Neden dünya denilen bu gezegendesin? Merak ediyorsan oku…
Ruh beden ilişkisi
“Avatar’a ramak kaldı” haberiyle, “6 saniye önce beyin hücrelerinde karar zaten verilmiş” videosunu birleştirdiğimizde, güzel bir sonuç çıkar. Eğer, beynimiz bizim karar vermemizden 6 saniye önce karar veriyor ise bu işin beynimizdeki nöronlardan kaynaklanması düşünülemez. Çünkü her şeyimiz gibi beynimiz de zamana tabidir. O ancak şimdiki zamanda yaşar. Zamana tabi olmayan şey ruhumuzdur ve ruhumuz bizim ne yapmamız gerektiğini önceden beynimize bildirir böylece olayı gerçekleştiririz.
Ruhumuzun ise beynimizdeki nöronlarla iletişime girerek onların hangi elektrik akımını üretmesi gerektiğini söyler. Demek ki beynimiz epey yavaş çalışır. Biz “karar verdiğimiz an” ile “verdiğimizi sandığımız an” arasında 6 saniye kadar gecikme var. Bu gecikmeyi sağlayan şey ise, nöronlar arası iletişimin epey yavaş olmasıdır. Ruh kararı 6 saniye önce bildirir ama bu nöronlar bu işi 6 saniyede işleyerek hayata geçirir. Böylece insan olarak dünyada yaşar ve her şeyin burada gerçekleştiğini sanırız.
Nöronların yavaş çalıştığını anlamak için basit bir deney yeterlidir. Hepimiz biliyoruz ki, elimize aşırı sıcak bir şey aldığımızda elimiz yanana kadar aradan bir süre geçer ve eğer sıcak fazlaysa, yara bile oluşur. Elimiz ile beynimiz arasında sıralı sinir hücreleri vardır ve bu bilgi bir sinir hücresinden diğerine aktarılarak beyne ulaşır. Fakat beynimizdeki trilyonlarca nöron sayısı yanında bu sinir hücreleri çok azdır. Böylece trilyonlarca nöron arasındaki bu yavaş işleyişin süresi kararın 6 saniye kadar gecikmesine sebep olur.
Haberin bize söylediği gibi
, beden bir avatar olmaktan fazlası değildir. Bizler bile bu bedeni farklı cihazlarla dışardan kumanda edebildiğimize göre, öte dünyadaki bir bilinç tarafından kullanılması, çok daha kolay olmalıdır. çünkü zaten tam olarak o iş için, oluşturulmuştur. Fakat beynin kendi işleyişinin yavaş olması durumu, öte dünyadaki; zamanın kumanda edilebilme becerisi, sayesinde telâfi edilmesi mümkün olmaktadır. Konunun iyi anlaşılabilmesi için, hem haberin okunması, hem de videonun seyredilmesi gerekir…Beynimiz ise her şeyi elektrik akımları olarak algılar. Gördüğümüzü yada duyduğumuzu sandığımız şeyler birer elektrik akımıdır. Beyin ruhun olayları anlayabilmesi ve vücudu kontrol edebilmesi için organize edilmiştir.
Seyfullah Demir
yaklaşık 6 yıl önce
konunun kader ile veya zaten verilmiş kararları yaşıyor olmamızla alakası yok. kararı veren gene aynı kişi sadece verdiği kararın derin bilinçten, bilinç düzeyine çıkması ve eyleme geçmesi arasında 6 saniye geçtiğini ispat etmeye çalışıyor.
