Neden dünya denilen bu gezegendesin? Merak ediyorsan oku…
Kuran’da çözülemeyen çelişkiler
Kuran’da bulunan çelişkiler konusunda, pek çok kişi, sürekli bir şeyler yazmaktadır. Ben, ‘Bilinmeyen Yönleriyle Kuran’ adlı eserinde, Arif Tekin’in yazdığı iki çelişkiyi almak istiyorum. Bunları almamın en büyük sebebi, Kuran’ın nasıl kalıplara sokulduğunu göstermesi içindir. Sonra da, İslam âlimleri durumu kurtarmak için, ayetleri eğip bükmek zorunda kalmıştır. Fakat asla şüphecileri ikna edememişlerdir. Arif Bey kitabında, hiçbir dindarın hoşlanmayacağı pek çok şeyden bahsetmektedir. Pek çoğunun doğru olduğunu düşünüyorum ama, bu durum “Kuran peygamberin kendi yazmasıdır” savını ispatladığını düşünmüyorum. Benim emin olduğum şey, “Kuran gibi bir eser, hiçbir dünya sakini tarafından yazılamaz” olduğudur. Fakat bize anlatıldığı gibi, ortalık asla günlük gülistanlık değildir. Pek çok olumsuzluk ve Peygamberin arzuları da Kuran’a girmiştir. Ben Kutsal mekânların amacına ulaşmak için, hiç düşünemeyeceğimiz yöntemler kullanacağını biliyorum. Günümüze baktığımda da başarılı olduklarını görmekteyim. Onun için, benim ilgilendiğim bölümler, gerçekten bize harika bilgiler veren bölümlerdir. Bu yazımda da başka hiçbir kaynakta olmayan o harika bilgileri paylaşacağım. Başkasının çelişki gördüğü şeyde, benim mucizeler gördüğümü okuyacaksınız.
[stextbox id=”warning”]
Secde 5 O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O’na yükselir.
Mearic 4 Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.
Hac 47 Bir de senden acele azab istiyorlar. Elbette Allah sözünden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katında birgün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.
[/stextbox]
Bu ayetlere, kitabında Arif Tekin’in itirazı şöyle:
[stextbox id=”grey”]
“Secde suresi beş ve Mearic suresi dördüncü ayetler hem ilginç, hem de birbirlerine zıttır. Önce Türkçe anlamlarını verelim: “Gökten yere kadar bütün işleri o düzenleyip yönelir, sonra da sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde ona yükselir”; ikinci ayette ise, “Melekler ve Ruh, süresi elli bin yıl tutan bir günde ona yükselip çıkarlar”‘deniliyor. Bir kere ilk ayette geçen, ‘ona yükselir’ cümlesindeki özne belirsizdir: Ona yükselen ne? Ayette bunu kanıtlayacak bir durum söz konusu değil ve zaten çok anlamsız bir ayet. Ama genelde Kur’an yorumcuları, bundan kastedilen, insanın yaptığı işler/ onun amelleridir, demişler. Tabi ki tahmini bir yorumdur. İyi de; ortada farklı bir durum söz konusu. Neden bir ayette bir günlük olan yolculuk bizim saydığımız yıllara göre bin yıldır da, diğer ayetle bu rakam elli kat fazlası oluyor?
Bu iki ayet hakkında tefsirlerde öyle garip yorumlar yapılmış ki, adeta bir tiyatroyu aratır şekilde. Ben onları buraya almıyorum. Çünkü gülünç şeylerdir. Merak edenler, Şevkani ve Şüyuti’nin tefsirlerinde bunları görebilirler.
Bu iki zıt ayetten ciddi bir sorun daha ortaya çıkıyor. O da, Cebrail ve meleklerin ancak bir günde yukarıya Allah’ın huzuruna çıkabilmeleri olayı. O bir gün de bizim hesabımıza göre ya bin yıldır, ya da elli bin yıldır. Bundan şu ortaya çıkıyor, demek ki Cebrail tek bir sefer bile Hazreti Muhammed’e uğramamıştır. Çünkü Cebrail’in yalnız yukarıya çıkması için (sadece gidişi için) bizim bin sene veya elli bin sene yaşamamız lazım. Hazreti Muhammed ise 63 sene yaşamış ki, ayete göre Cebrail bu kısa dönemde tek bir sefer bile ona gelememiştir. Hesap ortada. Ama hadisler bu ayetleri yalanlıyor…“ (Sayfa 85)
[/stextbox]
Bu durumu; sadece Arif Bey değil, hemen bütün tefsirciler sorunlu görmüş ve anlayamamıştır. Olmadık anlamlar yüklemişlerdir. Arif Bey “‘ona yükselir‘ “cümlesinde yükselenin ne olduğu belirsizdir” diyor. Eğer Kuran’da tekâmülün varlığını yok sayarsanız, bu ayetler saçma sapan ayetler olurlar. Oysa her iki ayette çok ilginç bilgiler içermektedir. Üstelik bu bilgilere, başka hiçbir kaynakta rastlamadım.
Önce “gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler” cümlesindeki “gök”ün neresi olduğunu anlamamız gerekir. Kuran, ‘gök’ kelimesini iki ayrı anlamda kullanmaktadır. Biri uzay, diğeri ise yedi gök katı dediği yerdir. Yani; Şekil 1’deki astral düzey ve onun üstünü ‘gök’ olarak alır. Bilimsel karşılığı ise ‘kuantum dünyaları’dır. Bu ayrımı yapabilmek için ayet; yağmur veya taş yağması ya da yıldız gibi fiziksel bir olaydan bahsetmiyorsa o tanımı öte dünya olarak almak gerek. Ayrıca ahret, cehennem kelimeleri de öte dünyayı kasteder. Karıştırılmaması gereken şey ‘cennet’ öte dünyayı değil, altınçağı tanımlar.
Öncelikle evrenin Sicim teorilerinde bahsettiği 11 boyutlu bir yer içinde 10 boyutlu bir kabarcık olduğunu anlamak gerekir. Bu konu epey fizik bilgisi gerektirdiği için çoğu kişinin anlayamayacağı seviyededir. Meraklısı “Evren hakkında her şey” adlı makaleden evrenin yapısını detaylarıyla okuyabilir. Fakat çok kısa olarak burada da değinmeye çalışayım. Evren, Astral düzeyden başlayan 7 katlı bir yapı içerir. Astral düzey 3 mekân 1 zaman boyutludur ve oranın yansıması, içinde yaşadığımız evreni oluşturur. Astral düzeyden yukarısı ise gittikçe artan bir boyut yapısına sahiptir. Kuranın 7 gök katı dediği bu katlardır. Bu katlar ârş dediği 11 boyutlu bir yerin içinde, bir kabarcık şeklinde dürülmüş vaziyettedir. Dürülme kelimesi Kuran’ın da kullandığı bir deyimdir ve evrenin sonsuz, kapalı ve sınırlı bir hacme sahip olduğunu vurgulamak için seçilmiştir. Durumu şekil 1’den anlamaya çalışabilirsiniz. İşte o şekilde zaman geçmesi de boyutlarla değişime uğramaktadır. En altta bir gün dünya zamanıyla bin yıla tekabül eder. Bunu şöyle anlamalıyız. Dünyada geçen 24 saatlik bir zaman, astral düzeyde geçtiğinde, dünyada bin yıl geçmiş olur. Oradan biri, bizi seyrederse çok hızlanmış olarak görecektir. Onun bir gününde dünyada birçok nesil doğup ölmüş olacaktır. Bu rakam Hac 47 ayetindeki anlatımın karşılığıdır.
Gök katlarında zaman farklı aktığı için, daha doğrusu Planck zamanı gittikçe küçüldüğü için, her katta zaman farklı geçecektir. Elbette Kuran’dan beklentim bu zamanların en altıyla en üstünü vermesi olacaktır. En altını bulduk, en üstünü de Mearic 4 ayeti verir. Genelde bu ayeti bir yolculuk olarak alırlar. Oysa burada tekâmül sisteminin sonuna vurgu vardır. Kuran, her fırsatta, “O’ndan geldiniz, O’na döneceksiniz” uyarısını yapar. İşte buradaki 50 bin yıl tanımı, bu zamanı söyler. Yani ayet, dünya zamanıyla, 50 bin yıl süren bir günün varlığından bahsediyor. Öyle bir gün geldiği zaman, Melekler ve ruh O’na yükselir. Bu gün ise, öte dünyanın en son noktasını temsil eder. Tüm varlıklar, evrende, paralel evrenlerde, öte dünyada ya da bilmediğimiz her ne varsa hepsi ve her şey tekâmül eder. Tekamülün bilinçlenmek olduğunu söyleyip duruyorum. Yani hem IQ hem de EQ yönüyle zekâ geliştirmek, tekâmül etmektir. Bu da bizim sürekli gelişmemizi sağlar. Tekâmül ederek O’na yani, Kaynağa doğru yükseliriz. İşte 50 bin yıl süren o güne gelen her varlık tekamül sürecinin de sonuna gelmiş olur. İkiz ruhuyla birleşerek evrenden çıkıp, Kaynakla bir olur.
Şekil 2 Öte dünya ile görünen evren arasındaki zaman ilişkisi
Secde 5 ayeti işlerin yani oluşumun yukardan aşağıya doğru düzenlendiğini anlatır. Bu oluşum yönü doğal süreçtir. Bu süreç Büyük Patlamadan günümüze doğru olan süreci anlatır. Büyük patlama; ârş dediğimiz 11 boyutlu uzayda olmuş ve sırasıyla (evren soğuyup genişledikçe) 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4 boyutlu gök katları oluşmuştur. İçinde bulunduğumuz görünen evren çok daha sonraları oluşturulmuştur. Şekil 1’de ok yönleri evrenin oluşum ve yok oluş yönleridir. Ayetlerde bahsedilen yukarıdan aşağı ve aşağıdan yukarı işlerin gösterimidir.
İşte yukardan aşağıya oluşan sistemin, birde aşağıdan yukarıya dönüşü vardır. Yukardan aşağıya olan kısmı “O’ndan geldik” sürecidir ki! Bu süreç doğal süreçtir ve tamamlanmıştır. Şimdi ise “O’na dönme” sürecini yaşamaktayız ki! bu dönme süreci, doğal değil ve hâlâ daha devam etmektedir. Doğal değil çünkü, doğada her iki yöne doğru doğal akım olmaz. Dere aşağı akar ama yukarı akabilmesi için enerji ve iş gerekir. İşte, sürecin tersine akabilmesi için, enerji ve iş gerekir. Bu işin adına tekâmül diyoruz ve her şey bu tersine akışın gerçekleşebilmesi için, organize edilmiştir.
