Medyumsal bağlantılar doğru mu?

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Ruhsal veya uzaylı bir varlık olduğunu iddia eden her varlık insanlara mesaj vermeye çalışmaktadır. Hadi ruhsal varlıkları anlayabiliyorum. Onlar ruhsal kanalları kullanmaları gerekir de, uzaylı olduğunu iddia edenler teknoloji kullanmaktan aciz gibiler. Çok süper uzay araçları olduğunu iddia ederler ama bir telsizleri yoktur. Bir TV kanalına girip tüm dünyaya seslenmezler, ne hikmetse. Üstelik “kendim için bir şey istiyorsam namerdim” havasındalar. Fakat yine de dünyadaki tek bir insanı veya küçük bir ekibi kullanıp tüm dünyayı kurtarmaya soyunurlar.

Böyle bağlantıların özelliklerinden biride kullandıkları ağır dildir. Sanki dedikleri tam anlaşılmasın ya da farklı anlamlara da gelebilsin diye çaba gösterirler. Sanırım kıvırma payı bırakmak isterler.

Başka bir şeyde hep insanlığı felaketler için uyarmaya çalışırlar. Sanki uyarı yapınca depremler duracak ya da elnino kasırgası yön değiştirecek.

İşte size bir örnek;

Hathor mesajını TOM Kenyon kanalıyla bizlere ulaştırılıyor.

Felaketler, uyarılar, komplolar… Geçtiğimiz günlerde Hathor domuz gribi aşısı olmayın demişti. Domuz gribiyle genleriniz üzerinde oynayacaklar gibi bir söylemi vardı. Domuz gribi modası geçince mesajında modası geçti galiba linki yok olmuş.

Çok uzağa gitmeye gerek yok İstanbul’da da Bilgi Kitabını yazdıran bir uzaylımız var, üstelik onu tanıyoruz. Çünkü Kuran’ı da yazdırdığını iddia ediyor. Yani Allah olduğunu ve şu anda bilmem hangi gezegenden Alfa kanalıyla bağlandığını iddia etmektedir.

Bu tür varlıklar Kuran’ın Cin dediği batı literatüründe Peri yada hayalet denilen şeylerdir. Yapıları gereği bedensiz varlıklardır ama dünyada bir kanal (medyum) bulurlarsa irtibata geçmeyi çok severler. Bu varlıklar bulundukları mekanın en alt tabakasına ait varlıklardır. Bilgi olarak insandan daha ileri seviyeleri yoktur. Fakat hayalleri çok geniştir.

Bu varlıkların insanlarla irtibat kurmalarını neden bu kadar sevdiklerini bilmiyorum. Fakat çok haz aldıkları sözlerinden anlaşılmaktadır. İrtibatta oldukları insanları olabildiğince yüceltirler. Onlara bol bol iltifat ederler. Sanırım irtibatın devam etmesini isterler. Çünkü medyum istemezse irtibat kurmaları mümkün değildir.

İşte onun için bağlantılarını pohpohlarlar. Kimisine sen Mevlana’nın enkarnesisin, kimisine üstat’sın, kimisine Hz Ali’nin enkarnesisin derler. Bazıları da kendini üstün göstererek bağlantının devamını garanti altına almaya çalışır. Bazısı kendisini Sirius gezegeni elçisi, bazısı Agarta yeraltı uygarlığı görevlisi, bazısı da UFO pilotu olur.

İşte 1000 Yılı aşkın süredir, sahte peygamberler, sahte uzaylılar, sahte Mesihler ve Mehdiler diye İnsanlığı kandırıp duruyorlar. İnsandan fazla bilgileri yok ama derslerine iyi çalışıyorlar. Yeni bulunan her bilgi hemen kullanılıyor. Bu cinlerin çok önemli bir avantajları var. İnsanların düşüncelerini okuyabiliyorlar. Böylece bağlantı kurduklarından bir adım önde oluyorlar. Medyumun neye inanacağını kestirebiliyorlar. Ona göre rol üstleniyorlar. Hatta bazı cinler bağlantısına hayali şeyler gösterebilecek kadar yetenekli oluyor. Örneğin onu uzay aracına bindirip başka gezegene gittiğine inandırıyor. Bazıları ise Agarta’ya gittiğine inandırılıyor. Fakat bu görsel kandırmaca zor olduğu için başlarda çok az kullanılıyor. Bağlantı ikna olduktan sonra bir daha bu işlem yapılmıyor. Daha sonra kolay olan Astral seyahat yöntemi kullanılıyor. Yada sadece ruhsal bağlantı yürütülüyor.