örneğin size az sonra iki sayı göstereceğimi ve tamamen rastgele olarak iki sayıdan birini seçmenizi isteyeceğimi söylesem. genelde karar sayılar açılmadan önce bellidir. bu tahmin edilebilirliğin altında yatan insanın karar verme mekanizmasının ardında yatan olguların belli kriterlere bağlı olmasından gelir. gözlemci hangi sayıyı seçeceğinin tamamen rastgele olacağı konusunda kendini şartlamış olsa bile. sayılar açıldığında geçmiş hafızasından bazı kıyaslamalar yapar ve bu kritere göre sayıyı seçer. kimi insan tek sayıları seçer, kimi büyük olanı, kimi az önce fark etmeden şartlandırılmış olduğu sayısı vs. vs.
verilen kararın 6 saniyede bilinç düzeyine ulaşıp eyleme geçmesi evrimin bize bir armağanı olabilir. belki de milyonlarca yıl önce verdiği hatalı kararı aniden uygulayan insan beyni evrimleştikçe kararları daha derin ve daha analitik bir süzgeçten geçirmeyi öğrenmiştir.
ya da bu şekilde yapan canlı kalmış aslan sürüsünün sayısına, kendi avcı sayısına ve silahlarına bakmadan aslana saldıran ölmüş gitmiştir. bu süzgeç içinde kararın yada fikrin eyleme geçerek bilinç düzeyine ulaşması daha çok kriter ile kıyaslanıp daha yoğun biçimde işlendiğinden bu kadar sürmektedir. deneyin bir adım ötesinde bir risk ya da kazanç faktörü ekleyip verilen kararın süresinde veya işlenmesinde bir değişme olup olmadığını incelemek ilginç olurdu.
yaklaşık 6 yıl önce
Reankarneye inanıyor musunuz.?seyfullah bey.
yaklaşık 6 yıl önce
http://seyfullahdemir.com/kuranda-reenkarnasyon-inanci-var-mi/
yaklaşık 7 yıl önce
Seyfullah Bey in sayfasını tesadüfen keşfettim ilgi ile izliyor ve takip ediyorum…
yaklaşık 7 yıl önce
Seyfullah bey
Merhaba, ruh bedenimizin neresinde olabilir? Bilim kurgu filmlerinden olan cyborg filmlerini bilirsiniz. Yarı robot yarı insan gibi… işte düşünün ki teknoloji mükemmel derecede gelişmiş. Uzuvlarini herhangi bir kaza veya hastalık sebebi ile kaybeden insanlara yapay uzuvlar ve organlar naklediliyor. Merak ediyorum da. Bir insanın bütün bedenini bu şekilde nakil yapsalar buna beyni de dahil. Kişi yine aynı kişi hafıza aynı hafıza. Herşeyi ıle eskisinin aynısı. Fakat bu insan artık eski bedenini geride bırakmış. Ruh yeni bedeninin neresinde.
yaklaşık 7 yıl önce
Tarık Bey,
Ruh bedende değildir. Bedenle irtibat halindedir. Sanırım irtibatını da astral beden aracılığıyla yapar.
Yapılan bazı deneylerde hafızanın beyinle ilişkili olduğu fakat bazı yaşanmışlıklarda tüm vücutta olduğu gösterilmiştir. Örneğin bir fareye labirentte yiyeceği bulması öğretilmiş. Sonra kısım kısım beyni alınmış. Beynin giderek küçülmesi yiyeceğin yerini hatırlamasına engel olmamış. Fakat beyin küçüldükçe daha uzun sürede bulabilmiş. Bilim insanları bu sistemin holografik çalıştığı sonucuna varmış.
Benim anladığım hafıza başka bir yerde depolanmış. İrtibat beyinle olmuş ama beyin küçüldükçe tüm bilgi yine var ama gittikçe silikleşmiş.
Başka bir veri de organ nakli yapılan bazı insanların alışkanlıklarının da nakledildiği görülmüş. Örneğin daha önce meyve sevmeyen biri çok meyve seven birinin kalbini alınca artık meyve sever biri haline döndüğü gözlenmiş.
Görüldüğü gibi çok net bilgilerin olmadığı bir alan…
Benim şahsi görüşüm. ruhla direk bağımız yok. Onun yerine ruhun bir kopyası olan astral beden ile bağlıyız. Hafıza astral bedenin tümüdür. Görülen o ki! nakil yapılırken organın bağlı olduğu astral bedenin o kısmı da, diğer bedene aktarıldığı zaman hislerin aktarımı da gerçekleşiyor.