O’na dönüş süreci “sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O’na yükselir” diyerek bu sürecin zamanını vermektedir. Bu süreç şekil 2’de E sütununda gösterilmiştir. Orada her kuantum katında yada Kuran’i deyimle gök katında geçen zaman gözükmektedir. Bu zamanların toplamı 1000 yıldır. fakat bu bin yıl öte dünya zamanıyladır. Görünen evrenin zamanıyla bu süre 63.997 yıldır. Bu sürenin 60 bin yılını bitirdik. Önümüzde 3997 yıl kaldı. Onun da 3000 yılını Süper insan bedenlerinde, gerisini bedensiz olarak tekâmül ederek tamamlayacağız.
Aslında öte dünyanın zaman olarak normal bir akışı var ama isteyen ruh, bir zaman halkasına geçerek kendisi için zamanı durdurabilir. Ayrıca orada gezegen olmadığı için gün veya yıl için bir referans noktası yoktur. Onun için bir gün denilebilecek bir zaman yoktur. Kuran bu konuda bir kabul yapmaktadır. Şekil 1’de Kuran’ın verdiği bilgilere göre oluşturduğum zaman farkları gözükmektedir. Her level’da 1 güne karşılık gelen dünya zamanı, durumu özetlemektedir. Bu tabloya göre ikinci Gök katı sonuna yaklaşmış olan bizler, 80 yıl yaşayıp öldüğümüzde öte dünyada yaklaşık 8 dakika geçmiş demektir. Bu durum şekil 2’de C sütununda gösterilmektedir.
————————————————————-
[stextbox id=”warning”]
Kaf 38 Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
Fussilet 9. De ki: “Siz yeri iki günde yaratanı gerçekten inkâr edip duracak mısınız? Bir de O’na eşler koşuyorsunuz ha? O bütün âlemlerin Rabbidir.”
Fussilet 12. Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.
[/stextbox]
Bu ayetlere, kitabında Arif Tekin’in itirazı şöyle: [stextbox id=”grey”]
- a) Fussilet suresi dokuzuncu ayet: “De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip ona ortaklar mı koşuyorsunuz?” Burada o altı günden iki günü yere ayırdığı belirtiliyor ve devam ediliyor.
- b) Fussilet onuncu ayet: “O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.” Dikkat edilirse daha önce verilen altı gün burada bitti; yalnız daha göklere sıra gelmedi. Devam ediliyor.
- c) Fussilet on ikinci ayet: “Böylece onları (gökleri), iki günde yedi gök olarak yarattı.” İşle burada hesap yanlış! Ayetlerde harcanan zaman toplu halde belirtilirken altı gün deniliyordu; görüldüğü gibi detay kısmında sekiz gün geçiyor. Peki, neden böyle ve nasıl bir çözüm bulunmuş? Bunu da hemen belirtelim. Yeryüzüne sabit dağlar yerleştirmek, bereketler, gıdalar yaratmak için dört gün derken, daha önce dünyaya verilen iki gün de bu dört güne dâhilmiş. Durum bu olunca tabi ki çelişki ortadan kalkıyor gibi bir kurtarma. Nesefı bu ayetle ilgili, yorum yapmazsak sekiz gün olur ki, bu da önceki ayetlerle çelişir diyor. Görüldüğü gibi ortada çok basit bir hesap yanlışı var. Bunun da nedeni, ayetlerin farklı zamanlarda oluşturulması ve konuya ilişkin daha önce söylenen ayetlerin farkına varılmamış olması.
Göklerle yer hakkındaki ayetler ve diğer bazı konularda bir sahâbinin çıkışı var; hemen onu buraya alalım. Hadis Buhari’de geçiyor. Adam İbn-i Abbas’a, “Ben Kur’an’da birbirleriyle çelişik ayetler görüyorum” diyor ve örneklerini sıralıyor. Hadiste birçok örnek ayet var; ancak konumuz olan yerle gökler hakkındaki sorusunu buraya alıyorum. Şunu soruyor: Ben göklerle yer hakkındaki ayetlerden anlamadım. Bir yerde diyor altı günde yarattım, bir başka yerde sekiz gün diyor. Bazı ayetlerde önce göğü, sonra yeri yarattım diyor; ama tam tersine önce yeri sonra da göğü yarattığını ifade eden ayetler de var. Mesela Fussilet suresinde ilkin yerden başladığını, içindeki dağ, nebatat her ne ise var ettiğini, daha sonra göklere yönelip onları iki günde yarattığını söylüyor. Ama Nazirat suresinde tam tersi söz konusudur: Burada, ilkin gökleri ve gece ile gündüzü yarattığı, ondan sonra da yerküreyi döşediği söz konusudur, diyor. Adam haklı, gerçekten böyledir.
İşte burada iş kurtarma yorumlarına kalıyor. O da şöyle: Allah ilkin hammadde olarak dünyayı yaratmış ve düzenleme yapmadan böylece bırakmış. Ondan sonra gökleri yaratmış ve onları (dünya gibi) ara vermeden hemen düzene koymuş. Yani onlar için yaradılışla tekâmül aynı anda olmuş. Onları bitirince bu sefer daha önce yaratıp da hammadde olarak bıraktığı dünyaya son şeklini vermeye yönelmiş gibi bir savunma. Bu varsayıma göre tanrı dört gününü dünyaya, kalan iki gününü de ilim evrene harcamış oluyor. Yorumcular burada kaş yapayım derken göz çıkarmış oluyorlar. Çünkü bilim, dünyanın çok sonraları güneşten (dolayısıyla göklerden/uzaydan) kopup oluştuğunu ispatlamıştır. Hele sorulara muhatap olan sahabi İbn-i Abbas da, Hazreti Muhammed vefat ettiğinde ben daha yeni sünnet olmuştum, kimi rivayetlere göre de, 15 yaşındaydım, diyor. Bu durumda Hazreti Muhammed’den ne almış olabilir ki, kalkıp milletin sorularına yanıt vermiş olsun? (Sayfa 86)
[/stextbox]
Ben Fusilet 10 ayetini bu üç ayetten ayırıyorum. Çünkü o ayet, farklı bir şeyden bahsediyor.
Öncelikle Kuran, Kaf 38 ayeti gibi birçok ayette “biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık” diyor. Fussilet 9 ayetindeyse sadece ‘yer’i iki günde ve Fussilet 12’de, sadece ‘göğ’ü iki günde yarattığını söylüyor. Kaf 38 ayetinde bunlara ek olarak birde, “ikisi arasındakileri” zikrediyor. Buradan benim anladığım şey, yedi gök katının iki günde, görünen evrenin iki günde ve aralarındakilerin de iki günde yaratıldığıdır. ‘Aralarındakiler’ ile kastettiği şey, ‘ruh’ların tekâmül sürecidir.
Daha anlaşılır söylemek gerekirse:
Gökler=O’ndan gelme süreci. (7 gök katının oluşumu).
Yer=Görünen evrenin oluşumu.
Arasındakiler=O’na dönme süreci. (Ruhların tekâmül süreci) Bu süreçte evren sona erecektir. Yani oluşum sürecinin tersi olacaktır.
Gelelim Fussilet 10 ayetine. Orada bahsettiği şey ise, görünen evrenin başlangıcından hayatın başlaması ve insan oluşumunu da kapsayan süreçtir. Fussilet 10
[stextbox id=”warning”]
Fussilet 10. O, yerin üstünde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi. Orada araştırıp soranlar için rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu.
İnsan 1 Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.
[/stextbox]
Fussilet 10 ayetindeki süre ile kastedilen şey, İnsan 1 ayetinde, insan oluşumuna kadar geçen süreyi de kapsayan süredir. Yani görünen evrende yıldızlardan başlayan sürecin, mikroorganizmadan devam ederek, insana gelene kadar geçen süredir. Görünen evrende insanın oluşumuna kadar geçen süredir ki! bu sürenin altı günlük zamanla ilişkisi yoktur. Bu zaman kendi başına değerlendirilmelidir. Yani yer, iki günde yaratılmış ama, bu dört gün o zamanın içindeki bir zaman dilimidir. Bu dönemin dört gün olması zaman genişlemesi dolayısıyla daha uzun olmasına rağmen, iki günde yerin yaratılmasının içindeki bir zaman dilimidir. Fakat bu rakamlar tamamen bir fikir vermek içindir. Yoksa altı günde evren yaratılması diye bir şey yoktur. Çünkü bu süreçlerin plânlandığı yerde zaman geçmesi diye bir kavram yoktur. Yukarıda öte dünya zamanıyla bir kıyas yapmıştık ama durum karıştırılmasın. Plânların yapıldığı yer Ârş’tır. Orada zaman geçmesi diye bir durum yoktur. Onun içinde ne zaman geçmesi, nede süre vardır. Fakat yanlış anlaşılmasın zaman vardır ama, bir olayın gerçekleşmesi için zamanın geçmesi yoktur. Her şey anında olur. İşte “O, ol deyince olur” bu durumun tezahürüdür. Fussilet 10’da ki dört günlük zaman: görünen evrenin bu güne kadarki yaşıdır. Bildiğiniz gibi bu zaman 13,6 milyar yıldır. Zamanın görünen evrende farklı, öte dünyada farklı ve Ârş’ta farklı bir yapısı vardır. O konuyu daha detaylı olarak “Zamanın Yapısı” adlı makaleden okumanızı öneririm.
Eğer özetlemek gerekirse; öte dünyanın oluşumu iki gün, görünen evrenin oluşumu iki gün ve ruhların oluşumu iki gün olunca toplam altı günde işler tamam olmuş oldu. Fakat bunlardan ruhların oluşumu henüz tamamlanmadı. Süreç devam ediyor. Ruhlar her ne kadar görünen evrene enkarne olsalar da asıl mekânları öte dünya olduğu için Fussilet 10 ile ilişkileri yoktur. Onlar kendi süreçlerini öte dünyada yaşayarak tekâmül ederler ve o tekâmül süresine de iki gün verilmiş.
[stextbox id=”warning”]Fussilet 10 O, yerin üstünde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi. Orada araştırıp soranlar için rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu
Fussilet 11 Sonra dumansız ateş halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” dedi. Her ikisi de: “İsteyerek geldik” dediler.[/stextbox]
İki ayeti birlikte değerlendirdiğimiz zaman, bu ayetlerde evrenin oluşum ve gelişim sürecini görmekteyiz. Fussilet 10 ayeti görünen evrenin oluşum sürecini, Fussilet 11 ayetinde ise, oluşan şeyin kaynağa dönüşünü görmekteyiz. Yani bu süreç evrenin yaratılma süreci içinde, farklı bir kategoridir. Burada isteyerek ya da istemeyerek geriye dönüşün sebebi Fusilet 10’daki dağlar ve rızıklar olduğunu görmekteyiz. Bu da benim anlatmaya çalıştığım maddenin tekâmül ederek O’na dönmesi sürecini anlatmaktadır. Yani ruhlar önceleri istemeyerek, sonralarıysa isteyerek tekâmül ederek O’na dönerler. Daha açık bir ifadeyle ruhlar, kıyamete kadar geçen süreçte istemeyerek, kıyametten sonraysa isteyerek tekâmül ederler. Dünyaya enkarne olmalarına rağmen dediğim gibi, onlar tüm süreci öte dünyada yaşarlar.