Dünyada bilinen şeyler üzerine doğru ve süslü şeyler söylüyorlar. Felsefe yönünden güzel açıklamaları var. Hele de biraz anlaşılmaz konuşunca harika oluyor. Verdikleri çoğu bilgi doğruya yakın. Bazı şeyleri bilmediklerinden bazılarını da izin verilmediği için söyleyemiyorlar.

Zaman yolculuğu sitesi sahibi Sayın Çetin Bal bir seansta uçan daire pilotundan bilgi almaya çalışmış ama sonuçta bir şey bilmediğine karar verdi. Yani, anlatmaya çalıştığım, bu bağlantılar dünyada olan bilgi üzerine kuruludur. Yanına biraz bilim kurgu katarlar. Bilim kurguyu da yalanlama imkânı olmadığından inandırıcı gözükürler. Biz 100 yıldır Einstein’ın söylediklerinin üstüne bir şey koyamadık. Einstein bilimin sonuna varmadı ya! Niye yeni bir formül vermiyorlar. Yıldızlar arası yolculuk yapan bir teknolojiye sahip ama fizikten haberleri yok.

Ben tüm dinlerin de bu tür bağlantılarla oluşturulduğunu düşünüyorum. Fakat din oluşturacak olan ruhsal varlık üst seviyede varlıktır ve ana planları uygular. Fakat dediğim gibi bağlantı türü aynıdır. Bazen görsel vizyon da oluşturulur. Bu tür bağlantılar birkaç türdür. Burada daha etraflıca inceledim.

Cinlerin kendilerini üst kademelerden birileri olarak tanıtıyor olmalarına rağmen ancak o günkü bilimin ulaştığı bilgiye ancak sahiptir. Fakat çok daha fazlasını biliyormuş gibi tavır takınıp bilim kurgu yaparlar. Buna en güzel örnek Sayın Ozan Özderin’in Bedri Ruselman’ın yazdığı ilk kitabı Ruh ve Kainat’ı inceleyerek ulaştığı sonuçlardır. Okunmaya değer önemli deliller içermektedir. Çünkü zamanımızdan epey önce yazılmış ve bu güne kadar bilim epey ilerlemiştir. Kendilerini üstat diye tanıtan varlığın nasıl desteksiz attığını görebilirsiniz. Onların doğru olarak verecekleri bilgi içinde oldukları yer ve kendi yaptıklarıdır. Onlarda da her şeyi söylemeye yetkili değillerdir.

 [stextbox id=”grey”]

Ruhselman’ın kitaplarındaki bazı bilimsel hatalar

Bedri Ruhselman, 1946’da yayınlanan ilk kitabı “Ruh Ve Kainat” ta (Yani “İlahi Nizam ve Kainat” kitabından yaklaşık 13 yıl önce yazılan ilk kitabı) şöyle diyor… (Tırnak içindekiler “Ruh ve Kainat” kitabındaki cümlelere ait)

“Üstatlarımızdan aldığımız bilgilerden bazılarını okuyucularıma sunuyorum: ……Hava basıncı, Güneşten uzaklaştıkça hafifler”

1940’lı yıllarda böyle sanılıyordu ancak artık bu işin böyle olmadığını ve bu genellemenin asla yapılamayacağını, doğru olmadığını biliyoruz.

“Jüpiterde basınç dünyanıza oranla daha hafiftir. Jüpiter de Güneşten kopmuştur. Ve onun kopuşu dünyanızla zamandaştır. Fakat ölümü, dünyanızdan sonra olacaktır. Jüpiterin on tane uydusu vardır.”

