilinenleri sorgulama peşindeyiz. Fakat bunu zorlama kalıplarla değil de bilimsellik üzerine inşa etmek isteriz. Tşkler.
yaklaşık 6 yıl önce
Zorlama kalıp derken neden bahsettiğinizi anlayamadım. Hurufu mukatta harflerinin cevabını en iyi sistemi bilenler bilir. Bilmeyenler Kitabullah’ın sadece salt yazılımından çıkardığı ile yetinir.Hatta selefi anlayışında olduğu gibi mecaz anlamı bile kabul etmeyen , alim sınıfına bile konulmuş kara cahiller az değildir. Ben sadece salt yazılım üzerinden bir ayetin yanlış yorumlandığını iddia ettim. Bunu sistem olmadan da anlayabilirsiniz.Sistem bilgilerin sağlamasını yapar ve bilgiye ulaşmayı kolaylaştırır. Burda başka ayetler hakkında da konuşarak sistemi test edebiliriz. Fatiha-5 ayetinin yanlış meallendirildiğini izah etmeye çalıştım. Bunu da yine Kuran ın başka ayetleriyle izah ettim. 3/52 , 47/7 ve 61/14 te kulların Allah’a yardım etmesi isteniyor. Hal böyleyken Allah’ın yardıma ihtiyacı olmaz düşüncesiyle Fatiha 5 yanlış tercüme edilmiş..Meal yazanların Kuran ın bütün ayetlerini iyi incelemesi gerekiyor.
yaklaşık 8 yıl önce
Neden artik yeni makaleler yazmiyorsunuz?
yaklaşık 8 yıl önce
Özer kardeşim yazdıklarım çok az kişi tarafından anlaşılıyor. Bunların değeri bile bilinmiyorken yenisini yazmak ne kadar doğru.
yaklaşık 7 yıl önce
Sayın Seyfullah Demir,
Araf-179.ayetin açıklamalı doğru meali şöyle olması gerekir.
-A’RAF-179:Gerçek şu ki,biz akletme ve düşünme yeteneği olup da (hakkı) kavramaya, gözleri olup da (gerçeği) görmeye,kulakları olup da (hakkı) duymaya çalışmayan,(iradelerini yanlış yolda, nefislerinin arzusu istikametinde kullanan) cin ve insanlardan (bu tür davranışları nedeniyle) cehennemlik olan birçok kimseyi de (yeryüzünde) yaydık/onlara yaşama imkanı verdik…’’şeklindedir.
1- kur’an da yaratma eylemi hep (خلق ) ‘’halaka’’ olarak geçiyor,oysa burada bu ifade yoktur,belki ‘’ ذرأ‘’ zere’e ‘’ vardır.Bunun anlamı da yaratmak değil, ( بثث – ونشر في الارض ) vardır.Yani yeryüzünde onları yaydık,yaşattık şeklindedir.
2- ( لجهنم ) ‘’li cehenneme’’ üzerindeki ( ل ), Li,harfı me’al ve akıbet olup,’’olumsuz inanç,tutum ve davranışları nedeniyle akibeti cehennem olanları’’ ifade ediyor.
Bu nedenle ‘’…CEHENNEM İÇİN YARATTIK..’’şeklindeki çeviri tamamen hatalıdır.Kimse cehennem İÇİN yaratılmamıştır. Herkes Allah’ı tanımak ve ona kulluk etmek için yaratılmıştır..وما خلقت الجن والانس الا ليعبدون ‘’Kulluk ise,cehenneme değil,CENNETE GİRME VESİLESİDİR:
——————————————————————–
‘’— İslam inancı cehennemi kötü bir yer olarak tanır ama Kuran’ın sembolik anlatımında tam tersini görüyoruz. Onun için Secde 13 ayetinde Eğer biz dilemiş olsaydık her nefse hidâyetini verirdik. Fakat benden: “Bütün insanlar ve cinlerden cehennemi elbette dolduracağım.” sözü hak olmuştur. İnsanlığın çoğunluğunun cehenneme gitmesi kararlaştırılmıştır. Cehennemin tamamen doldurulacağı anlatılmaktadır. Hatta bu durum, Meryem 71 (diyorsunuz)
Oysa bununla ilgili meallerde hem eksik açıklama,hem de hatalar vardır.