Makalelerimde tekâmül eden ruhun, evrenden tanıdığımız atomun ‘dumansız ateş’ hali (ya da bilimsel karşılık olarak olasılık dalgası) olduğunu anlatmaya çalıştım. Yani evrende bulunan her atom, tekâmül ederek kaynağa geri dönecektir. Süreç Atomdan başlayarak sicime kadar sürecek ve sonunda her şey O’na dönecektir. Her tekâmül edip kaynağa dönen atom, evrenden bir atom eksiltir. Böylece evren sürekli kütle kaybetmektedir. Fakat sistemde o kadar çok tekâmül edilebilecek mekanizma var ki! tekâmül işi çok çok hızlı devam etmektedir. Sanırım görünen evren gibi, sayısız evrende, tekâmül işlemi devam ediyor. Onun için, evrenin kaçış hızı madde eksilmeye devam ettiğinden, gittikçe artmaktadır. Karanlık maddenin de, görünen maddeden beş kat fazla olması, tekâmül sürecindeki ruhların görünen maddeden çok daha fazla olduğunu gösterir. Çünkü karanlık madde, şu anda tekâmüle sokulmuş ruhlardan oluşmaktadır.
Kuran bir kalıp düşünceye uymaya zorlandığı için pek çok ayet, o düşünceye uymadığından tevil edilmektedir. Eğer sistemi anlarsanız, her şey çok başka anlam kazanmaktadır. Mantıksızlıklar mantığa dönüşmektedir. Tıpkı, tekâmül olgusunu Kuran’dan atarsanız, buradaki ayetleri anlayamayacağınız gibi…
Buna güzel bir örnek: Fussilet 12.ayetindeki “Her göğe kendi işini bildirdi” veya “Biz en yakın göğü kandillerle süsledik” ayetidir. Ana mantığı anladığımız için ‘Her gök’ ile kastedilenin şekildeki 1’den 7’ye kadar gök katları olduğunu anlıyoruz. Hepsinin vazifeleri vardır. Yani hepsi bir level’dır ve sıra ile geçilmeleri gerekir. Peki, bu level’ları geçmesi gereken nedir? İşte onun da ‘en yakın gökteki kandiller’ olduğunu anlıyoruz. ‘En yakın gök’ ile kastedilen “astral düzeydir” ve tekâmül etmemiş maddenin tümü oradadır. Kısacası astraldaki kandiller kısım kısım tekâmüle sokulup gök level’larında yükselerek O’na varırlar. Arif Beyin de merak ettiği yükselen şey, o kandillerdir. Kandillerin bilimsel karşılığı: atom ya da madde, dinsel karşılığı ise ruhtur. Fakat bir maddenin ya da atomun ruh olarak anılabilmesi için, tekâmül sürecine sokulmuş olması gerekir. Tekamül sürecine sokulmuş maddenin bilimsel karşılığı süpersimetrik parçacıklardır.
Ayetlerde geçen koruma işlemi ise, enerji düzeyinde olmaktadır. Astral düzey ve üzerindekiler çok yüksek enerji seviyelerine sahiptir. Ayrıca ışık hızı koruması da vardır. Aslında bu konu Kuran’da iki yerde daha anlatılmaktadır. Tefsircilerin başına ağrıtan ayetleri de inceleyelim.
[stextbox id=”warning”]
Saffat 6. Biz o yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsleyip donattık.
Saffat 7. Ve her türlü inatçı-âsi şeytandan koruduk.
Saffat 8. Onlar ne kadar çırpınsalar da o yüce konseyi dinleyemezler. Ve her taraftan atışa tutulurlar;
Saffat 9. Kovulurlar. Ve onlar için, yakalarını bırakmayan bir azap vardır.
Saffat 10. Yüce konseyden bir söz çalıp çarpan olabilirse de onun peşine hemen delici, alevli bir yıldız takılır. (Yaşar Nuri Öztürk meali)
[/stextbox]
[stextbox id=”warning”]
Hicr 16. Yemin olsun, biz gökte burçlar oluşturduk ve onu/onları, seyredenler için süsledik.
Hicr 17. Ve onu/onları, her kovulup taşlanmış şeytandan koruduk.
Hicr 18. Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş alevi düşer. (Yaşar Nuri Öztürk meali)
[/stextbox]
Fusilet 12’deki en yakın göğün kandillerle süslenmesi, Saffat 6 ayetinde de, Hicr 16’da da görülmektedir. Birinde yıldız, diğerinde burçlar olarak çevrilmiş. Her üç anlamda, aynı şeyi anlatır. Bu anlatım öte dünyanın en altında olan maddenin bize yansımasıdır. Biz onları yıldız ya da gezegen olarak görmekteyiz. Yani oradaki madde dediğimiz enerjinin hologram görüntüsü, görünen evrendir.
Fusilet 12’deki koruma işlemi Saffat 7 ve Hicr 17’de de görülmektedir. Korunan şeyler aslında yıldızlar değildir. Yıldızlar; astraldeki maddenin görünen evrene yansımasıdır. Onun için yıldız olarak korunmaları söz konusu değildir. Onların ancak öteki dünyadaki yapılarına ulaşmamız engellenmektedir. Aslında engelleme diye bir şey yoktur. Sadece çok büyük enerji farkı yüzünden onlara ulaşamayız. Saffat 7 ve Hicr 17’de ki engel odur. Ayrıca sadece enerji farkı engel değildir. Bizim hologram yapımız gereği ışık hızı engeli de vardır.
Fakat Saffat 8‘de çok önemli başka bir detay daha vardır. Bu işlerin Yüksek konsey ile bir ilişkisinin olduğunu görmekteyiz. Sistemin yapısını anlayan kişinin bu işlerle, Yüksek konseyin ilişkisini anlaması kolaydır. Çünkü, bahsedilen yapı, yüksek konseyinde bulunduğu, öte dünyadır. Her ne kadar Yüksek Konsey bu sürecin daha üstündeyse de, onun hakkında bilgi almaya yönelik, ayette denilen, kulak hırsızlığı gibi, bir işlem olduğu anlaşılmaktadır. Zaten ayette, Yüksek Konsey hakkında bilgi edinemeyeceklerini söyler. Çünkü enerji seviyesi olarak onun düzeyine çıkamazlar. “Yakalarını bırakmayan azap” ya da “parlak bir alev” işte bu yüksek düzeydeki enerjidir.
Anladığım şey birileri tarafından öte dünya hakkında ciddi girişimlerde bulunulmuş. Hatta bir miktar başarılı da olunmuş ama, asıl yüksek seviyelere ulaşılamamış. Bu durum bana parçacık hızlandırıcıları anımsattı. Oralarda 1.gök katında proton, nötron, elektron ve 2.gök katında kuark parçacıklarını elde edebildik. Fakat daha yüksek enerji seviyesine, henüz ulaşamadık. İşte yüksek konsey 5, 6, 7.gök katlarında olduğu için, onlar hakkında bir veriye ulaşamadık. Yani bilim, parçacık hızlandırıcılarla öte dünya hakkında bilgi elde edebilmektedir.
Konu çözülemeyen çelişkiler olunca yaratıcının ol deyince olması durumuna da değinmem gerek. Bakara 117
[stextbox id=”warning”]Bakara 117 O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca “ol!” der, o da hemen oluverir.[/stextbox]
Ayetiyle, Allah’ın evreni altı günde yaratması arasında çelişki gözükmektedir. Onun için bu günleri, zaman değil, evre/ aşama olarak çevirenler de vardır. Ben de bu günlerin zaman olarak alınması taraftarı değilim. Bu tanımlar olayın anlatılması için seçilen yoldur. Fakat yine de, ol deyince olma durumunun açıklığa kavuşturulması gerekir.
Durumu anlayabilmek için, şekil 3’ü inceleyelim. Dünyada 50 bin yıl geçtiğinde Astral düzeyde 50 gün, 7.Gök katı sonunda 1 gün geçer. Eğer dünyada 1 milyon yıl geçerse astral düzeyde 1000 gün, 7.gök katı sonunda 20 gün geçmiş olur. Fakat her iki durumda da Ârş’ta hiç süre geçmez. Bu durum orada zamanın olmadığını göstermez. Ârşta olmayan şey zaman genişlemesidir. Eğer zaman olmasaydı eylemde olamazdı. Oysa orada eylem oluşur ama bu eylemin oluşması için süre geçmez. Her şey, anında olur. Elbette orada olan eylemler bizim dünyasal işlerle paralel değildir. Bu durum yukarda linkini verdiğim zamanın yapısını anlatan makaleden daha detaylı okunabilir. Hatta bu yapı evrenin blok evren olmasını da gösterdiğini orada görebilirsiniz.
İşte ayette bahsedilen olay bu durumu anlatıyor. Kaynak, bir program yaptığında, sonucunu anında alır. Fakat yaptığı programın içinde, zaman genişlemesi durumu vardır. Bu durum, İnsepcion filmindeki rüya içinde rüya, görmek gibi düşünülmelidir. Çünkü tekâmül denilen sürecin yaşanması durumu söz konusudur. Bilinç ne kadar azsa tekâmül için o kadar uzun süre gerekmektedir. İnsan olarak en alt düzeyde olduğumuz için en uzun süreci biz yaşarız. Tekâmül edip gök katlarında ilerledikçe tekâmül için geçen süre azalacaktır. Kuran, insanı Tin 2 ayetinde “Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık” demektedir. İnsan aşağıların aşağısından başlayarak tekâmül edecek ve O’na varacaktır.
Şekil 3’de görüldüğü gibi ‘gün’ diyebileceğimiz tek bir süre yok. İşte evrenin yaratılmasındaki altı gün sadece bilgi verilmesi amaçlıdır. Yoksa gün geçmesi gibi bir durum yoktur. Ayrıca Secde 5 ve Mearic 4 ayetlerinin ne harika bilgilerle dolu olduğunu görebiliyoruz. Bu bilgilere başka hiçbir kaynakta rastlamadım ve sanırım bilim bu bilgilere, yüz sene daha ulaşamaz. Ve tüm sistemin asıl amacının tekâmül olduğu, her bilgiden fışkırıp durmaktadır.
