Neden dünya denilen bu gezegendesin? Merak ediyorsan oku…
Kuran’da görülemeyeni görmek
Kuran’da, Allah’ın insanı yaratma gerekçesini incelediğimizde, iki ayrı durum görürüz. Biri;
[stextbox id=”warning”]ZARİYAT 56 Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.[/stextbox]
İnsanın Allah’a ibadet etmesi ve onu tanıması için yarattığını söyler. Başka ayetlerde ise;
[stextbox id=”warning”]SAD 27 Hem o göğü, yeri ve aralarındakileri biz boşuna yaratmadık. O, kâfirlerin zannıdır. Onun için vay ateşe girecek olan kâfirlerin haline![/stextbox]
Diyerek, ikinci bir mantık sunar. Evrenin ve insanın boşuna yaratılmadığı gibi bir durum, ibadet gibi bir durumla çelişir gözükmektedir. Yani insanın tapınması için, yaratılmış olması çok îlâhi ve akılcı gözükmez. Bu durum bize, Allah’ın bazı duygularını tatmin etmek için, insanı yarattı gibi bir izlenim verir. Dünyadaki herkes Müslüman değil ve çok büyük bir kısmı ibadet etmiyor. Acaba, Allah kurduğu bu sistemden verim alamadı mı? Yani başarısız olmuş olabilir mi? Çünkü bu mantığa göre, Allah, başarısız gözükmektedir. Çünkü Müslümanlar; dünya nüfusunun ancak 4’de biri ve bu Müslümanlarında en çok yarısı ibadet etmektedir. Bu demektir ki Allah yarattığı insanların ancak 8’de birinden verim almaktadır. İnsanları Cehennemde yakmak bu sorunu çözmemektedir. Eğer onu çözüm görürsek, o zaman bu kadar insanı cehennemde yakmak, Allah’ın zevki gibi görülür. Bu durumda başka bir mantık olması gerekir. İşte o ikinci mantığı anlamaya çalışalım. Bunun için Kuran’dan delilleri inceleyelim. İnsanların sırf “Allah’a ibadet etmesi için yaratıldı” mantığı sıra mantıktır ve günümüze kadar geçerliliğini korumuştur. Benim aradığım ise gerçek mantıktır. Arka plana gizlenen ama, Mevlana gibilerin vakıf oldukları mantıktan bahsediyorum.
[stextbox id=”warning”]
ENBİYA 16 Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık.
ENBİYA 17 Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık.
[/stextbox]
Bu ayetler “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” sözü ile çelişmektedir. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoksa, niye ibadet edilmesini istiyor. O zaman sanki, insanların ibadetiyle eğleniyormuş gibi, bir sonuç çıkmaktadır. Oysa, son ayette hiçbir şeyin boşuna yaratılmadığını söyler. Yani insan, öyle ibadet için değil de daha önemli bir amaca hizmet etmelidir. Eğer eğlence isteseydi bunu kendi katında yapacağını dünyaya gerek olmadığını söylemektedir. Yani daha ciddi bir gerekçe var gibidir. Delilleri incelemeye devam edelim.
[stextbox id=”warning”]BAKARA 30 Bir zamanlar Rabb’in meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. (Melekler): “Â!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” dediler. (Rabb’in): “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.
[/stextbox]Bu ayet, insanın bozguncu, vahşi olduğunu ama yine de yaratılması gerektiğini anlatmaktadır. İnsanın hayvansal özellikleri vurgulanarak tekâmülde en altta olduğu vurgulanmaktadır. Fakat Allah’ın ruh konusunu gizlemesi sebebiyle, burada da gizlilik devam etmektedir. Meleklere hitaben “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” diyerek onların bile bilmediği bir gerekçeyle, insanı yarattığını söyler. Bu gizli gerekçe ibadet olamaz, çünkü zaten melekler, ibadetten başka bir şey yapmamaktadır. Eğer ille İbadet isteseydi, insanı değil, daha çok melek yaratırdı. Zaten insanların pek de ibadet etmeyecek olduklarını bilmiyor olamazdı. Bu ayet meleklere değil, bize bilgi vermek amaçlıdır. Yani bilmediğimiz şeyler olduğunu vurgulamaktadır. İşte biz, bilmediklerimizin ipuçlarını aramaya devam edelim.