Bu ayetin de açıklamalı doğru meali aşağıdadır!
SECDE-13: Eğer biz dilemiş olsaydık (özgür iradelerine müdahale etmek suretiyle ) her nefse hidâyetini verirdik/ hidayet olmaya zorlardık.Fakat (olumsuz tutum ve davranışları nedeniyle) benden:“Bütün insanlar ve cinlerden (hak edenleri) cehennemi elbette dolduracağım.”sözü hak olmuştur.’’ deniliyor.
———-
Meryem-71: ‘İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.’ ayetine göre kesinleşmiş hükümdür.’’ (diyorsunuz)
Oysa bunun açıklamalı doğru meali şöyle olması gerekir!
Meryem-71: (Ey inkarcılar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir. Şeklinde olması ayetin siyak ve sibakına daha mutabıktır.
Ayrıca bu konuda birkaç görüş vardır,
1-Buradaki (منكم ) ‘’minküm ‘’ 68.ayete geçen ‘’İNKARCILARA’’ hitaptır,bütün insanlara değil.
Aşağıdaki bazı tefsir ve rivayetler de böyle olduğu anlatılmaktadır.
. فالمعنى : وما منكم أحد ممن نزع من كل شيعة وغيره إلا وارد جهنم حتما قضاه الله فلا مبدل لكلماته ، أي فلا تحسبوا أن تنفعكم شفاعتهم أو تمنعكم عزة شيعكم ، أو تلقون التبعة على سادتكم وعظماء أهل ضلالكم ، أو يكونون فداء عنكم من النار
والورود : حقيقته الوصول إلى الماء للاستقاء . ويطلق على الوصول مطلقا مجازا شائعا ، وأما إطلاق الورود على الدخول فلا يعرف إلا أن يكون مجازا غير مشهور فلا بد له من قرينة
(التحرير والتنوير )
وقالت فرقة المراد ب ( منكم ) الكفرة والمعنى قل لهم يا محمد وهذا التأويل أيضا سهل التناول والكاف في منكم راجعة إلى الهاء في لنحشرنهم والشياطين ثم لنحضرنهم حول جهنم جثيا فلا ينكر رجوع الكاف إلى الهاء ؛ فقد عرف ذلك في قوله – عز وجل – وسقاهم ربهم شرابا طهورا إن هذا كان لكم جزاء وكان سعيكم مشكورا معناه كان لهم ، فرجعت الكاف إلى الهاء .
(تفسير القرطبي )
حدثنا ابن المثنى ، قال : ثنا أبو داود ، قال : ثنا شعبة ، قال : أخبرني عبد الله بن السائب ، عن رجل سمع ابن عباس يقرؤها ( وإن منكم إلا واردها ) يعني الكفار ، قال : لا يردها مؤمن .
حدثنا محمد بن بشار ، قال : ثنا عبد الرحمن ، قال : ثنا عمرو بن الوليد الشني ، قال : سمعت عكرمة يقول ( وإن منكم إلا واردها ) يعني الكفار . (تفسير الطبري )
– Burada da cehenneme ‘’Gireceksiniz,azap göreceksiniz’’ denilmemiştir, belki ( واردها ) ‘’Variduha’’ Yani cehennemi seyretmek,temaşa etmek gibi amaçlarla herkes oraya,cehennemin bulunduğu yere uğrayacaktır..’’
-Bu genel olup bir süreliğine herkes oraya varır,fakat hz.İbrahim’e serin olduğu gibi cennetlik olanlara da ateş serin ve selamet olur,bunlar çıkıp cennete girdikten sonra da ,cehennemlik olanlar ise yanmaya başlıyacak.