Seyfullah DEMİR
yaklaşık 5 yıl önce
Merhaba peki gerçek din hangisidir lütfen cevap verin saygılar
yaklaşık 5 yıl önce
ama onların yaptığı gibi inziva hali olsun, akıbetiniz ey dostlar, yoksa Bilim profesörleri, kusurlu yazarların tefsirleri olmasın. Yoksa harap olursunuz..
Elhamdulillahirrabbilalemin.. bizler insanız Mevlam bize bu duyguları mazhar kılmış ve yaşamak buna değer..
yaklaşık 5 yıl önce
Seyfullah bey siz neyin kafasındasınız resmen bulmaca çözüyorsunuz. Ayette çokaçık derki ben size anlayabilesiniz diye apaçık Kur’anı indirdim. Ayetlerde gizem aramanın hiç inandırıcılığı yok…
yaklaşık 6 yıl önce
Siz bunları boşverinde Tevrat ve İncil nasıl tahrif edilmiş,edilebilmiş onu açıklayın.1000 sene önce avrupada hristiyan bir ailede dünyaya gelmiş olsaydık hristiyan olacaktık.o yıllarda yaşadığımızı ve eğitimli,dini bütün hristiyanlar olduğumuzu düşünün.İsa Mesih her anıldığında sevgiden,aşktan gözlerimiz yaşaracak kadar imanlıyız..her pazar kiliseye gidiyor,dua ediyor,Tanrıya bağlılığımızı her fırsatta dile getiriyoruz..Tanrıya bağlılığı takdir edilesi insanlarız. .sonra bize müslüman misyonerler gelip niçin hristiyan olduğumuzu soruyorlar. İncil’in tanrı kelamı olduğunu onlara söylüyoruz.fakat bize İncil tahrif edildi diyorlar.bizde ” hayır,Tanrı kitabının tahrif edilmesine izin vermez,kitabını korur ” diye cevap veriyoruz..onlarda bize “hayır ,Allah yeni ve son din olan İslamı gönderdi,İsa Tanrının oğlu değildir ve çarmıha gerilip öldürülmememiştir,İncil tahrif edilmiştir ,siz kafirsiniz ,Allah sizi kahretsin ! ” diyorlar..biz de şöyle cevap veriyoruz ” biz Tanrıya güveniyoruz,O kitabının değişmesine izin vererek bizim sapıtmamıza neden olacaklara asla fırsat vermez,Tanrı samimi kullarının saptırılmasına niye göz yumsun ? hemde bunu kendi kitabı olan İncil ile niye yapsın ?,bu olacak şey mi ? İncil’in yazılmasında ki ilahi amaç,hikmet insanların doğru yolu bulması,hidayete ermesidir,kullarının iyi ,ahlaklı,bir insan olup dünyada huzur bulup, cennete gitmesidir,İncil’in tahrif edildiğini kabul edersek Tanrı amacıyla çelişmiş olur ve Tanrıya güvenmemizin ve Tanrının İncil’i yazdırmasının anlamı kalmaz.madem İncil tahrif edildi niye 600 sene beklendi düzeltmek için . “Tanrı bozulacağını bile bile kitap göndermiş” demek sizin yıkılacağını bile bile ev yaptırmanıza benzerki , bu sizi temize çıkarmaz,sizin sahtekar ,sadist ,ahlaksız biri olduğunuzu kanıtlar.ve o eve girecek,oturacak olanlar size güvendiği ,sizi sevdiği halde bu kötülüğü onlara yaptınız..onlar sizi dost ,iyi,dürüst biri bilmişlerdi.siz sadece zalim değil aynı zamanda nankörsünüz,ikiyüzlüsünüzde..insanların iyi niyetini suistimal ettiniz,çıkarlarınız için kullandınız,onları öldürdünüz,hem insanlara bana güvenin,sizi ev sahibi yapacağım dediniz,hemde evi yıkılacağını bile bile inşa ettirdiniz ..” evi ben yıkmadım” diyorsunuz,hayır ! Engelleyebilecek gücünüz olduğu halde , binanın çürük yapılmasına ses çıkarmadınız ! Herşey gözlerinizin önünde gerçekleşti.Siz suç ortağısınız ! Size artık nasıl güvenebiliriz ! Üstelik bize hakaret edip,lanet okuyorsunuz ! Hem suçlu hem güçlüsünüz ! ” bunlara verilecek cevap ne olabilir sizce ?…
“Yahudiler üzeyr Allah’ın oğludur dediler,Hristiyanlar İsa Allah’ın oğludur.dediler,Allah onları kahretsin ! Nasılda çevriliyorlar ” “İsa Allah’tır diyenler şüphesiz kafir olmuşlardır “
yaklaşık 6 yıl önce
Ayetleri eğip bükmüşsünüz çağa uymayan 7. Yüzyıl talancı arapların fini bu kadar.
yaklaşık 6 yıl önce
Arkadaşlar,
Evrenin Dünyanın Canlının ve İnsanın ilk oluşumu bilimsel olarak ispatlanmadıkca dinler cinler melekler şeytanlar tanrılar başımızdan hiç eksik olmayacak. Çok Büyük bir boşluk bilinmezlik var ve en ucuz en kolay olan şekilde akıllı abiler dinlerle bu boşluğu doldurmuşlar. Hem ince işlerini görmüşler hem de toplum düzenini sağlamışlar…O büyük acı olan evrende insanın sahipsizliği yanlızlığı bilinmezliği ve evrimi çözülmedikce biz bu mitolojilere kendimizi kaptırmaya mahkumuz.
Gerçek yaratıcı kim acaba?
Varmı ki?
Gerekli mi?
Konuşuyor mu?
Kızıyor mu?
Seviniyor mu?
İltifatı seviyor mu?
Yarattıklarını sınayacak kadar sığ mı düşünüyor?
Her işe burnunu sokuyor mu?
Bilinmiyor…
Herkes “atıyo tutuyo” işin aslı budur..
yaklaşık 6 yıl önce
6 gunde yaratma konusuna benim bir açıklamam var….
2 gunde bir yeri yaratmış, kalan 4 ( hesapla) gunde gökü yaratmış ( bu açıklanmamış),
Gögü 4 gunde yarattığından bahsetmiyerek, 2 gunde 7 kat göğü şekillendirmek( tanzimden bahsetmektedir)
mesela yeri 2 gunde yaratmış, 4 gunde düzenlemiştir
mesela gögü bu durumda 4 gunde yaratmış ( 6-2=4 gun), gökdeki düzenlemeyide 2 gunde yaptığını ( 7 kat gok yapmak) soyelemektedir
yani
2 gunde yer+4 gunde Gök ( hesapla.6-2=4) yaratma
2gunde gok duzenleme+4 gunde yer düzenleme( hesapla 6-2:4) yapılmış
her seferinde birinde 2 diğerinde 4 gun toplam 6 dan çıkarımla ortaya çıkmaktadır, negatif hesapalama yetsini çalıştırın..
sonuçta 6 gunde yaratama olurken
aynı 6 gunde de duzenleme birbiriyle örtüşür şekilde gerçekleşmiştir.
Fakat ayet ifadelerinde birinin “yaratma tarifi ve zamanı” veriliken diğerinde “düzenleme zaman ve tarifi “verilerek sanki toplamda 8 gune ulaşılılıyormuş gibi çıkması, yaratma ve düzenleme yapılıp yapılmadığına ayetlerde dikkat edilirse , sonuç net ortaya her iki olayda toplamda 6 gun olarak çıkmaktadır.
Bir yanda yaratma oluşurken, diğer yanda tanzim oluşması mümkündür. 2 olgu için sadece birisinden birisi için zaman belirtilmiş toplamda, her 2 olguda( yaratma + tanzim) toplamda birbiri ile örtüşerek 6 gunde bitirilmiştir.hesap hatası yoktur.
saygılarımla
saygılarımla
yaklaşık 6 yıl önce
son derece spesifik ve özel 1 olanın, neden birden fazla ismi vardır, veya birden fazla tanımlanmaya( Rab,yaratan, Sahip vb) ihtiyacı olur…Bu kadar 1 lik vurgusu yapanı kendini neden belirsiz BİZ, O gibi zamirlerle tanımlar?
Lailahe illalah diyen..yani “ilah yok, Allah” ilah yok dedikten sonra, “Allah sadece ilahtır” yada ” sadece ilah Allah tır” diye pekiştirme niye yok?
meraktan bu sorularıma cevap veren olursa sevinirim
saygılar
uyanan beyinden
yaklaşık 6 yıl önce
Sayin Seyfullah Demir, şu anda sahur vakti bu mesajı yazıyorum. 36 yaşımdayım ve dindar bir aileden geliyorum. Dini hiç sorgulamadim. Ailemden ne gorduysem inandım. Duyduğum kadarıyla Kutsi bir hadiste Allah u Teâlâ ” Ben bir hazineydim. Keşfedilmeyi bekliyordum. ” diyordu. Bana nerden başlayacağım konusunda yardimci olur musunuz? Sizin yazdıklarınızı da birer birer okuyacağım. Inadina bir inkarci olmadığınızı farkettim.
yaklaşık 7 yıl önce
Sayın Seyfullah demir kur an hiç bir dünya sakini tarafından yazılamaz demişsiniz oysa islami tarihi kayıtlar da Hz Muhammed kabe nin tamirinde 35 yaşında işçi olarak çalışırken temel de bir kitap bulmuş ve bu bilgiyi sonradan vahiy katibi olan zeyd ile paylaşmıştır, Ve yazılanlar Süryanice olduğu için zeyd in Süryanice öğrenmesini istemiştir sonra da zaten 40 yaşında Peygamberliğini ilan etmiştir. Sanırım bu bilgiler bile az aklı olanın aklını karıştırmıştır…
yaklaşık 7 yıl önce
Adil Kardeşim, Ben Kuran’da gördüğüm bilgilere bakarak aynı savı savunmaya devam ediyorum. Eğer Peygamber bir kitap bulmuş (İhtimal dışı bir durum) ve onu bize lanse etmişse benim için önemli değil. Çünkü ben içindeki bilgilerin insan tarafından yazılamayacağını hâlâ iddia etmeye devam ediyorum… Kitabı hangi fani yazmış kim çalmış kısmı beni ilgilendirmiyor…
yaklaşık 7 yıl önce
sayın seyfullah, herşeyi çözmüş ve herşeyi siz biliyormussunuz gibi tavır sergiliyorsunuz.. Kuranda yazan bilgilerin ( arap kültürü ve gündelik yaşam bilgileri hariç ) çoğunluğu sümer gılgamış mısır hinduizm temel kaynaklarından gelmektedir. Kabedeki büyük putun ve Allah kelimesinin nerden geldiğini bir araştırın..
yaklaşık 7 yıl önce
Can Kardeşim,
Makalelerimi okursanız onların da var olduğunu ve gerekçesini görürsünüz…
yaklaşık 7 yıl önce
#2 Yazan: ROYOYA
yaklaşık 1 ay önce
sevgili Seyfullah Bey :
çok güzel bir paylaşım yapmışsınız ellerinize ve emeğinize sağlık ..
fakat burda enteresan olan bir şey daha varki , yazınızın ilk başında söylemiş olduğunuz “bir peygamberin cinsel hayatının kutsal bir kitapta anlatılması” olayına neden bir değerlendire yapmıyorsunuz. ?
ayetlerde geçen “halanın teyzenin dayının kızlarını sana helal kıldık ” savaşta ele geçen kadınlar vs… bu kadar Yüksek ölçüde sanat eseri var saydığını Kuran da bu tür ayetler Bu muhteşem eserde olmaması gerektiğine katılıyormusunuz?