[stextbox id=”warning”]EN’AM 32 Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?[/stextbox]
İnsanı dünyaya gönderen Allah, aynı zamanda dünya hayatının önemli olmadığını, asıl hayatın öte dünya olduğunu söylemektedir. Fakat yine de insanın ille de, dünyada yaşaması gerekmektedir. İlle de aşağıların aşağısına atılması gerekmiştir. Ebedi kalacağı yer, öte dünyadır ama, bu dünyaya da mutlaka gelmek durumundadır. Demek ki daha önce anlattığım ruh yapısı gereği, dünya eğitim yeridir. Yani dünyada gelişip, öte dünyaya öyle gitmesi gerekir.
[stextbox id=”warning”]FUSSİLET 11 Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” dedi. Her ikisi de: “İsteyerek geldik” dediler.
[/stextbox]diyerek, evrende her şeyin, isteyerek veya istemeyerek O’na gitmesi ile direk ilişkisi olduğunu söylemektedir. İnsan hayvansal özelliği nedeniyle şimdilik istemeyerek yani bilinçsizce O’na doğru gitmesi için, ölüm ve yaşamı deneyimlemek zorunda bırakılmıştır. Bu süre ne kadar sürecektir diye baktığımızda Kuran’da çok önemle zikredilen, kıyamet zamanını görmekteyiz. Bizler kıyamete kadar bilinçsizce gelişeceğiz. Kıyamette tekâmülümüz yeterli seviyeye çıktığında artık, bu süreci bilinçli yaşayacağız. Bilinçlendiğimizde, artık dünyada yaşamak zorunda olmayacağız. Öteki dünyaya gidebileceğiz. Fakat kıyamette çok az bir kısım insanın tekâmülleri yeterli olmayacaktır, işte onlar, gelişene kadar dünyada altınçağı yaşayacaklar. Tekâmülünü dolduranlar da bedenlerini terk ederek diğer ruhlara karışacaklardır. Dünyayı da arkadan gelecek olan, yeni tür insanlara bırakacaklardır. Bu mantığı Kuran’da birçok yerde geçen “O’na döndürüleceksiniz” mantığı desteklemektedir. Tanrıya dönmenin yolu tekâmül etmekten geçer. Ayetteki “buyruğuma gelin” sözünü, “bize döndürüleceksiniz” sözüyle aynı anlamda düşünmek gerek. Ayrıca Meryem 72 ayetinde dediği, “tüm insanların ille de cehenneme gidecek olmasının kesinleşmiş hüküm” olduğu, daha anlaşılır olmaktadır. İnşikak 6 ayetinde de bu işin, Müslüman kâfir ayrımı yapmadan, tüm insanların gerçekleştirecek olduğu, bir ilerleme olduğu anlaşılmaktadır. Burada dönülecek yerin, “O” olduğu gözükmektedir. Kuran’ın O dediğine ben, Kaynak demeyi uygun görüyorum. Çünkü evvelde, ahirde O’dur. O bizim var olmamızın sebebi ve kaynağıdır.
İnsanın öte dünyaya tekâmül ederek gidecek olmasına delillerden biri de, meleklerin bir zamanlar insan olmalarıdır. [stextbox id=”warning”]ENBİYA 26 Böyle iken dediler ki: “Rahmân çocuk edindi.” Allah bundan münezzehtir. Doğrusu melekler (Allah’ın çocukları değil.) ikram olunmuş kullardır.[/stextbox]
diyerek meleklerin “İkram olunmuş kul” yani tekâmül etmiş insan olduğunu söylemektedir. Bu durum bir zaman sonra bizim de melek olacağımız anlamına gelir. Yani bizler Tin 5 ayetinde atıldığımız aşağıların aşağısından kendi uğraşlarımızla çıkacağız. Üste çıkan ruhlar, özel görevler alarak alttaki ruhlara yardım ederler. Hem alttakilere yardım ederler, hem de kendi tekâmüllerini yükseltirler.
[stextbox id=”warning”]
TARIK 4 Hiçbir nefis yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın.
EN’AM 61. O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (yani görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.
[/stextbox]
Bu iki ayette her insanın bir rehber ruhu olduğunu göstermektedir. Bu rehber ruh konusu birçok başka kaynakta da vurgulanmaktadır. Özellikle Michael Newton kitaplarında çok önemle vurgulamaktadır.