Bu görüşlerden 1. olan Meryem-68.ayete geçen ‘’İNKARCILARA’’ hitaptır şeklindeki tefsir ve ravayetler ayetin siyak ve sibakına da daha mutabıktır.Yani ‘’ منكم ‘’ minküm’’ genel değil,İNKARCILARI muhatap almıştır.
Özetle,her insan cehenneme girecek değildir.
Saygılarımla.
yaklaşık 7 yıl önce
Muhammed Bey,
Sanırım Müddesir 31 ayetine yaptığım yoruma bir şey yazmadığınızdan katılıyorsunuz.
Sizin ayetlere yaptığınız mealler için kullandığınız her parantez sizin düşüncelerinizi söyler. Mealcilerin pek çoğu da bu yöntemi kullanır. Benim için muteber bir meal statüsünde olmaz. Çünkü aynı ayete parantez içine birşeyler yazarak başka başka anlamlar verebilirsiniz. Size basit bir örnek vereyim.
Nahl 8 Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır. (Diyanet Vakfı Meali)
Bu meale göre gelecekte araba uçak gibi şeylerin kastedildiği düşünülür. Oysa aynı ayete parantez içine başka şeyler yazarak başka şeye cevaz verdiği sonucu da çıkabilir.
“Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (birbiriyle çiftleşebilen farklı türler) yaratır.” (Atmasyon Meal)
Diyanet mealinde at, eşek ve katırın binek hayvanı olmasından gelecekteki binek araçlarını kastettiği düşünülmüş. Bende at ve eşeğin çiftleşerek katırı oluşturması özelliğini düşünerek bu meali yazdım. Elbette ayette yük hayvanı olarak kullanıldıkları söylenebilir ama neden deve kullanılmadı diye itiraz edebilirim. Çünkü Arapların asıl yük hayvanı devedir. Onun için dünya üzerinde iki ayrı türden yavru doğması olayı at ile eşektedir. Bende israrla bu özellikten dolayı kullanıldılar diyebilirim.
Görüldüğü gibi kendi düşüncenizi meallere aktarmak kolaydır. Onun için hemen her meali okuyor ve kendi araştırmamı da yapıyorum. Ben de tıpkı sizin gibi ayetin bana neyi çağrıştırdığına bakıyorum. “Başkaları ne dedi”den çok, Kuran “bana ne diyor”a bakıyorum…
Benim düşüncem Kuran; mevcut İslam inancını oluşturmalıydı. Zaten oluşturdu da. Birinci görevini yerine getirdi. İkinci göreviyse İnsanlığa rehber olmasıdır ki henüz bu vasfı gerçekleşmedi. Kuran sembolik bir yazım türü ile yazıldığı için anlaşılması insanlığın gelişimiyle alakalıdır. Düz anlamı kolaydır. Sembolik anlamıysa epey zeka ve bilimsel gelişme gerektirir. Kuran’ın tüm ayetlerinin sembolik olduğunu düşünmüyorum. Özellikle müteşabih ayetlerin sembolik olduğunu iddia ediyorum. Bunu derken anlamı çok açık gözüken bazı ayetlerde semboliktir.
Sad 87 ayetinde “O Kur’ân, bütün âlemler için bir zikir, bir öğüttür.” demesine rağmen değil bütün alemler, dünya için bile öğüt olmayı başaramamıştır. Benim düşüncem kıyamete yaklaştığımız bu zamanda, Kuran’ın sembolik dilinin çözülerek güzel bilgiler açığa çıkacak. İşte o bilgiler yüzünden tüm insanlığa öğüt olabilecektir.