Yine benim öngörüm olarak Ruhla olan irtibatımız yine astral beden aracılığıyla ama bilinçaltı olarak olabilmektedir. Bilinçli bir bağlantı yoktur.
Şöyle örneklemek durumu daha kolay anlamayı sağlayabilir. Ruh bedenleneceği zaman bir kopyası çıkarılır. Fakat kopyada anılar olmaz. Ruhun akıl düzeyi bir cd olarak hazırlanır. (cd, astral beden oluyor) CD’nin deneyim kısmı boş olur. Onu dünyada yaşayarak doldururuz. Öldüğümüzde o cd öte dünyadaki Hard-Discimize (ruhumuza) yüklenir. Çok farklı deneyimler yaşayabilmek için de ölüp ölüp diriliriz. Böylece tekamül etmiş oluruz.
Buradan anlaşılabileceği gibi insanı oluşturan asıl astral bedendir. Beyni nakletseniz bile astral bedeni nakletmediğiniz sürece kişi değişmez ama astral bedenin bir kısmı da nakledilebilir gözüküyor. Sanırım karışık bir kopya oluşur. Bu işlemlerin ruhla pek alakası yoktur. Sonuçta deneyim yüklenmiş astral beden ruha yüklenir. Başkasının hislerini taşısa da sonuca etki etmeyeceğini düşünüyorum.
Gördüğünüz gibi; çok belirsiz bir alanda beyin jimnastiği yapmak durumunda kaldım.
yaklaşık 6 yıl önce
Seyfullah bey,
Bu yorumdan sonra bu husus üzerinde biraz daha düşündüyseniz, yeni ve daha geniş kapsamlı bir makale yayımlarsanız veya yayımladıysanız linkini paylaşırsanız benimle sevinirim.
Ruhun kopyalandığı hususunda bir düşünceniz varsa zira kopyalanan asıl tin nerededir?
yaklaşık 6 yıl önce
http://seyfullahdemir.com/ruhun-gelisebilmesi-icin-olusturulan-duzen/
http://seyfullahdemir.com/insan-zekasindan-yapay-zekaya/
Tüm makalelerim “insanın varolması” üzerinedir. Hepsini okumanızı öneririm. Sorularınız cevap bulacaktır…
yaklaşık 8 yıl önce
Merhaba, aslında ruh ve beden ilişkisinden çok algıların irdelenmesi gerek bence.
Vücudumuzdaki sinirler sayesinde etrafımızı algılayabiliyoruz. Fakat bu algıların bir hologram olmadığını nereden biliyoruz? Neyle kıyaslayabiliriz? Beden tam olarak ruh için dünyaya açılan bir kapı değil algıları iletmek için kullanılan bir araç olmalı. En basitinden şöyle düşünelim, 5 duyumuzu da kandırabilecek bir bilgisayar simülasyonu olsun. Bir çölün ortasındayız, duyduğumuz koku, gördüğümüz ve üzerinde yürüdüğümüz kumlar vs. bunları yaşarken gerçek dünyada olmadığımızı ispatlayacak en ufak bir delil yok.
Neyle nasıl kıyaslayacağız?
İşte burada devreye ruh giriyor. 5 duyu kandırılırken her şeyin tamamen gerçek olduğunu düşündüğümüzde gerçek olmadığını bize algılatan şey ruhtur. Bu dünya içinde geçerli.
Ruh başka bir şeydir. Göründüğü gibi olmayan şeyleri bize haber verebilir. His deriz genelde.
Ruh, gençleşen yada yaşlanan bir şey değil, fiziki bir şekil değil, bir mekana bağlı değil, o kadar karmaşık ki ruhun isteklerini beyin bedene yaptırıyor ama beynin dahi ruhtan haberi yok. Aynı zamanda o kadar anlaşılır ki ben dediğimiz şey ruh.
Hayal kurarken, kurgularken, düşünürken kullandığımız ama farkına varmadığımız şey.