#3 Yazan: Seyfullah Demir
yaklaşık 1 ay önce
Sevgili kardeşim,
Sadece Kuran’la ilgili makaleleri okumayın. Durumu anlayabilmeniz için diğer makaleleri de okumalısınız.
En azından http://seyfullahdemir.com/dunyada-dinlerin-var-olma-sebebi/ makalemi okumalısınız…
Merhabalar,
Sayın Seyfullah Bey,Royaya arkadaşımızın dediğine bende katılıyorum. Kuran-ı Kerim için; asla Muhammed peygamberin şahsi bir kelamı olmadığı,melekler tarafından yazdırıldığı konusunda ısrarcısınız ama eşleri ile alakalı ayetlerde kişisel durumdan bahsedildiği ve bunun ilahi güçler tarafından yazdırılmasının mümkün olmaması gerektiğini düşünüyorum. Sizin düşüncenizi öğrenebilirsem sevinirim. Sevgiyle…
yaklaşık 7 yıl önce
Güray Kardeşim,
Yazılarımda tam olmasa da bu sorulara cevap verdim. Özellikle yorumlarımda daha açık yazdım. Konu birilerinin kutsalına dokunduğu için pek cevap vermek istemediğim bir alana taşıyor.
Ben Kuran’da olması gerekenlerin olduğunu düşünüyorum. “O zaman bir kişinin cinsel hayatı evrensel kitapta ne işi var?” sorusu doğal olarak gündeme geliyor. Bunun iki sebebi var.
Birincisi Kuran hem Müslümanlığı (şimdi olduğu gibi) oluşturmak hemde kıyamette insanlığa rehberlik etmek gibi iki ayrı görevi var. Onun için muhkem ve müteşabih ayetler olarak iki kısımdır. Hatta Furkan dediği (bana göre müteşabih ayetlerden oluşan) bir bölüm olmalı. Muhkem ayetler anlamı açık olan ayetlerdir. Onlarla mevcut (aslında sözlü geleneğin muazzam katkısıyla) mevcut İslam inancı oluşmuştur. Müteşabih ayetler ise Kıyamette iş görecektir. Çünkü onlar sembolik dille yazılmıştır. İnsanlık geliştikçe o sembolik dil çözülebilecektir. Ben çözebildiklerimi blokta yazdım.
İkincisi ise tüm insanların tek bir inançtan olması istenmez. Çeşitlilik önemli ve gereklidir. Çünkü insanların tekamülü için farklı inanç ve yaşam alanları gereklidir. Kuran’da bulunan bu tür ayetler insanlar için bir eşik çitası oluşturur. Aklını kullananlar bu tür ayetleri sorgularlar. Sorgulayan kişi ya tümünü ret eder yada benim gibi farklı anlamlar keşfeder. Her iki durumu yaşayanların zaten hayat planlarında olan yöne gitmesi sağlanmış olur. Örneğin biri Müslümanken daha sonra ateist bir yaşam yaşaması sağlanmış olur.
Gördüğünüz gibi her şey planlanmış ve uygulanmaktadır.
yaklaşık 7 yıl önce
Sayıların ya da yılların sayılarının diyelim , mutlaklığı ya da mutlak olmayışı üzerine iki yetişkin ve bilgi sahibi insanın yersiz bir tartışmasına yorumlarda rastlamış olmama üzüldüm doğrusu. Amma velakin konuyla ne kadar bağlantılı olur bilmem ama matematikte Fi Çi Pi sayıları oalarak geçen ve pek çok sırla bağlantısı olduğu varsayılan üç önemli sayı var. Bunların söz konusu arş, arz ve kainat hesaplamalarında da önemli bir yeri olduğu düşüncesindeyim. Saygılarımla…
yaklaşık 7 yıl önce
sevgili Seyfullah Bey :
çok güzel bir paylaşım yapmışsınız ellerinize ve emeğinize sağlık ..
fakat burda enteresan olan bir şey daha varki , yazınızın ilk başında söylemiş olduğunuz “bir peygamberin cinsel hayatının kutsal bir kitapta anlatılması” olayına neden bir değerlendire yapmıyorsunuz. ?
ayetlerde geçen “halanın teyzenin dayının kızlarını sana helal kıldık ” savaşta ele geçen kadınlar vs… bu kadar Yüksek ölçüde sanat eseri var saydığını Kuran da bu tür ayetler Bu muhteşem eserde olmaması gerektiğine katılıyormusunuz?
yaklaşık 7 yıl önce
Sevgili kardeşim,
Sadece Kuran’la ilgili makaleleri okumayın. Durumu anlayabilmeniz için diğer makaleleri de okumalısınız.
En azından http://seyfullahdemir.com/dunyada-dinlerin-var-olma-sebebi/ makalemi okumalısınız…
yaklaşık 8 yıl önce
Selamünaleyküm.
Kuranda evren, gökler ve yer olarak çoğul yazılır.Atmosfer, güneş sistemi ise sema yani gök kelimesiyle tekil yazılır.F ussilet suresi-11. Ayet’te tekil olan gök kelimesi yazılmış.Atmosfer ve manyetik alanın yaratılışını yazıyor.Atmosferin 6 katı ve manyetosferle beraber toplam 7 gök katı yaratılıyor.Yere neden emir veriyor?Çünkü, Theia gezegeninden gelen demir çekirdek henüz dönmüyor.Atmosferin güneş rüzgarlarınca parçalanmasını önleyen manyetosferin yaratılması için demir çekirdeğin dönmesi gerekiyor.Mağma halindeki yer 2 devir, yere kuyruklu yıldızlarla su taşınması ve düzenlenmesi 4 devirde, atmosfer ve manyetosfer ise 2 devir olmak üzere toplam 8 devirde yaratılıyor.Cansız bildiğimiz yer ve gök nasıl konuşuyor?Çünkü bizim cansız bildiğimiz en küçük atom altı parçacıklarda dahi bilinç var.Fizik bilimi çift yarık deneyi ile bunu ispatladı.İzlendiklerini bilen foton tanecikleri, dalga özelliklerini bırakarak tanecik özelliği gösteriyor.
yaklaşık 8 yıl önce
Kuran’daki 50 Bin Yıldan Oluşan Günlerin (Mearic 4.ayet) Sırrı ve Yeni Mucizeler-1
MUTLAKA MESAJIMI EN SONUNA KADAR OKUMANIZI ÖNEMLE RİCA EDİYORUM.ÇÜNKÜ KURAN-I KERİM’İN ALLAH KELAMI OLDUĞUNUN İŞARETLERİNİ ŞİMDİYE KADAR HİÇ DUYMADIĞINIZ BİLİMSEL DELİLLERLE ORTAYA KOYABİLECEĞİNE İNANDIĞIM BİLGİLER İÇERMEKTEDİR.KURAN-I KERİM’İN DOĞRULUĞUNUN,DOLAYISIYLA DA ALLAH KELAMI OLDUĞUNUN BİLİMSEL BULGULARA DAYANDIRILMASINA, BİLİMSEL BULGULARDA SONRADAN ORATAYA ÇIKABİLECEK DEĞİŞİKLİKLER DOLAYISIYLA TEMKİNLİ YAKLAŞILMAKTADIR.ANCAK BU HİÇ BİR ZAMAN YÜCE ALLAH’IN KURAN-KERİM’DE İŞARET ETTİĞİ BİLİMSEL BULGULARIN AÇIKLAMASININ YAPILAMAYACAĞI ANLAMINA DA GELEMEZ.ÇÜNKÜ YÜCE ALLAH’IN BU BİLGİLERİ GELECEĞE DÖNÜK MUCİZELERİNİ ORTAYA KOYMAK ÜZERE BİR İŞARET OLARAK BİZE BİLDİRMİŞ OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.BİZ İNANANLARA DÜŞEN TAVIR,KURAN-I KERİM HAKKINDA HİÇBİR ZAMAN ŞÜPHEYE DÜŞMEDEN,SONRADAN BİLİMSEL BULGULARDA DEĞİŞİKLİK OLURSA,(Kİ BUGÜNE KADAR KURAN’I YANLIŞLAYAN BİR BİLİMSEL BULGU ORTAYA ÇIKARTILAMAMIŞTIR) O AYETLERİN ANLAMI HAKKINDA GERÇEĞİ BULABİLMEK ÜZERE ARAŞTIRMAYA DEVAM ETMEK OLMALIDIR.KURAN MEALLERİNDE VE TEFSİRLERDE DE AYETLERDE NEYİN KASTEDİLDİĞİYLE İLGİLİ OLARAK ‘ ŞU YÖNDE FİKİRLER DE VARDIR,AMA HERŞEYİN DOĞRUSUNU ANCAK YÜCE ALLAH BİLİR’ ŞEKLİNDE AŞAĞIDA BAHSETTİĞİM FİKİRLERE DE YER VERİLMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUM.BENİM AŞAĞIDA YAPTIĞIM AYETLERİN ANLAMIYLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR HAKKINDA ,MUTLAKA BÖYLE OLDUĞUNA İNANILMASI GEREKİR DİYEBİLECEK KONUMDA DEĞİLİM,FAKAT BÖYLE OLABİLECEĞİNİN DE MUTLAKA BİLİNMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.
AYRICA ,YÜCE ALLAH’A VE KİTABINA İNANCI KONUSUNDA KENDİSİNDEN HİÇ BİR ŞÜPHESİ OLMAYANLAR BİLE, AŞAĞIDA AÇIKLAYACAĞIM KONULARI OKUYUNCA,KURAN’IN , YANİ YÜCE ALLAH’IN AYETLERİNİN İNANÇ SAHASINI AŞIP BU DENLİ ‘’GERÇEKLİK’’ BOYUTUNDA KARŞILARINA ÇIKABİLECEĞİNİ KABULLENMEKTE ZORLUK ÇEKEBİLECEKLERDİR. BELKİ DE BU RUH HALİ ,YÜCE ALLAH’IN ŞU UYARIYI YAPMASININ EN ÖNEMLİ SEBEPLERİNDEN BİRİNİ OLUŞTURACAKTIR.