Ruhlardan gelen ve 1940’lı yıllardaki astronomik bilgileri yansıtan bu bilgiler de yanlıştır. Jupiter’deki hava basıncı (Atmospheric pressure) 10 bar iken dünyada bu oran 1 bar dır. Ayrıca Jupiter’deki yer çekimi gücü, dünyadakinden 2.5 kat daha fazladır. 1940’lı yıllardaki genel görüş, güneşten uzaklaştıkça gezegenlerdeki hava basıncı azalır”şeklindeydi ve “üstat” ruhlardan gelen bu bilgiler de o dönemki görüşleri yansıtmıştır. Jupiter’in 10 tane değil keşfedilen 67 tane uydusu vardır. Tabi 1979’da fırlatılan Voyager uzay aracından önce, 1940’lı yıllarda, Jupiter’in 10 tane uydusu var sanılıyordu. Ruhlardan gelen bilgiler de tabi ona göre oldu.

“Satürn’ün dokuz uydusu vardır. Satürndeki en çok ve en az sıcaklık dereceleri Jüpiterdekine oranla daha azdır. Satürnde iki mevsim vardır. Ve aralarında çok fark görülür. Keza Jüpiterde de iki mevsim vardır. Ve bunların arasındaki fark, Satürnünkinden daha derindir.”

Satürn’ün 9 değil keşfedilen 62 tane uydusu vardır. Ancak 1980’li yıllarda gönderilen Voyager araçlarından önce gerçekten de sadece 9 uydusu olduğu düşünülüyordu.

“Örneğin dünyanızda 100 kiloluk bir cisim Uranüste bir kiloya denk olabilir. Bunun gibi, dünyanızda bin kilo gelen bir cisim Neptünde deminki örneğinize karşı ileri sürdüğüm kayıtlar ile iki kilo gelir.”

Uranüs’ün yerçekimi, hava basıncı ve daha pek çok etmen işin içine katıldığında, günümüzdeki astronomi bilgileriyle, biliyoruz ki dünyada 100 kiloluk bir cisim Uranüs’te bir kilo değil yaklaşık 89 kilo gelir. (%89). Dolayısıyla hiç de üstat ruhun iddia ettiği gibi kayda değer bir fark yoktur.

http://www.universetoday.com/18962/mass-of-uranus/

Dünyada 1000 kilo gelen bir cisim ise Neptün’de daha fazla 1140 kilo gelir. Yani üstat “ruh”un dediğinin tam tersi, çok daha az değil daha fazla. (1 kg değil 1140 kg):

http://www.universetoday.com/21639/gravity-on-neptune/

“Bu bilgilerin bir kısmı astronomların bize vermiş olduğu bilginin dışında kalıyor. Hatta bazı yerlerde Üstadın, astronomik bilgileri düzelttiğine okuyucularım dikkat etmişlerdir. “

Verilen bilgiler, günümüz astronomi bilgilerine göre yanlış olup 1940’lı yıllardaki astronomi bilgilerini yansıtmaktadır.

“Ayın size yalnız bir tarafını göstermesi, dönüşünü yaparken aldığı vaziyet gereğidir. Ayın size görünen ve görünmeyen taraflarındaki sıcaklık derecesi arasındaki fark 100 – 120 ve bazen daha fazladır.”

“Üstat” ruhlardan gelen bu bilgi de yanlıştır. Gerçekten de kitabın yayınlandığı 1940’lı yıllarda, ayın bir yüzü dünyaya hiçbir zaman görünmediği için, “Ayın karanlık tarafı” şeklinde adlandırılıyordu ve insanlarda güneş ışığını hiç almadığı şeklinde bir algı oluşuyordu. Bu algı 1959 yılında Sovyet Luna 3 aracı tarafından “karanlık” denilen yüzün fotoğrafı çekilene kadar sürdü.

https://en.wikipedia.org/wiki/Far_side_of_the_Moon#Definition

Günümüzde biliniyor ki, ayın bize görünen tarafı da bize görünmeyen tarafı da ortalama aynı miktarda güneş ışığı almaktadır ve bu nedenle iki taraf arasında “100-120 ve bazen daha fazla” şeklinde sıcaklık farkı yoktur.