Meryem 71 ayetine yaptığın yorum elbette yapılabilir. Fakat insanların ilelebet cehennemde yanacak olmaları mantık çerçevesinde değildir. Rahman ve rahim olan sınırsız güçlere sahip bir gücün insan gibi aciz bir varlığı sırf O’nu tanımadı yada dediklerini yapmadı diye bir ömüre karşılık ilelebet (dikkat edin milyon yada milyar yıl değil) cehennemde yakması asla mantık çerçevesinde bir durum değildir. Bu mantığı doğru kabul edersek; hemen her ayette iyi vasıflarından bahsedilen gücün, sadist gibi bir şey olduğunu kabul etmek zorunda kalırız. Çünkü asla yapılan suça denk bir ceza değildir. Ben sembolik dilin bu garabet durumu çözdüğünü iddia ediyorum.
yaklaşık 7 yıl önce
muhammed’e cevap
Meryem/71. ayet için ayetin siyak ve sibakından yani geçmiş ve geleceğinden bahsettiğiniz halde onları yazmamanız bence doğru olmamış. 69.ayette biz onları ve şeytanları cehennem etrafında dizüstü toplarız derken 72.ayette SONRA müttakileri kurtarır, zalimleri cehennem içinde dizüstü bırakırız demesi çelişki olmuyor mu sadece inkarcılar girecek dediğinizde? 69.ayette cehennem çevresinde, 72.ayette cehennem içinde dizüstü bırakılıyorlar üstelik. İşleyen bir sürecin olduğu da gayet aşikar. Yani takva sahiplerinden başkası cehenneme girmek istemez, diğerleri ise zorla toplatılır.SONRA takva sahiplerini kurtarırız diyerek herkesin girdiğinin işaretidir. Üstelik 72. ayette وإن منكم إلا واردها minküm ile ifade edilen inkarcılar ise VARİDUHA yani (orasının varıcıları) kim oluyor o zaman? Bunu açıklayabilirseniz sevinirim.
yaklaşık 7 yıl önce
Seyfullah Bey, bu düşüncenize katılmıyorum. Yani makale yazmama konusunda. Çoğu insan anlayamaz, egolarının esiri olmuş. Ama eminim ki; yazdıklarınızdan etkilenen ve gözü açılan birçok kişi de vardır.
Kendi adıma, yeni makalelerinizi heyecanla bekliyorum. Kimseyle konuşamadığımız konuları siz işliyorsunuz. Gelecek nesillerde kıymetiniz daha iyi anlaşılacaktır.
yaklaşık 7 yıl önce
Seyfullah bey
İyi günler inanılmaz şeyler yazıyorsunuz ve sizi anlayan bizler için bu çok değerli lütfen yazmaya devam edebilir misiniz
yaklaşık 8 yıl önce
Seyfullah bey farkettinizmi bilmiyorum ama tek dogru ceviriyi yasar nuri hoca yapmis.
yaklaşık 8 yıl önce
Furkan Kardeşim, Ne yazık ki dediğin doğru değil. Bazı yerlerde diğerlerine nazaran daha doğru olmasına rağmen bazı konularda başkaları ondan daha iyi… Pek çok yerde herkes gibi oda eski çevirilere sadık kalmış… Örneğin yukarıya aldığım ayetlerde o da herkesle aynı çeviriyi yapmış.
Buna rağmen ben, Elmalılı ile onun çevirilerine çok değer veriyorum…
yaklaşık 8 yıl önce
Seyfullah Bey
Kuran Muhammed’ e uzun yıllarda sanırım sözlü olarak aktarıldı. Muhammed bu sözleri hiç bir kelime atlamadan, değiştirmeden birebir nasıl başkalarına anlatır? Okuma yazmada yok, not alma imkanı yok. Daha sonra aradan en az 150 yıl geçiliyor ve ilk Kuran yazılı hale getiriliyor. Bu kadar zaman içerisinde nasıl olduğu gibi kalabiliyor? Muhammed bunu aktardığında birileri not almış olsa eminim bu anda bile binlerce hata yapılabilir. Bunun bir sırrı olmalı , acaba parça parça yazılı olarak verilmiş olamaz mı ?. Bu sureleri hatasız ezberlemek mümkün değil.Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz
yaklaşık 8 yıl önce
Ben Kuran’ın korunduğuna inanıyorum. Bunu derken İlk inen Kuran’la günümüzdeki Kuran aynıdır demek istemiyorum. Onu bilmiyorum. Fakat günümüzde olan Kuran olması gereken Kuran’dır. Değişmişse bile olması gereken olmuştur.