Neml 82
O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dabbe (mahluk) çıkarırız da, bu onlara insanların ayetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler
KONUNUN ÖZETİ:1)KURAN’DA EVRENİN 6 GÜNDE(DEVİRDE)YARATILDIĞINDAN BAHSEDİLİR VE BİR SUREDE DE (MEARİC 4.AYET)EVRENDEKİ DEĞİŞİMLER İÇİN( Kİ AYETTE EVRENDEKİ BİR YER DEĞİŞTİRMEDEN YANİ MELEKLERİN EVRENİN KATMANLARINI GEÇEREK, MİKTARI ELLİBİN YIL OLAN BİRGÜNDE ALLAH KATINA ULAŞMASINDAN SÖZEDİYOR) KOZMİK (EVRENSEL) BİR ÖLÇÜ VERİLİR;50 BİN YIL=1 GÜN(DEVİR).ASTRONOMİ BİLİMİ DE BÜYÜK PATLAMA TEORİSİNE GÖRE PATLAMADAN 300 BİN YIL SONRA EVRENİN YAPITAŞLARI OLAN ATOMLARIN OLUŞTUĞUNU SÖYLÜYOR.50 BİN YILDAN OLUŞAN 6 GÜN(DEVİR) 300 BİN YILA KARŞILIK GELİR.2)KURAN’DA YERKÜRENİN 2 GÜNDE YARATILDIĞINDAN SÖZEDİLİR.BİLİM İSE DÜNYAMIZIN BİR GAZ VE TOZ BULUTU HALİNDEYKEN,BÜZÜLME EVRESİNE GEÇİP KENDİ İÇİNE ÇÖKEREK YOĞUNLAŞMASI VE BUGÜNKÜ BİLDİĞİMİZ ANLAMIYLA BİR GÖKCİSMİ HALİNİ ALMASININ 100 BİN YIL SÜRMÜŞ OLACAĞINI KEŞFEDİYOR.KURANDA BAHSEDİLEN 50 BİN YILDAN OLUŞAN 2 GÜN(DEVİR)100 BİN YIL EDER.3)KURAN’DA DÜNYADAKİ TALEP EDEBİLECEK CANLILAR İÇİN 4 GÜNDE GIDALARIN TAKDİR EDİLDİĞİNDEN BAHSEDİLİR.BU DÖRT GÜN DE HERBİRİ 50 BİN YILDAN 200 BİN YILA TEKABÜL EDER.ASTRONOMİ BİLİMİ DE DÜNYAMIZIN YÜZMİLYONLARCA YIL ÖNCE GALAKSİMİZDEKİ BİR MOLEKÜL BULUTUNUN İÇİNDEN GEÇTİĞİ VE BU GEÇİŞİN 200 BİN YIL SÜRDÜĞÜ BULGUSUNA ULAŞIYOR.Kİ BU GEÇİŞTEN ÖNCE DÜNYADA CANLILARIN ÇEŞİTLENMESİ VE ONLARIN DEVAMLILIĞI İÇİN GEREKLİ OLAN GIDALARIN OLUŞUMUNU SAĞLAMAYA YETERLİ MOLEKÜL ZENGİNLİĞİ YOKTUR.MÜMİN SURESİ 13.AYETTEKİ ”SİZİN İÇİN GÖKTEN RIZIK İNDİREN O’DUR” SÖZÜ DE ASLINDA BU OLAYA İŞARET EDİYOR OLABİLİR.ÇÜNKÜ ‘RIZIK’ ,YAĞMUR VE GÜNEŞTEN DAHA GENİŞ BİR KAVRAMI İFADE EDER.4)KURAN’DA EVRENİN 6 GÜNDE YARATILMASIYLA İLGİLİ ŞÖYLE BİR SÖZ GEÇER: ‘’ARŞI SU ÜZERİNDE İKEN..’’.6 GÜNDE YARATTI.BURADA MEALLERDE SU OLARAK ÇEVRİLEN ‘MAİ’KELİMESİ ASLINDA SU RENGİNDE YANİ SAYDAM ANLAMINA GELİR.ASTRONOMİ BİLİMİ DE EVRENİ 300 BİN YIL (6 GÜN) SONUNDA IŞIĞI GEÇİRGEN HALE GELİP SAYDAMLAŞTIĞINI KEŞFEDİYOR.AYRICA HEM ASTRONOMİYLE İLGİLİ KAYNAKLARDA HEM DE KURAN’DA MADDENİN OLUŞUMUYLA SAYDAMLAŞMA ZAMAN OLARAK BAĞLANTILI ŞEKİLDE AÇIKLANIR. BÜTÜN BUNLAR BİRER ŞANSLI TESADÜFMÜDÜR? YOKSA KURAN-I KERİM’İN ALLAH KELAMI OLDUĞUNUN EN AÇIK İŞARETLERİ OLABİLİR Mİ?
AŞAĞIDAKİ YAZIMDA, ÖZETLEDİĞİM BU KONULARIN AYRINTILARINI VE BİLİMSEL KAYNAKLARDAN YAPTIĞIM ALINTILARLA KANITLARINI BULACAKSINIZ.BULGULARIMIN HİÇ BİRİ BİR ŞİFREYE YA DA ZORLAMA YORUMA GEREK KALMADAN GAYET AÇIK KURAN AYETLERİNE DAYANDIĞINI GÖRECEKSİNİZ.ASLINDA BENİM ŞANSIM,ÇOK AZ SAYIDA ASTRONOMİ UZMANININ BİLEBİLECEĞİ BİLGİLERLE,BUNLARLA İLGİLİ KURAN AYETLERİNİ SADECE BİR ARAYA GETİRMEK OLMUŞTUR.BEN YALNIZCA TESADÜFEN KEŞFETTİĞİM BU BİLGİLERİN TÜM İNSANLIĞA ULAŞMASINI İSTİYORUM. BU YÜZDEN FİKİRLERİME YAZILARINIZDA (HERHANGİ BİR TELİF ÜCRETİ SÖZKONUSU OLMAKSIZIN) YER VERİRSENİZ ÇOK SEVİNİRİM.YAZIM İLE İLGİLİ YORUMLARINIZI E-MAİL İLE BİLDİRMENİZİ RİCA EDERİM.
(BU BULGULARDAN SADECE EVRENİN 6 GÜNDE YARATILMASI İLE EVRENDEKİ MADDENİN 300,000 YILDA OLUŞMASI ARASINDA BAĞLANTI KURULMASI,2003 YILINDA ”ISLAMICPERSPECTİVE” ADLI YABANCI KAYNAKLI İNTERNET SİTESİNDE DE BELİRTİLMİŞTİR.(The Origin of the Universe) BU SİTEDEKİ YAZIYI BEN YAZIMI HAZIRLADIKTAN SONRA GÖRDÜM VE AYRICA BİLGİLERİNİZE SUNMA GEREĞİ DUYDUM.BÜYÜK İHTİMALLE 50 BİN YILIN ÖLÇÜ OLARAK ALINMASI İLE İLGİLİ OLARAK BENİM AŞAĞIDA BELİRTTİĞİM ŞEKİLDE AÇIKLAMALARIN YAPILAMAMASI VE 50 BİN YILLA İLGİLİ DİĞER DESTEKLEYİCİ BİLİMSEL BULGULARIN BELİRTİLEMEMESİ GİBİ SEBEPLERDEN O ZAMAN İÇİN DÜNYA ÇAPINDA FAZLA İLGİ GÖRMEMİŞTİR.)
BİLİMİN IŞIĞINDA
EVRENİN VE DÜNYANIN OLUŞUMUYLA İLGİLİ BİLİNMEYEN KUR’AN MUCİZELERİ
Evrenimizin oluşumunu açıklayan bilimsel kaynaklardan bazı alıntılar yaparak konuya girmek daha yerinde olacaktır.
Big Bang ya da Büyük Patlama, evrenin yaklaşık 14 milyar yıl önce çok yoğun ve sıcak bir noktadan meydana geldiğini savunan bir bilimsel teoridir.
1)Büyük patlamadan sonra evren radyasyondan yayılan çok sıcak gazla dolmuştur. İlk önce gaz, temel parçacıklardan meydana gelmişti: Önce kuarklar oluştu ve bunlar bir araya gelerek protonları ve nötronları meydana getirdi; daha sonra da elektronlar ortaya çıktı. Büyük patlamadan 300.000 yıl sonra, sıcaklık 3000 °K’ye(2726,85 santigrad) düşünce bu parçacıklar birleştiler ve atomlar oluştu.(Kaynak: Büyük Patlama – Vikipedi )
2)Yaygın bilimsel görüşe göre Big Bang ‘ den sonra, henüz madde oluşmamışken, patlamanın ortaya çıkardığı ışın parçacıkları serbest elektronlarla etrafa yayılıyordu. Tahminlere göre patlamadan yaklaşık 300.000 yıl sonra bu elektronların bir araya gelmesiyle madde oluştu.(Kaynak:Ä°LMÄ° MERCEK)
Bu ilk dakikalardan sonra evren artık bayağı soğumuştur. Bunun sonucu çekirdeksel kuvvetlerin etkinliği bitiyor. Evrenin o sıradaki bileşimi %75 Hidrojen, %25 Helyum çekirdeğinden oluşuyor. Sonraki 300.000 yıl boyunca hiçbir değişim meydana gelmiyor..
Bu süre sonunda sıcaklık 3.000 derecenin altına düşünce, elektromanyetik kuvvet sahneye çıkıyor. Elektronları mevcut çekirdeklerin çevresinde yörüngeye sokarak ilk Hidrojen ve Helyum atomlarını yaratıyor. Böylece serbest elektronların ortadan çekilmeye başlaması evreni saydamlaştırıyor.