[stextbox id=”warning”]İSRA 71 Kıyamet günü bütün insanları önderleriyle çağıracağız. O gün, kimin amel defteri sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve en küçük bir haksızlığa uğratılmayacaklar.[/stextbox]
Bu ayette de ona rehberlik eden ruh, önder olarak sunulmaktadır. Bunlardan başka Mümin 7 ayetindeki “Arşı taşıyanlar” sözü hem bu, hem de öte dünyayı yönlendirenler anlamındadır. Bu güçler bu görevlerini yaparken, aynı zamanda tekâmül (yani tesbih) ederler. Kuran tekâmülü “tespih etmek”, “zikretmek”, “Allah’a döndürülmek” gibi kelimelerle tanımlar. Ayrıca ruhların yapacakları iş olarak da belirtir.
[stextbox id=”warning”]Secde 5 O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O’na yükselir.[/stextbox]
Ayette işlerin önce yukardan aşağıya düzenlendiği, sonrada aşağıdan yukarıya yükseldiği görülmektedir. Bu durumu daha detaylı olarak “Zamanın yapısı” adlı makaleden okumanızı öneririm. Yukarıdan aşağıya düzenlenme işi, Büyük patlamadan görünen evrenin oluşumuna kadar olan süreci göstermektedir. Bu süreç kendiliğinden oluşmaktadır. Fakat gökten yere işlerin özellikle düzenlendiği görülmektedir. Yani görünen evrenin oluşumu, bir plan dâhilinde gerçekleşmiştir. Görünen evrenin ana program içinde, bir alt program olarak plânlandığını anlamaktayım. Ancak, görünen evren oluştuktan sonra, insan, aşağıların aşağısına atılabilmiştir. Ayette belirtilen “sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O’na yükselir” sözü aşağıların aşağısına atılan insanın kendi uğraşlarıyla tekâmül ederek bin yılda geri dönmesini anlatır. Buradaki bin yıl yukardaki linkte açıkladığım gibi, öte dünya zamanıyla tekâmülün toplam zamanını verir.
Kuran tekâmül sürecinin bittiği zamanı da verir. [stextbox id=”warning”]
Mearic 4 Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren, bir gün içinde ona çıkar.
[/stextbox]diyerek öte dünyada meleklerin ya da ruhların son tekâmül günlerinde, gün uzunluğunun, dünya zamanıyla, 50 bin yıl süreceğini anlatır. Bu yapıyı Planck zamanları üzerinden açıklamak kolaylık sağlayacaktır. Öte dünyada zamanın, izafi yapısı nedeniyle, gök katlarında yükseldikçe, Planck zamanı gittikçe küçülmektedir. Bu da dünya zamanıyla sürenin gittikçe arttığı anlamına gelir. Orada güneş veya dünya gibi bir yapı olmadığı için, zamana birim oluşturabilecek yapı yoktur. Onun için, Kuran öte dünya zamanını da, dünya zamanı üzerinden tanımlar. Bu tanımlamalardan tekâmülün son gününün dünya zamanıyla 50 bin yıl süreceğini görebiliyoruz. Bu yapı daha detaylı olarak yukardaki linkten okunmalıdır.
O katlarda da tekâmül işlemi devam etmektedir.
[stextbox id=”warning”]ŞURA 5 Nerde ise gökler O’nun azametinden tâ üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar. Melekler Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzünde bulunan kimseler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
[/stextbox]Tekâmül etmenin fiziksel karşılığı, ruhun frekansının yükselmesidir. Kuran’da ise frekans titreşim olarak sembolize edilmektedir. Ve en yüksek frekans Kaynak’tadır. İnsanlar da frekanslarını yükselterek O’na doğru yükselir. Ayette O’na yakın bölgelerin, en yüksek frekansa sahip olduğu ve meleklerin hem hamd ve tesbih ettiğini yani tekâmül ettiğini hem de dünyadaki insanlara öncülük ve yardım ettiğini görmekteyiz. En muazzam tekâmül şekli, başkalarına hizmet ile olur. Ayette de o varlıklar bizlere hizmet ederek, en verimli tekâmülü yapmaktadır.
[stextbox id=”warning”] Hâkka 17 Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir.