yaklaşık 8 yıl önce
Cehemde yanmamak icin yapilan ibadetler , iyilikler bosunamidir..??
yaklaşık 8 yıl önce
Oğuzcan kardeşim,
Yanlış sitedesin… Burası sana hitap etmez
yaklaşık 8 yıl önce
Hayır Seyfullah Bey bu soruyu bir arkadaştan aldım ben, bu soru kesinlikle benim soracağım bir soru değil, sadece tepkinizi almak istedim…bedenin yaşam alanı Cennet, ruhunsa Cehennem onu çoktan anladım da arkadaşlara gelince anlatamıyoruz işte
yaklaşık 8 yıl önce
Aynı sorunu bende yaşıyorum. Kişinin bu sorunun cevabını anlayabilmesi için önce şartlandırıldığı bilgileri sorgulayabilmeli ve pek çok şeyi yeniden öğrenmeli. Onun için sana bu soruyu sorana baştan itibaren her şeyi anlatmazsan, hiç bir şeyi kabul ettiremezsin. Gerçi tutucu olana anlatsan da dinlemez… Onun için ben gerçekten sorusu olana cevap veriyorum.
Ayrıca Google Plus kullanmıyorum…
yaklaşık 8 yıl önce
Evet benim de bundan sonraki tepkim ona göre olacak, ben bir cevap verecektim fakat sildim çünkü anladım ki bunu söylesemde kabul etmeyecek başka şeylere geçecek onun yerine sizin makalelerinizi önereceğim direk, teşekkürler…
yaklaşık 8 yıl önce
Seyfullah Bey;
Alın size bir ayet daha; hatalı demeyelim de, çok çeşitli çevirisi yapılmış NAHL-70 ayeti
Allah sizi yarattı. Sonra sizi vefat ettirecek. İçinizden bazıları ömrün en basit noktasına geri çevrilir ki, bir ilimden sonra hiçbirşey bilmez olsun.”
Bu ayet
http://www.kuranmeali.org/16/nahl_suresi/70.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx internet adresinde 40 ayrı kişi tarafından parantez eklenerek değişik anlamlara gelecek şekilde çevrilmiş. Örnek olarak;
Ali Bulaç:” Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz, Allah bilendir, her şeye güç yetirendir.” Türkçe kurallarını alt üst ederek eklenen paranteze bakınız. “Yaşlılığa geri çevrilmek” hangi kurala uyar!!!!
Burada kastedilen; “ öldükten sonra, ömrün en basit noktası olan doğum ile yeniden dünyaya gönderiliyor ama önceki hayata ait hiçbir şeyi hatırlatılmayacak şekilde” Olmalıdır. Bu ayet ayrıca reankarnasyonu da açık şekilde ifade ediyor diye düşünüyorum.
Ayırca;
sizi biz orada öğüt alanın öğüt alacağı bir süre ömürlendirmedik mi?”FITIR-37 ayetinde de, insanın dünyaya tüm geliş gidişlerinin toplamının bir insan ömrü olduğu vurgulanıyor. Öyle olmasaydı bebeklikte ölen çocukların durumunu bu aytle açıklayamazdık.
Ömür, öğüt almanın yani tekamülün süresidir. Yani bütündür. Buna göre yaşadığımız, yaşayacağımız her bir hayat bütünü oluşturan bölümlerden biridir.