3)Büyük patlamadan 10 dakika sonra
İlk atom çekirdekleri olan Hidrojen ve Helyum çekirdeği oluşur:
1 proton + 1 Nötron = Hidrojen çekirdeği (evrenin %75’i)
2 Proton + 2 Nötron = Helyum çekirdeği (evrenin %25’
300.000 yıl boyunca dinlenme dönemi
(sıcaklık 3.000 derecenin altına düşer)
Elektromanyetik kuvvetler devreye girer,
elektronlar çekirdeklerin etrafında yörüngeye dizilir
ilk Hidrojen ve Helyum Atomları oluşur
Evren saydamlaştığı için, Fotonlar serbestçe yayılmaya başlar.(Kaynak: EVREN DÜNYA VE İNSAN Ekler )
4) Büyük Patlamanın hemen ardından, Evren, atomların oluşabilmesi için fazla sıcaktı, ilk atomlar, Evrenin ortaya çıkışından yaklaşık 300 bin yıl sonra meydana gelmeye başladı.(Kaynak: HaberBilgi * | * Evrende Geri Kazanım – TÜBİTAK Bilim ve Teknik, Aralık 2000 * | )
5) Bu büyük patlamadan 300,000 yıl sonra yani bundan aşağı yukarı 13,5 milyar yıl önce evrenin ilk görülebilir halinin fotografı çekildi. 1992 yılında NASA’nın COBE uydusunun çektiği bu fotoğrafın astrofizikçilerin hesaplarına tam uyumlu olduğu gözüktü.(Kaynak: Åalom Gazetesi – 02.07.2008 – Einstein: Tanrı zar atmaz , Tanrı: Atarım ) (Yabancı Kaynaklar:Inflationary Big Bang Model ,Laser Interferometer Space Antenna , The Universe )
Şimdi bu bilgiler ışığında Kur’an-ı Kerim’de evrenin oluşumuyla ilgili hangi işaretler bulunduğuna geçebiliriz.
1-Kuran’daki 50 Bin Yıldan Oluşan Günler,Evrenin ve Yerküre’nin Yaratılışı ve Karanlık Madde
Dikkat ederseniz ilk atomların ve dolayısıyla maddenin oluşum sürecinde belli bir süre göze çarpıyor:”300,000 yıl”.Büyük patlamadan 300,000 yıl sonra elektromanyetik kuvvetlerin devreye girmesiyle elektronların çekirdeklerin etrafında yörüngeye dizilerek atomların yani maddenin oluştuğu bu konuyla ilgili benim incelediğim bilimsel kaynakların tümünde vurgulanmıştır.Peki bu 300,000 yıl ile ilgili Kur’an da ne gibi bir işaret vardır?
Bunun açıklamasını yapabilmek için ilk önce şu ayetlere dikkat çekmek gerekir. Furkân Suresi 59.ayet Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva eden (ona hükmeden) Rahman’dır. Bunu bir bilene sor.
-Neden 50 Bin Yıl Ölçü Olarak Alınmalıdır?
Me’âric Suresi 4.ayet: Melekler ve Ruh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.(Diyanet Vakfı Meali)
Kuran-ı Kerim’deki toplam yedi ayette evrenin yaratılmasıyla ilgili belli bir süreden sözediliyor: ”altı gün”
Mearic suresi 4.ayette ise bize zamanın akışı ile ilgili kozmik bir ölçü veriliyor:1 gün=50,000 yıl .Kur’anda Allah katında bir günün insanlar için ”bin yıl” gibi olduğuna dair ayetler de vardır.Fakat bu ayetlerde zamanın izafiliği ve Allah için zamanın akışının farkını vurgulamak için bizim de günlük dilde kullandığımız ”binyıl” gibi genel bir örnekseme kullanılıyor.Ayrıca içinde ”binyıl”ın geçtiği bu ayetlerde ”sizin sayageldiklerinizden”ya da ”sizin saymakta olduğunuz yıllardan” denilerek de özel bir duruma dikkat çekiliyor.Çünkü onların sayageldiği yıllar Kameri takvime göre saydıkları yıllardır.Kur’anın indirildiği zamanlarda kullanılan Kameri takvime göre bir yılın süresi Miladi takvime göre 11 gün eksiktir ve Miladi takvime göre de farklı zaman dilimlerini ifade eder.Bu durum Miladi takvim dışındaki diğer takvim sistemleri (Çin ve Maya takvimleri gibi) için de geçerlidir.Hatta o zamanlar kullanılan Miladi takvim bile gerçekte tam olarak Dünyanın Güneş çevresindeki dönüş süresini karşılamaz.Bu yüzden ellibin yılın geçtiği Mearic 4.ayette ise ”sizin sayageldiklerinizden” sözü ”özellikle” kullanılmıyor diye düşünüyorum.Bilimin keşfetmiş olduğu,evrenin yani maddenin oluşumuyla ilgili hesaplanan sürede (300,000 yıl) Ay’ın hareketleri değil, Dünya’nın Güneş çevresindeki dönüş süresi birim (1 yıl) olarak alınmıştır.Kuran’daki 50,000 yıllık sürede de zaman dilimi olarak sayılagelen ve süresi bilinen yıllardan değil,o zamanlar için farazi sayılacak bir sürenin yani Dünya’nın Güneş çevresindeki dönüş süresinin esas alındığını görürüz ve diğer takvim sistemlerine göre yapılacak hesaplamalar bugün keşfedilmiş olan 300,000 yıl sonucuna götürmez.Kuran’da ‘’gün’’ (yevm) kelimesinin tekil olarak 365 defa geçiyor olması da, ölçü alınan süre olarak Dünya’nın Güneş çevresindeki dönüş süresinin alınmış olduğuna bir işaret olabilir.Ellibin yıldan oluşan bir gün için de ”sizin sayageldiklerinizden” denseydi bu ellibin yıl Miladi Takvime göre daha az veya daha farklı bir zamanı ifade edeceği için 300,000 yıldan çıkarak beklediğimiz sonucu yani 6 günü bulamazdık.(Bu sözüm yanlış anlaşılmamalıdır,300 bin yıla ya da 6 gün sonucuna ulaşabilmek için herhangi bir zorlama yorum yapmıyorum.Sadece ‘’sizin sayageldiklerinizden’’ derken örneğin Kameri Takvime göre hesap yapacak olursak, bugün modern bilimin ulaştığı sürelere ulaşmanın mümkün olamayacağını belirtmek istedim.Örneğin evrenin yaratılma süresi için ellibin Kameri yılı esas alıp bunu 6 gün ile çarpıp, evrendeki madde 300,000 yılda yaratılmıştır diyemeyiz.Çünkü ellibin Kameri yıl bugün kullandığımız ve modern bilimin de esas aldığı yıl süresine göre 300,000 yıldan daha kısa bir zamanı ifade eder.Zaten bu modern bilimin ulaştığı sonuçlara da uymaz. )Bin yılın geçtiği ayetleri de esas almamız durumunda örneğin evrenin yaratılışı için her biri bin yıldan altı gün yani 6000 yıl süresini verdiğimizde bunun da modern bilimin ulaştığı sonuçlarla uyuşmayacağı açıktır.”Miktar olarak ”sözüyle, miktar aynı zamanda Arapçada ”ölçü” anlamına da geldiği için belli bir ölçüye ve dünyanın güneş etrafındaki dönüş süresine dikkat çekiliyor.Ayrıca bin yılın geçtiği ayetlerde daha önce de değindiğim gibi ‘’sizin sayageldiklerinizden’’ ya da’’sizin saymakta olduklarınızdan’’sıfatları kullanıldığı için ,bu yıllar,Kuran’ın muhatabı olan topluma ve o toplumun kullandığı takvim sistemine göre değişeceği için ,yani zamana ve yere ve de topluma göre değişken bir zaman dilimini ifade edeceğinden dolayı ,Kuran’da sembolik günler olan olan ‘’altı gün’’, ‘’iki gün ‘’ ve ‘’dört gün’’ün hesabında ölçü olarak alınamazlar.Aksi taktirde yapılacak hesaplamalarda zamana yere ve de topluma göre farklı bir evrenin ve yerkürenin yaratılma ya da gıdaların takdir edilmesi süresi ortaya çıkacaktır.Bu durum da Kuran’da hiçbir konuda çelişkilerin bulunamayacağı inancımıza ters düşer diye düşünüyorum. Bu açıklamalarımda neden ‘’binyıl’’ geçen ayetlerin değil ‘’ellibin ‘’yılın geçtiği Mearic Suresi 4. ayetin esas alınması gerektiğini açıklamaya çalıştım.
Şimdi basit bir matematik hesabıyla Kuran’da birçok kez bahsi geçen ”6 günde yaratmanın” sırrını çözebiliriz; 300,000 yıl /50,000 yıl=6 gün
http://www.yenimucizeler.com/kurana-gore-olcu-50-bin-yildir/kurana-gore-olcu-50-bin-yildir-t18.0.html
yaklaşık 8 yıl önce
Değerli T.TAŞPINAR kardeşim,
Yazında sorunlu gördüğüm yerleri kendi mantığıma göre maddeler halinde değerlendireceğim:
1. Allah’ın evreni 6 günde yarattığı ayetindeki 6 gün tabirini “zaman” olarak aldığınız zaman Allah’ın mutlak olduğuna itiraz etmiş olursunuz. Çünkü zamana tabi olan, mutlak olamaz. Çünkü zaman dediğimiz kavram tıpkı mekân gibi Büyük Patlamada yaratıldı. Allah’ın kendi yarattığı bir olguyla sınırlanması kabul edilebilir bir durum değildir. Ayrıca bu durum Allah’ın “Ol deyince oldurma” düşüncesine de ters düşer. Benim kanımca burada kastedilen zaman değil bölümlerdir. http://seyfullahdemir.com/kuranda-cozulemeyen-celiskiler/ adlı makalemde anlatmaya çalıştım.
2. 300,000 yıl / 50,000 yıl=6 gün düşüncen güzel ama bu rakamların yuvarlak rakamlar olduğunu tahmin edersin. Özellikle evrenin ilk 300.000 bin yılında ışığa geçirgen hale geldiği savı çok yuvarlak bir zamandır. Bu rakam ilerde çok daha hassas hesaplanacaktır. Ben eminim ki eğer 300.000 rakamına yakın ama atıyorum 295.789 gibi bir rakam olsaydı bu söylemini hiç gündem yapmayacaktın. Ayrıca hesabı yaparken verileri yıl olarak kullanırken, sonucu gün olarak almak tamamen tesadüfen olan rakamları Kuran’a uydurma uğraşısı olduğunu gösteriyor.