kaynak: http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/2015/08/ilahi-nizam-ve-kainat-ruhculuk.html

[/stextbox]

Kendisiyle bizzat tanışmadığım RUHİ SELMAN kardeşimin “BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI BÜLENT ÇORAK VE DÜNYA KARDEŞLİK BİRLİĞİ SAFSATASI” başlığı altında uzun bir makalesi var. Şiddetle okumanızı öneririm. Ruhsal bağlantıların nerelere ulaştığı konusunda çok iyi bir inceleme yapmış. Emeği için teşekkür ederim.  İşte linki… http://www.angelfire.com/ri2/ruhiselman/rs60.html

 

  • #1 Yazan: Barış
    yaklaşık 5 yıl önce

    “Günümüzde biliniyor ki, ayın bize görünen tarafı da bize görünmeyen tarafı da ortalama aynı miktarda güneş ışığı almaktadır ve bu nedenle iki taraf arasında “100-120 ve bazen daha fazla” şeklinde sıcaklık farkı yoktur.”

    Bu güya tenâkuz (çelişki) olduğunu iddia eden antitez beyân hatalı.

    https://www.space.com/18175-moon-temperature.html

    Yukarıdaki web sitesinde de ifade edildiği gibi, güneş ışığı alan ve almayan yüzey arasında 200 santigrat ve hattâ daha fazla sıcaklık farkı olabilmekte. Bu kadar muazzam derece farkının sebebi de ayın dünyâ benzeri gelişmiş, kalın, ısıyı tutan bir atmosfer tabakası olmaması. Hattâ genel-geçer ifadeyle atmosferi yok bile denir fakat teknik ifadeyle hatalı olur, bilimsel olarak çok ince bir atmosferi olduğu biliniyor. Güneş gören bölgede o an suyu anında buharlaştırabilecek sıcaklık olurken, öte yanda ise bilâkis anında buz formuna sokacak soğuklar oluyor.

    Bedri Ruhselman’ın operatorlüğündeki celselerde aktarılan tebliğlerine gelince, 1958-1959 İlâhî Nizam ve Kâinat eserinin oluşum sürecinde bir üst kademe, yâni hakikatlerin câri olduğu Büyük Vazife Planı’ndan alınmıştır tebliğler. Ve hattâ o zamana kadar gerçekleşen varlıksal irtibat celselerinin tamamının da o zamana bir hazırlık vasfında olduğu, evvelki bilgilerin imha edilmesi bizzat plan tarafından bildirilmiş.

    https://youtu.be/t7mb15SQzJw

    • #2 Yazan: Seyfullah Demir
      yaklaşık 5 yıl önce

      Barış kardeşim,
      Ayın size yalnız bir tarafını göstermesi, dönüşünü yaparken aldığı vaziyet gereğidir. Ayın size görünen ve görünmeyen taraflarındaki sıcaklık derecesi arasındaki fark 100 – 120 ve bazen daha fazladır.” şeklinde ki beyanı ile sizin yazdığınız arasında fark var. Verdiğiniz linkte anlatılan fark, “güneşe bakan ile bakmayan yüz arasındadır” diyor. Oysa Kitapta “ayın dünyaya bakan yüzü” diye geçiyor. Sanırım sizde birbirine karıştırdınız. Kitap gibi… Dünyaya bakan yüz; her 13 günde bir güneşe, her 13 günde bir ise ters yöne baktığı için alınan ortalama değer arasında fark olmaz…
      Bu tür bağlantılar doğrular yanında yanlışları da anlatan şeylerdir. Onun için asla rehber yada bilgi kaynağı olamazlar. Onlara inanmak yanlışları da peşinen doğru kabul etmek demektir. Bu yöntem cinlerin insanları kandırma yöntemidir. Buna, doktorların kanması işi doğruya çevirmez…
      Ayrıca makaledeki o kadar yanlıştan sadece biriyle ilgilenmeniz de garip… Zaten paylaştığınız linkteki yazıda sıcaklık farkını 100-120 derece değil 300 derece olarak söylemektedir.