Seyfullah bey makalelerinize böylece bir katkı yaptığımı düşünüyorum. Saygılarımla
yaklaşık 8 yıl önce
Adil kardeşim,
Burada çeviri hatasından çok yönlendirme var. Kuran çevirilerinde parantez içine yazılanlar kişinin yorumudur. Burada da aynı durum var. Pek çok kişi ayetin yaşlılıktan bahsettiğini düşünür. Bende senin gibi yeniden doğuştan bahsettiğini düşünüyorum. Sistemin gizlenmesinden dolayı açık değilde kapalı bir söylem kullanılmış. Aslında yeniden doğuşa inanan kişiler için anlam kapalı değil.
Ayrıca ömrün tüm ömürlerimizi kapsadığı düşüncen de çok güzel. Daha önce öyle bir şey düşünmemiştim. Dediğin doğru olabilir.
Desteklerin için teşekkür ederim…
yaklaşık 8 yıl önce
Hocam , bloğunuzu okuyunca kuranın sembolik dille yazıldığına ikna oldum..bazı sure ve ayetlerde ise ben hala takılıp kalıyorum bir türlü mantığıma yatmıyor, acaba kuran toplatılıp kitap haline getirilirken insanların yada hz.muhammed’in düşünceleri karışmış olabilir mi? Nisa suresinin bazı bölümleri neresinden bakarsam bakayım aklıma yatmıyor, her açıdan düşünmeye çalışıyorum günümüz şartlarında düşününce saçma geliyor, belki o zamanın insanı olsaydım çok normal gelecekti,
yaklaşık 8 yıl önce
Hazan Kardeşim,
Sembolleri çözmek kolay değil. Henüz çözülememiş çok sembol var…
yaklaşık 8 yıl önce
Haklısınız hocam, biz günümüz şartlarında birazda düz mantık yürütüyoruz , böyle oluncada saçma geliyor, bu suredeki bazı ayetlerinde vardır bir hikmeti, umarım en kısa zamanda anlarız, merak ettiğimiz konular zamanı gelince açılıyor bizlere galiba, açıklamanız için teşekkürler
yaklaşık 8 yıl önce
Bugün dünyada müslümanım diyen insanların çok büyük bir kısmı kuran’ ı okuduğu gibi düz mantıkla algılıyor ve sembollerin hiç farkında değil. Hatta anlatmaya kalkarsan şiddetle karşı çıkıyorlar.
çok çok az kişi sizin söylediklerinizle aynı yada benzer bir düşünceye sahip.
o halde kısmen sembolleri çözülmüş bu Kuran ‘ nın müslümanlara ne gibi bir etkisi olabilir?. Ta ki kıyamet zamanına kadar aynı düşüncede olacaklar.
Kuran ne derece amacına ulaşabilmiş olacak?
yaklaşık 8 yıl önce
Realson Kardeşim,
Dünyadaki hiç bir inanç doğru bilgiye sahip değil. Buna Müslümanlıkta dahil. Kuran doğru bilgiye sahip ama oda sembolik dille yazılmış.
Bunun sebebi doğru bilgi ancak kıyamet zamanı insanlığa açılacak olmasındandır. Biz oturup kurandaki sembolleri çözemeyiz. Elbette basit olanların bir kısmını ben çözdüm (yada şimdilik çözülmesi gereken kadarını) ama sanırım asıl çözümü kıyamete yakın yapılacaktır. Sanıyorum o işi bir ekip yapacak ve kıyamet sürecini fiilen başlatacaklardır.