Mutaffifin 21 O’na yakınlaştırılmış olanlar şahit olurlar.[/stextbox]
O’nun azametine yakın olan melekler vardır. Hem de bunların sayısının sekiz adet olduğunu görüyoruz. İşte onlar O’nun varlığını bilirler. O’na yakınlaşan melekler yani Arşı taşıyanlar, tekâmülde son aşamaya gelmiş ve O’na dönmek üzere olanlardır. Onlar, 50 bin yıl sürecek olan son güne en yakın olanlardır. Ve evrenin O’na dönmesini sağlamak için, her şeyi yaparlar. Bu arşı taşıyanların oluşum sürecini ve insanla olan ilişkisini “Bir üst boyuta geçerken, yaşanan durum” adlı makaleden okuyabilirsiniz.
[stextbox id=”warning”]ENBİYA 35 Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz.[/stextbox]
Dünyada eğitilmeye gönderilen insan, en sonunda O’na dönecektir. Genel kanı olarak, öteki dünyaya gitmek, O’na dönmek olarak düşünülür ama, doğru değildir. Çünkü, öte dünya O’nun mekânı değildir. Öte dünya ile bu dünya, aynı şeydir. Dünya ve ahret, aynı düzenin birer parçasıdır. Sadece kademe farkı vardır. Onun için, öte dünyaya gitmek, O’na dönmekle özdeş değildir. Öte dünyada tekâmülünü bitiren melekler, O’na dönmüş olurlar. Bu ayette, dünyadaki hayatın önemli olduğu ama, ölüm olayının da kaçınılmaz olduğu anlatılmaktadır. Yani hem ölüm, hem de yaşam O’na dönebilmek için gereken araçlardır.
Seyfullah DEMİR
yaklaşık 6 yıl önce
MERYEM SEMBOLİZMİ
ÂL-İ İMRAN SURESİ
36. Onu doğurunca Allah onun ne doğurduğunu bilip dururken şöyle dedi: “Rabbim, onu kız doğurdum; erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu koğulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum”.
Bu ayette وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْاُنْثٰىۚ ibaresinde kelimelerin anlamı,
Dişi gibidir Erkek değildir ; yani : “ Erkek değildir, dişi gibidir.” Dolayısıyla,
• Meryem ne erkektir, ne de dişidir; dişi gibidir.
42. Hani melekler: “Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz yarattı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.
42. Ayetin esas anlamı aşağıdaki gibidir :
“42. Hani melekler: “Ey Meryem! Allah seni seçti, temizledi ve seni dünya kadınlarına seçti.”
• Dikkat edin! Allah önce Meryem’i seçiyor, sonra temizliyor ve sonra yine seçiyor.
44. İşte bu, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. (Yoksa) “Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak?” diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu hususta) Tartışırlarken de yanlarında bulunmadın.
• Meryem’i kimin himaye altına alacağı hususunda kura çekiyorlar ve aralarında tartışıyorlar.
47. (Meryem): “Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Allah: “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece ‘ol!’ der, o da hemen oluverir.” dedi.
• Dikkat edin! Bana bir erkek dokunmamışken demiyor. Hatta sanki dişi de dokunsa hamile kalabilirmiş anlamı yer alıyor.
MERYEM SURESİ
8. Zekeriyya: “Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olabilir?” dedi.
• Zekeriya peygamberin eşinin kısır olduğu aklınızda bulunsun!
20. Meryem: “Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmamıştır. Ben iffetsiz de değilim” dedi.
• Sanki Meryem’e bir erkek ya da kızın dokunması fark etmez. İki cinsiyetten de hamile kalabilirmiş gibi. Yukarıdaki ayete yazdığım gibi.
28. “Ey Harun’un kızkardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi.”
• Meryem’in kavmi, Meryem’i ya babasıyla ya da annesiyle ilişkiye girdiğini düşünüyor. Elbette böyle bir şey yok. Bu sadece bizim Meryem’in hermafrodit olduğunu düşünmemizi sağlamak için kullanılan bir sembolik anlatım.
ENBİYA SURESİ 90.ayet : “Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya’yı verdik. Eşini de ona ıslah ettik…”
Diyorum ki acaba Meryem’i Zekeriya peygamber aldığına göre ve Âl-i İmran Suresi 42. Ayette yer alan temizleme işlemi, bu ayette yer alan Zekeriya’nın “eşini ona ıslah ettik” işlemiyle aynı işlem mi?
Eğer öyleyse Meryem’in , Zekeriya peygamberin eşi olduğundan kuşkulanmamak elde değil.