3. Me’âric Suresi 4.ayet: Melekler ve Ruh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.(Diyanet Vakfı Meali)
Bu ayetteki düz mantığa göre Cebrail, Allah’ın huzuruna çıkabilmek için dünya yılıyla 50 bin yıllık bir yolculuk yapmaktadır. Ayetteki anlamı yolculuk olarak alırsak çok büyük çıkmazlara gireriz.
a. O zaman; Peygamberimiz Miraç yolculuğunu yapmamıştır. Çünkü ona eşlik eden melek 50 bin yılda Allah’ın huzuruna gittiğine göre Peygamber geri döndüğünde dünyada yüz bin yıl geçmiş olmalıydı. Oysa rivayetler geri döndüğünde yatağının henüz soğumadığını söyler.
b. Neml 50 ayetinde “Kitaptan ilmi olan kimse ise, “Gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm” dedi. Ve Süleyman peygamber Belkıs’ın tahtını yanı başında buldu. Kitaptan ilmi olanın böyle yeteneği varken bu yeteneğin meleklerde olmadığını düşünmek yanlış olur. Hatta cinlerden İfrit bile (Neml 49) zamana tabi olmadan her istediği yere gidebilmektedir.
c. Bu ayetteki anlamı yolculuk olarak aldığımızda Allah’ın bir mekânı, bir makamının olduğunu kabul etmiş oluruz. Melekler 50 bin yıllık yolculuk yaparak Allah’ın tahtına varabilmektedir. Bu da Allah’ın mutlak olduğu kavramıyla çelişir.
d. Başka bir tezat ise, meleklerin 50 bin yıllık yolculukla gidebildiği Allah, kullarına şah damarından daha yakın nasıl olacak.
yaklaşık 8 yıl önce
Yüce Allah, Kuran’da insanlara hitabettiği için biz insanların zaman algısına göre açıklamalar yapar.6 günde yaratma hususunda nereden bakarsanız bakın bir zaman kavramından bahsedilmektedir.Bu durum “ol deyince olma” durumuna da aykırı değildir..ol denmiştir ve olacaklar bizim zaman algımıza göre 6 günlük -6 dönemlik süreç içinde gerçekleşmiştir…Allah böyle olmasını takdir etmiştir..Allah isterse anlık bir yaratma da gerçekleştirebilir..6 günde yaratması bunları bir anlık süreçte yapamayacağından değil,böyle takdir etmesindendir..Ayrıca bence Allah ın zaman algısı bakımından- haşa Allah a bir zaman algısı yakıştırma olarak algılanmasın Allah ın zaman algısını kavrayabilmemiz pek mümkün değildir-6 gün ile veya 300000 yıl ile tek bir an arasında bir fark yoktur.
Sizin yukarıdaki konuda şekil 2 de verdiğiniz çizelgedeki değerler hiçbir bilimsel veri temeline ve Kuran’dan da gerekçelendirilmiş bir bilgiye dayanmayan tamamen sübjektif yargılar içermektedir.Benim bahsettiğim 300000 yıl için
http://www.yenimucizeler.com/kurana-gore-olcu-50-bin-yildir/kurana-gore-olcu-50-bin-yildir-t18.0.html
adresinde açıklanan çok sayıdaki bilimsel kaynak gösterebiliyorum..300000 yıl/50000 yıl=6 gün ,için de Mearic 4. ayeti kaynaktır..şu anda bilim evrende atomların oluşumu için 300000 yıl demektedir ve ben de bu bilgiye dayanıyorum..siz ise bu rakam günün birinde 295.789 olarak açıklanırsa gibi tamamen varsayımsal ve olmayan bir veriye dayanarak reddetmeye çalışıyorsunuz…ki 295.789 yıl da yaklaşık olarak 50000 yıldan oluşan 6 günü ifade eder..Yüce ALLAH zaten yaklaşık süreçleri de içerecek şekilde gün (yani 50000 yıldan oluşan günler) kavramıyla açıklamıştır.
Mirac konusunda Kuran Mescid -i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gidişten bahseder..hadis adı altında ortaya çıkan şeylerin güvenilirliği yoktur.. Zira Yüce ALLAH Kuran ın korunacağını bildirmiş ve şeytana da en elverişli oyun alanı olarak hadisler kalmıştır.
Neml 50 deki kişiler zamana tabi olmadan bir yere gitmemişlerdir..büyük ihtimalle ışık hızıyla hareket edebilme söz konusudur..Allah hükümranlığı ve gücü için bir mekanı merkezileştirebilir..bu durum Allah ın bir mekanla sınırlandığı anlamına gelmez..
Ayrıca madde hiçbir zaman Allah ile arasındaki bağlantıyı kesemez varlığı ve enerjisi daima Allah’a bağlıdır,bu yüzden her zaman şah damarımızdan daha yakındır..
yaklaşık 8 yıl önce
Değerli kardeşim,
Benim itiraz etmeye çalıştığım şey 300 bin yıl rakamı değil. Zaten evrenin oluşumuyla ilgilenen herkes bu rakamı bilir. Bu rakamı bilmeyen kişinin evrenin yapısı ile ilgili bir şey bilmediğini anlarız. Onun için sitende pek çok yerden delil gösterdiğin o rakam kökende tek kişinin ortaya attığı bir rakamdır. Fakat genel kabul görmüştür. Benim itiraz ettiğim konu tesadüfen 300 bin rakamını Kuranda geçen başka rakamlarla bir bölüm işleminde bir araya gelmesi ve bunu büyük bir mucize gibi sunmandır. Oysa bu mecra çok tehlikeli bir mecradır. Yarın bilim insanları çıkıp ta biz bu rakamı yanlış hesapladık, bu rakam 500 bin yıldır derse ne diyeceksin. Kesin olmadığı bilinen bir rakamı alıp onunla Kuran’ı özdeşleştirip bir mucize gibi sunmak İslama yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çünkü o rakamın gelecekte değişeceği büyük bir olasılıktır.
Ayrıca bilimle pek ilginizin olmadığı anlaşılıyor. “Allah’ın zaman algısını kavrayabilmemiz pek mümkün değildir” söylemi bilimle uğraşan biri tarafından asla kullanılmaz. Bilim her şeyi araştırır. Kesinlikle onu anlayamayız, bunu anlayamayız düşüncesi üzerine bine teşkil etmez. Allah’ı da araştırır, zamanı da.
Neml 49’da anlatılan ifritin ışık hızında hareket ettiğini düşünebiliriz ama Neml 50 deki zamanda hareket ediyor. Anlatımlardan benim anladığım o. İnsana şah damarından yakın olan bir şeye bu varlıkların 50 bin senede gittiğini düşünmek hiç mantıklı değil. Öyle düşünmenizde bir sakınca yok ama asla bilimsel değil. Onun için bilimsel bir buluş gibi sunmanıza itirazım var. Elbette istediğinize inanma ve yazma özgürlüğünüz var ama benimde itiraz etme özgürlüğüm var.
Yazımda oluşturduğum tablo benim ortaya attığım bir teorinin bir bölümüdür. İspatlamış bir şey değildir. Ben onu teori olarak ortaya sundum. bilim insanları araştırmaya değer bulur ve araştırırsa yanlışlar ya da doğrularlar… Zaman içinde göreceğiz…
yaklaşık 8 yıl önce
Bilimsel bulgularla ulaşılan rakamların gelecekte değişmesi değil ,değismemesi büyük olasılıktır. Ki sonuçta olurda dediğiniz gibi 500000 yıl olduğu kanıtlanırsa bu ancak benim yaptığım yorumun yanlışlığını gösterir..300000 yıl 50000 yıl ve 6 gün ün tesadüfen bağlantılı olmadığını bir çok delil göstererek yukarıdaki yazımda açıkladım..
ayrıca
http://www.yenimucizeler.com/mearic4-50-bin-yildan-olusan-gunler-farkli-bir-yorum/mearic4-50-bin-yildan-olusan-gunler-farkli-bir-yorum-t33.0.html
ve
http://www.yenimucizeler.com/yerkurenin-2-gunde-yaratilmasi/yerkurenin-2-gunde-yaratilmasi-t20.0.html
ve de
http://www.yenimucizeler.com/gidalarin-4-gunde-takdiri/gidalarin-4-gunde-takdiri-t21.0.html
adreslerinde diğer delilleri de var..
Evet bilim herşeyi araştırır ama Allah ın zaman algısı hakkıında ancak bilimsel bilgi değil fikir üretebiliriz..Yüce Allah ı bilimin konu edindiği diğer şeylerle aynı kefeye koyamayız..
Ayrıca benim yaptığım mucize çıkarımlarının İslama yapılabilecek en büyük kötülük olacağından bahsetmişsiniz..
yukarıdaki makalenizde
“Pek çok olumsuzluk ve Peygamberin arzuları da Kuran’a girmiştir. -” diyorsunuz.Şimdi siz kendinizce bunlardan Allah ı mı yoksa peygamberi mi sorumlu tutuyorsunuz..?Siz bunları söyleyerek İslama kötülük etmiş olmuyorsunuz da benim yazdıklarım mı islama kötülük oluyor?!!
yaklaşık 9 yıl önce
Secde 5 O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O’na yükselir.
bu ayetten anladığım bizim hesabımızla bin yıl olan süreyi melekler bir günde kat etmeleridir. Yani hesaplanan ışık yılı diye tabir edilen uzaklığın ölçüsüne göre değerlendirirsek bin ışık yılını bir günde gidebilirler anlamı taşıdığını düşünüyorum. Bir gün derken bizim hesabımızla bir güne denk düştüğünü söylemeliyim. Yani 24 saat içinde 1000 ışık yılı mesafeyi yol alabilirler o kadar hızlıdırlar olarak algılıyorum. Buradan birim hızları bile çözümlenebilir.
Bir ışık yılı 9.460.800.000.000 km ise
bin ışık yılı 9.460.800.000.000.000 km eder.
bir günde tamamlama yani 24 saat gibi az bir sürede bu ışık yılını tamamlıyorlarsa hızlarının salisede binlerce kilometreye eşit olduğunu görürüz.
yaklaşık 9 yıl önce
Mearic 4 Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.
bu ayette ruh un cebral oldugunu soyleyen bır cok meal ve tevsir var. neden bunun insan oldugunu düşünüyorsunuz.
gercı cebrail de diyebilir di. butunluk acısından sızce ne ifade ediyor.
yaklaşık 9 yıl önce
Uğur Kardeşim,
Kuran ruh konusunu gizler. Onun için çok fazla bilgi vermez ama aslında gerçek daha farklıdır. Kuran pek çok ayetinde arka planda ruhun özelliklerini anlatmaya devam eder. Bu ayette öyle bir ayettir. Mevcut İslam yorumunun çoğu bu ayeti yolculuk olarak alır. Üstelik bu yorumu yapanlar Peygamberin Miraçta tüm gök katlarını gezip döndüğünde yatağının henüz soğumadığına inanır. Yani peygamberi gezdiren melek bu işleri anında yapmış ama Cebrail ancak 50 bin senede Allah’ın huzuruna çıkmış.
Öte dünyada mesafe olmadığı için bir yere gitmek zaman almaz. Onun içinde bu ayet yolculuktan değil tekamülden bahseder. Bu ayeti “O’ndan geldik O’na döneceğiz” düşüncesiyle beraber düşünmek gerekir. Melekler O’na dönme sürecini dünya zamanıyla 50 bin yılda tamamlamış oluyor. İnsanlarda kıyametten sonra melek statüsüne geçeceği için 50 bin yıl daha tekamül edip O’na dönmüş olacak…