Benim en değer verdiğim kütüphanelerin varlığının ortaya çıkmasıdır. Fakat onların ortaya çıkması da bir süreç gerektirir. Benim tahminim Ahit sandığını bulacak olan kişi oradan elde ettiği bilgiler ile Kuran’daki bilgileri harmanlayıp kütüphanelerin yerini bir şekilde bulacaktır. İki kütüphanenin peş peşe açılmasıyla iki kere sura üflenmiş olacak ve o bilgiler insanlığı çığ gibi saracaktır. Her dereden ve tepeden aşacak olan bilgiler insanlara doğru şeyleri bilmediklerini söyleyecek. Böylece kıyamet süreci tüm insanlığa yayılmış olacak. Müslümanlar dahil herkes özellikle bilim insanları bildiklerinin asla gerçeklerle bir ilgisinin olmadığını anlayacak ve afallayacaklar.
yaklaşık 8 yıl önce
Sekar,(cehennem/zakkum ağacı) bu Güneş sisteminde dünyadır. Nefs burada tekamülünü tamamlayıncaya kadar süresiz kalacaktır. Burada aşağıların (2) da aşağısı (1) da (2+1=3) boyutta tekamülünü 4. Boyuta hazırlanmalıdır. 4 boyut sıdretül münteha dan sonraki mekanların ilki ilk cennet boyutudur. Bundan sonra 3 cennet katı daha vardır ve buralarda da tekamülünü devam etmektedir fakat sekarda ki negatif düşünceler sıyrılıp alınmıştır. Şu anda daha önce kıyamet süreçlerinden başarıyla geçmiş nefsler orada bulunmaktadır. Ilk iki boyut ile diğer iki boyut arasında büyük farklar vardır. Kuran da giysilerinin (beden) farklı olduğu belirtilir. Bu cennet boyutlardan sekar a görevliler gönderilmekte hatta bazıları görevli olduğunu dahi bilmemektedir. Bunlar 2 3 ve 4 kanatlı melekler olarak kuranda anlatılmıştır. Evrenlerde sayısız sekar ortamı bulunmaktadır. Ve tüm alemlerin Rabbi ve bu büyük sistemin sahibi Allah dır.
yaklaşık 8 yıl önce
cehennemi nasıl gördüğünüzü tam olarak anlamadım ama araf179 a göre (içerisine pek te iyi şeyleri koymayacaklar ) cehennemin pekde iç açıcı bir yer olmadığı anlaşılıyor. bence cehennem bizim anladığımız , tahmin ettiğimiz gibi bir yer. oldukça sıcak ve sıkıntılı !
yaklaşık 8 yıl önce
Değerli kardeşim,
Ruhlar enerjiden yapılı olduğu için sıcaktan etkilenmezler. Onun için sıcak olması sorun teşkil etmez…
yaklaşık 8 yıl önce
enerji formülleri’ne (potansiyel veya kinetik) bakar iseniz,
ikisinin de hareket ile direkt olarak bağlantıları vardır,
yani hareket demek enerji demektir,
hareket yok ise enerji yoktur ! ! !
yaklaşık 8 yıl önce
Tüm yazılarınızı dikkatle takip ediyorum. Entellektüel yaklaşımlarınız bakış açılarınızın farklılıkları çok dikkat çekici. Fakat sadece bir kaç ayetten yola çıkarak genelleme yorumlar yapmanız, sizin için tehlike oluşturur. Çünkü Kuran; toplamak bir araya getirmek demek. İlgili tüm ayetleri toplamalıyız, yoksa zanna sebep olabilir.
Örneğin; şefaat bazı ayetlere göre var, bazı ayetlere göre kesinlikle yok. Oysa hepsini tek tek okuyup düşündüğümüzde, şefaatin zannettiğimiz gibi cehennemden kurtarıcılık olmadığı anlatılıyor. Ve pek çok konuda yine böyle. Selamlar….
yaklaşık 8 yıl önce
Ayetlere subjektif baktığınızda, ne ararsanız onu verir. Olduğu gibi anlamak için ancak objektif olmalıyız. Şu andaki İslam inancı, Tasavvuf felsefesinin çorba ettiği gayet karmaşık bir hal almış durumda. Tüm zanlardan uzak bakmalı ve ayette ne diyorsa saf olarak onu ele alıp düşünmeliyiz. Bu sadece müteşabih ayetlerin peşine düşen kafirlerden olmamak için dikkat edilmesi gereken bir durum.