Meryem’in ise çift cinsiyetli (hermafrodit) olduğu bir anlatım var.
Nitekim Âl-i İmran Suresi 37.ayet: “ Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve onun bakımını Zekeriya üstlendi. Zekeriya ne zaman onun bulunduğu mihraba girse onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. “Meryem bu sana nereden geldi?” deyince, o da : “Bu, Allah katındandır” derdi. Şüphesiz Allah dilediğine hesapsız rızık verir. ” gördüğünüz gibi Meryem’in yetiştirilmesi bir bitkiye benzetiliyor.
Benim gördüğüm; Meryem’in Altınçağı sembolize ettiğidir. Altınçağdaki gibi yanına her seferinde gidildiğinde rızık bulunuyor.
Meryem’in cinselliğinin bu şekilde anlatılmasının sebebinin ise, Altınçağdaki cinselliğe bir atıfta bulunmak olduğunu düşünüyorum.
Belki bu konularda yorumlarımı okuyan Sn.Seyfullah Bey ve sizler de daha detaylı ve kapsamlı bilgilere ulaşabilirsiniz.
yaklaşık 6 yıl önce
“Allah her şeye kadirdir.” Cümlesinin geçtiği hiçbir ayet görmedim ki, o ayette Kaynağın mükemmelliğe gidişi anlatılmış olmasın. Ayetler bunlardır:
Bakara / 20:
O şimşek nerdeyse gözlerini (n nûrunu) kapıverecek. Önlerini aydınlattımı ışığında yürürler, karanlık üzerlerine çöktümü de dikilip kalırlar. Allah dilemiş olsaydı işitmelerini, görmelerini de alıverirdi. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
Bakara suresinin 6-20. Ayetlerinde kalpleri mühürlü olanlar anlatılıyor. Tekamülleriyle ilgili bilgiler veriliyor. Bu ayetlerde anlatılan insanlar da an gelecek Kaynakla bir olacaklar.Fakat unutmayın! Melek olmanın yolu şeytan olmaktan geçer.
Bakara / 106
Biz bir ayetten her neyi nesheder veya unutturursak, ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz. Bilmez misin ki, Allah her şeye kadirdir.
Bu ayet bana, Allah her şeye kadirdir cümlesinin geçtiği bazı ayetlerde, Kaynağın mükemmelliğe gidişinin ve Allah’ın her şeye kadir olmadığının üstü kapalı, gizli veyahut anlatılmadığını çağrıştırıyor. Nesheder ve unutturursak” bana bunu çağrıştırdı.
Bakara / 109
Ehli kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kafir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın ta Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kadirdir.
Allah’ın emrini vermesi kıyamettir, bu da tekâmül ve Kaynakla bir olmakla ilgili.
Bakara / 148
Ümmetlerden her birinin bir yönü vardır, o ona yönelir, haydin, hep hayırlara koşun, yarışın. Her nerede olsanız Allah sizi toplar, bir araya getirir. Şüphesiz ki Allah her şeye kadirdir.
Allah’ın insanları toplaması, bir araya getirmesi kıyamet günü olacak. Aynı şekilde yine Kaynakla bir olmakla ilgili.
Bakara / 259
Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. “Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?” dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, “Ne kadar kaldın?” diye sordu. Oda: “Bir gün, yahut bir günden eksik kaldım.” dedi. Allah buyurdu ki: “Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım diyedir. Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Böylece gerçek ona açıkça belli olunca: “Şimdi biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir.” dedi.
Kısaca Allah’ın diriltmesi ve insan: Tekamül ile ilgili.
Bakara / 284
Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Siz içinizdekileri açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah her şeye kadirdir.
Allah’ın dilediğini bağışlayıp, dilediğine azap vermesi esasen yine tekamül ve Kaynakla bir olmakla ilgilidir.
Âl-i İmrân / 29
De ki, göğüslerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Hiç şüphesiz Allah, her şeye kadirdir.
Allah’ın göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilmesi, hepsinin tekâmül edip O’nunla bir olmasıyla ilgilidir.
Âl-i İmrân / 165
(Bedir’de düşmanı) iki katına uğrattığınız bir musibet (Uhud’da) size çarpınca mı: “Bu nereden” dediniz? De ki: “Bu başınıza gelen kendinizdendir”. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
Başınıza gelen kendinizdendir, cümlesi de tekâmülle ilgili olduğunu gösteriyor.