Ruhun dünya serüveni irade verilmesi ile başlayıp aynı şekilde son buluyor. Kısaca sınav dediğimiz şey.
Bu sınav ortamı tirilyonlarca defa denenmiş içlerinden biri seçilmiş bir şeyde değil. Örneğin kainat yaratılırken bizim tabiat olayları yada fizik kuralları dediğimiz şeyler birçok denemenin sonucu değil. Ezelde kurgulanmış şeylerde değil çünkü yaratıcı için zamanda yok.
Düşünebiliyor musunuz? biz bir eser ortaya çıkarmak için bir şeylerden ilham alırız, olmayan bir şeyi düşünemeyiz kıyaslayamayız. Şuan yaşadığımız ortam ise kıyaslanmadan oluşturulmuş. Ve kendimizi bu oluşumun içerisinde buluyoruz. Gerçekte böyle bir dünya varmıda diyemiyoruz çünkü başka bir şeyle kıyaslayamıyoruz. Gerçek ne?
Fiziki algıların dışında hissettiğimiz ve ben dediğimiz, mahiyeti hakkında tam olarak bilmediğimiz şeye ruh.
yaklaşık 6 yıl önce
Sorgulanması gereken o denli çok şey var ki… Şu an yaşadığımız ortamın kıyaslanmadan oluşturulduğunu nereden bilebiliriz? Buna nasıl emin olabiliriz?
yaklaşık 8 yıl önce
Fizik beden ile ruh doğrudan etkileşim içinde değildir. Çünkü beden ve ruhun titreşim frekansaları birbiriyle uyumlu değildir. Fizik beden ile ruh arasında iletişimi sağlayan “can” adı verilen astral beden bulunur. Can ruhtan aldığı tesirleri beyne iletir. Spiritüalizm böyle söylüyor. Aradaki 6 saniyelik gecikme bundan kaynaklanabilir.
yaklaşık 6 yıl önce
Yorumunuzu beğendim. Düşüncelerime temiz bir kapı açtığınız için teşekkür ederim.
yaklaşık 8 yıl önce
Merhaba, bence ruh ve beden arasında fiziksel bir ilişki bulunmuyor.
Fiziksel olarak ruhun dünyaya açıldığı bir organ yok.
Bunu şöyle düşünebilirsiniz, yaratıcı bize şah damarından yakın ve aynı zamanda her yerde. İşte ruhta böyle. Belli bir yeri yok aynı zamanda benliğimizi oluşturuyor.
Ruhun bedeni yönetmesi için fiziksel olarak bir mekanda olmasına gerek yok kaldıki fiziksel olarak biryerde işgal edemez. Zaten ruh hakkında bilgimiz olsaydı sınav(hesap/günah/sevap) ortamı farklı olabilirdi. Asıl benliği oluşturan, benim dediğimiz kişilik ruhtur. Bedeni kastederek “ben” dersek büyük bir yanılgıya düşeriz.
yaklaşık 9 yıl önce
bu siteyi beğenerek takip ediyorum.. Ruh ve beden ilişkisi konusu özellkile ilgimi çekiyor.
yaklaşık 9 yıl önce
Vieodan etkilendim. Burada açıkça beynin karar vermeden önce karar veren başka bir yöneticinin olduğu anlaşılıyor. İşte o şey ruh olabilir.
yaklaşık 9 yıl önce
Altta paylaştığım linkteki belgeselde RUH MOLEKÜLÜ – DMT (dimetiltriptamin) araştırılmaktadır. belgeselin altyazısının türkçe metni: http://ismailhakkialtuntas.com/2011/04/20/the-spirit-molecule-2010-ruh-molekulu/
yaklaşık 9 yıl önce
Konuyla ilgili güzel bir belgesel. https://youtu.be/3iJ2J6GNmZ8
yaklaşık 9 yıl önce
Bu videoyu daha önce yayınlamıştım ama linkini kaybetmiştim. Teşekkür ederim Mevsimrengi kardeşim.