yaklaşık 8 yıl önce
Nesrin Hanım,
Benim Kuran yorumlarım duruma göre sure duruma göre ayet bazındadır. Bir ayette dediğini başka ayette yalanlıyor olması benim o ayete zorlama bir anlam uydurmama gerekçe olamaz. Benim derdim Kuran’da bulunan sembolik anlatımları anlamaya çalışmak. Sembolik anlatımın da mevcut anlayışla hiç örtüşmeyeceğini tahmin edebiliyorum. Dediğin gibi düşüncelerimi Kuran’a söyletme derdinde değilim. Derdim sembolizmi çözebilmek. Ben geçmiş türlerden bize bilgiler bırakılması gerektiğini düşünüyordum ama bunun Kuran’da olabileceği aklımın ucundan geçmezdi. O bilgiye rastladıktan sonra Kuran’ın önemine vakıf oldum. Fakat ben onun bir inanç sistemi için değil bir fizik kitabı gibi düşünüyorum. Örneğin evrenin kütle kaybettiğini Kuran’da gördüm ve bilimin bu bilgiyi ne zaman bulacağını merak ediyorum…
yaklaşık 8 yıl önce
” Örneğin evrenin kütle kaybettiğini Kuran’da gördüm ve bilimin bu bilgiyi ne zaman bulacağını merak ediyorum… ” mümkün ise ayeti verebilirmisiniz ! ! ?
yaklaşık 8 yıl önce
Ra’d 41 Görmüyorlar mı ki, biz yeri etrafından eksiltip duruyoruz. Allah öyle hükmeder ki, O’nun hükmünü engelleyecek kimse yoktur. O çok hızlı hesap görür.
yaklaşık 6 yıl önce
rad 41 yorumunuz , size verdiğim değeri artırdı, bundan kastım yorumlarınızın doğruluğu ve isabetliliği..
vakit buldukça sitenizdeki tüm yazınızı ve değerli diğer yorumcuları okuyorum..
aslında makalelerinizi zip formatında bir yere koysanızda indirebilsek ( ilerde internete/erişime engel vs konurda) elimizde bulunsun isterdim
saygılarımla
yaklaşık 8 yıl önce
ben anlamadım yine hocam:) affınıza sığınarak
cehennem ehli derken “melekler” yani tekamül sahibi kişiler mi olacak?
neden onlar cehenmde olsunlar ki
ayrıca cehennem madem iyi bir yerse cennet niye ayrıca zikrediliyor?
yaklaşık 8 yıl önce
http://seyfullahdemir.com/cennet-ve-cehennemin-anlami/
http://seyfullahdemir.com/cennet-cennet-dedikleri-birkac-koskle-birkac-huri/
makaleleri okumanı öneririm…
yaklaşık 8 yıl önce
hocam zaten bende sıcağın gerçek anlamda, bildiğimiz anlamıyla kastetmiyorum. maddeninde sıcağında bildiğimiz anlamda olmadığının farkındayım. sıcaktan ve sıkıntıdan kastım, enerji haldede olsak bir şekilde artık nasıl olacaksa biraz hırpalanacağız 🙂 sizi bilmemde beni kesin hırpalayacaklar 😉
yaklaşık 8 yıl önce
İlle de ceza görmek istiyorsan hatırını kırmazlar sanırım 🙂
Ruhların yolculuğu ve ruhların kaderi kitaplarını okumanı öneririm…
yaklaşık 8 yıl önce
seyfullah bey muddesir 31 de ki BÎZ
geçiyor.bizin anlamı nedir?sizce?
yaklaşık 8 yıl önce
Sibel hanım ne demek istediğinizi pek anlamadım. Çünkü sadece Müddesir süresinde değil pek çok yerde biz diye geçer…
Sanırım http://seyfullahdemir.com/kurana-gore-tanri-tek-degil/ bu linkteki bilgiler sana cevap olabilir…