      • #3 Yazan: Ümran
        yaklaşık 1 yıl önce

        Seyfullah Bey,merhabalar. Sitedeki yazınızı okudum. Çok güzel bir açıklama olmuş. Ancak,Ruhi Selman Bey de Celselere katılmış ve idare etmiş. Onun da tüm celse paylaşım ve yorumlarını okudum. Siz diyorsunuz ki bu Celselerdeki baglantılar Cinler aracıgılıyla oluyorama bir taraftan da Ruhi Selman ın fiğer Celseciler için yaptıgı yorumu okumamızı istiyorsunuz. Yani diyeceğim oki,Ruhi Selman da Celseci. O zaman onun celselerine gelenler de Cin oluyor sizin deyiminizle. Bilmem dogru mu anladım. Eger dogru anladıysam,bu celselerin hiç birinde tebliğ diye söylenenlerin öte alemden gelen ruhlar olarak kabul etmeyecegiz. Öyle mi? Yabancı Türk okumadıgım celse kalmadı. Hepsi Cin işiyse yani gelenlerMevlana,Sems,Ra,v.s.. degiller. Yine soruyorum. Dogru mu anladım efendim. Saygılar ….

  • #5 Yazan: Umut
    yaklaşık 5 yıl önce

    Seyfullah Bey,
    Gerçekten çok güzel ve yerinde eleştiriler
    yapmışsınız. Bedru Ruhselman’ı dahi eleştiren
    ifâdeleriniz doğru. Haddim değil ama, sizi
    kutlarım. Bir de site önerim var:

    http://www.angelfire.com/ri2/ruhiselman/rs60.html

  • #6 Yazan: Ozan
    yaklaşık 6 yıl önce

    Merhaba,

    Yazının en altında kırmızıyla çerçeve içine aldığınız kısmın kaynağını lütfen belirtiniz.:

    http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/2015/08/ilahi-nizam-ve-kainat-ruhculuk.html

    Teşekkür ederim

  • #8 Yazan: Hazar Karabey
    yaklaşık 8 yıl önce

    Medyumlara kendini tanrı, melek, uzaylı vb. şeklinde tanıtılanlar cin şeytanlarının ta kendileridir.
    Tarihin en başından beri bu tür kandırmalarla tektanrı inancını tahrif ederek çoktanrılı dinlere dönüştürdüler.
    Mevlana gibi, Mansur gibi, şimdiki medyumlar gibi daha nicesine ve onlara inananlara kendi uydurdukları inançları yerleştirdiler. İnsanları en başından beri O’ndan uzaklaştırmaktalar. Onların bu operasyonlarına maruz kalan okültistler de kendilerini bilinmeyen gerçek bilgileri öğrenen ve her şeyin farkına varan kişiler sanıp bu uydurma inançlara ve onları uyduran şeytanlara hizmet etmişlerdir.

    Spiritüalizm-tasavvuf- panenteizm-vahdet-i vücud-vahdet-i şühud inancına ve hatta doğrudan satanizm-luciferizm inancına veya ateizm inancına inanıp İblis’in planlarına hizmet ettiler.

    Nitekim İblis ve onun hizmetçisi olan insan şeytanları, birçok insanın aklının ucundan dahi geçmeyecek kirli planlarla son beş yüz yıldaki neredeyse bütün siyasi, sosyal, ekonomik olayları toplumların farkına varamayacağı şekilde büyük bir gizlilikle uyguladılar. Milyarlarca insanın hakkını yediler, milyonlarca insanın ölümüne sebep oldular. Kendi planları gereği milyonlarca insanın uydurma ideolojilerin ve inançların peşinden gitmesine sebep oldular. İşte şu anda İblis ve insan şeytanları neredeyse bütün dünyayı yönetmektedir.

    İşte bunların varlığını görebilmek bir yandan da ateizm ve materyalizm tuzağının yanlışlığını da gözler önüne seriyor.

  • You activated the 2nd sidebar. Add widgets here from the Dashboard to remove this message