Günümüzde bilim beyne bağlanan alıcılar sayesinde nesneleri uzaktan kumanda edebilecek seviyeye gelmiş bulunmaktadır. Eğer videoyu izlerseniz bir maymunun robot kolu kullanarak bilgisayardaki bazı düğmelere bastığını görürsünüz. O düğmeleri üzerine getirilen robot kol yiyeceğin olduğu düğmeye geldiğinde maymun beynine bir elektriksel sinyal göndermektedir. Böylece maymun hangi düğmeye basacağını anlayabilmektedir. Bu işlem tamamen bir bilgisayarın oluşturduğu sanal görüntü içinde yapılabilir. Videoda anlatılan konunun can alıcı satırlarını tekrar gözden geçirelim.

 [stextbox id=”grey”]“Sadece sayısal bir beden, bir avatar, bir maymun avatarı oluşturulabilir. Ve onu maymunlar için bu avatarla iletişime geçmesi için kullanılabilir ya da onları sanal bir dünyada avatarın ilk insan perspektifi olduklarını sanmalarını sağlayacak şekilde eğitebilirsiniz. Ve onunla beyinsel aktivitesini, avatarın kol ve bacak hareketlerini kontrol etmede kullanabilirsiniz. Bizim yaptığımız basitçe hayvanlara avatarlarını nasıl kontrol edeceklerini ve sanal dünyadaki görünen objeleri keşfetmeyi öğretmekti. Ve bu objeler görünüş olarak aynı, fakat avatar bu objelerin yüzeyleriyle kesişince, objenin dokusuna oransal olarak elektriksel bir mesaj yollar ki bu mesaj direkt olarak maymunun beynine gider ve avatarın dokunduğu şeyin ne olduğu hakkında beyni bilgilendirir. Ve sadece 4 hafta içinde, beyin bu yeni hissi öğrenir ve yeni bir yol elde eder. (yeni bir his gibi)”[/stextbox]

Görüldüğü gibi maymun tamamen farklı robotik bir beden (ya da insan bedeni de olabilir) içinde yaşadığını sanarak yaşamını sürdürebilir. İşte ruhlarımız benzer bir yaşam sürerler. Benzer dedim ama aslında epey fark vardır.

Ruhlarımız; insan bedeniyle iletişimi, aracı bir beden sayesinde yaparlar. Astral beden dediğim bu bedene, ruhun; bilinç seviyesi yüklenir. Hatta ruhun bilgi seviyesinden az bir kısmı da yüklenir. Bu bilgiler içinde önceki hayatlar yanında, -önemli olan- “bedene bağlanabilmek için nelerin yapılması gerektiği” bilgileridir. Sanırım bu bilgiler kısa süre sonra unutulmaya programlıdır. Onun için ruh bedene bağlandıktan hemen sonra bu bilgiler unutulur. Fakat bazı ruhlar, bu unutma sürecini ileri yaşlara doğru yaparlar. İşte o tür insanlar çocukluk dönemlerinde, önceki hayatlarını -özellikle en son yaşadıkları hayatını- hatırlarlar. Yaş ilerledikçe hatıralar gittikçe silikleşir ve kaybolur.

Astral bedenin önceki hayatlarını unutmasının iki önemli sebebi vardır.

Birincisi dünyasal düzenin karmaşasını engellemek içindir. Bu durum ruhun gelişimiyle ilgili değildir. Ruh geçmiş yaşamını hatırlarsa o zamanki statüsünü de geri ister. Zenginse malını geri almaya çalışır. Ya da Hatay’da yaşanan olay gibi çocuğu paylaşamama sorunu yaşanır. Hatırladığım bir vakada çocuk önceki ailesini hatırlıyordu. O hayatında çocuk yaşta ölmüştü. Ailesi o ailesini arayıp buldu ve durumu anlattı. Eski ailesi durumu hemen kabullendi ve çocuğu sahiplendi. Fakat yeni ailesi vermek istemedi. Aralarında sürtüşme çıktı. O çocuk yeni ailesinde kaldı ama bu durum her ailede olsaydı insanlar arasında büyük anlaşmazlıklar olurdu.

İkinci ve asıl sebep ruhun gelişimiyle ilgilidir. Ruhun en iyi tekâmülü; her şeyi yeni baştan öğrenerek yapması yani deneyimlemesi halinde olmaktadır. Yani makbul dönem öğrenme dönemidir. O dönemde öğreneceği şeyler, özümseme ve yorumlama kabiliyeti sayesinde, tekâmülüne katkı yapacaktır. Onun için her şeyi yeniden öğrenmelidir. Elbette her yaşamda farklı bir süreç ve deneyim yaşayacağı için tekrar olmayacaktır. Fakat önceki hayatını hatırlayan kişi, belli bir yaşam deneyimi var demektir. İşte yaşayacağı yeni deneyim karşısında eski deneyimi kullanmak onun denemeyle edineceği deneyiminin önünü kesecektir. Bu durum istenmeyen bir durumdur. Onun için eski hayatlarımızı hatırlamak istenmez.