Âl-i İmrân / 189
Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Allah her şeye kadirdir.
Gökler ve yer, Kaynağa dönmeye mahkumdur.
Nisâ / 133
Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi giderir de başkalarını getirir. Ve Allah, buna kadirdir.
Yeniden doğuşla alakalı. Yine tekâmül ve Kaynağa geri dönmeyle ilgili.
Mâide / 17
Muhakkak ki, “Allah, ancak Meryemoğlu İsa Mesih’tir” diyenler kafir olmuşlardır. (Onlara) de ki: ” Allah, Meryemoğlu İsa Mesih’i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helak etmek istese O’na kim engel olabilir? ” Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti sadece Allah’a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah, her şeye kadirdir.
Göklerin, yerin ve ikisi arasındakiler yine Kaynağa dönecek.
Mâide / 19
Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size Resulümüz geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): “Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi” demeyiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye kadirdir.
Allah kıyameti Elçi göndermeden gerçekleştirmez ve Elçilik Kaynağa geri dönmede çok önemlidir.
Mâide / 40
Göklerin ve yerin mülkünün Allah’a ait olduğunu, dilediğine azap edip dilediğini de bağışladığını bilmedin mi? Allah herşeye kadirdir.
Gökler ve yer Kaynağa dönmeye mahkumdur, azap etmek ve bağışlamak kıyamet günündedir, yine Kaynağa dönmekle alakalıdır.
Mâide / 120
Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan herşeyin mülkü Allah’ındır. O herşeye kadirdir.
Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan her şeyin mülkü Kaynağa geri dönmeye mahkumdur.
Enfâl / 41
Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere ve ona yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir. Eğer siz Allah’a iman etmiş, hak ile batılın ayrıldığı o gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği o (Bedir) günü kulumuza indirdiğimiz ayetlere iman getirmiş iseniz bunu böyle biliniz. Ve biliniz ki, Allah, herşeye kadirdir.
Zekat ile ilgili olduğunu anlıyorum; fakat belki bu Bakara 106 nın dediği gibi bir ayettir.
Nahl / 77
Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
Kıyamet: Kaynağa geri dönüş yolunda olmazsa olmazdır.
Hac / 6
İşte bunlar gösteriyor ki, Allah şüphesiz haktır. Şüphesiz ölüleri o diriltir ve o her şeye kadirdir.
Yeniden doğuş: Tekamül ile ilgili. Kaynağa geri dönüşte olmazsa olmazdır.
Nûr / 45
Allah, her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki yağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür… Allah dilediğini yapar; çünkü Allah her şeye kadirdir.
Evrim…
Ankebût / 20
De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır.” Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
Ahiret: Kaynağa geri dönüşle ilgili.
Rûm / 50
Şimdi bak Allah’ın rahmetinin eserlerine! yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, mutlaka ölüleri diriltir. O her şeye kadirdir.
Yeniden doğuş: Tekâmül ve Kaynağa geri dönüşle ilgili.
Ahzâb / 27
(Allah) onların arazilerini, yurtlarını ve mallarını size miras kıldı. Bir de henüz ayak basmadığınız bir yeri (size miras kıldı). Allah, her şeye kadirdir.
Bunu anlayamadım. Belki Bakara 106 nın dediği gibi bir ayettir.
Fâtır / 1
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
Bunu da anlayamadım.
Fetih / 21
Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah’ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah herşeye kadirdir.
Bunu da anlayamadım fakat bence Bakara 106 kapsamında olabilir.
Hadîd / 2
Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. O, diriltir, öldürür, O, her şeye kadirdir.
Mülk, diriltmek,öldürmek Kaynağa geri dönme ile ilgili.
Haşr / 6
Allah’ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.
Allah’ın peygamberini göndermesi: Peygamberin Kaynağa geri dönmesi ve gönderildiği halkın tekâmülüyle ilgili.
Benim görüşüm tezat sanatının olduğu yönündedir. Hem Kaynağa geri dönüş anlatılıyor, hem de Allah her şeye kadir!Kurandaki bu ayetlerde esasen anlatılmak istenenin Allah’ın her şeye kadir olmadığı düşüncesindeyim…
yaklaşık 6 yıl önce
Güzel bilgilendirmelerin için teşekkür ederim İsmail Bey.
yaklaşık 8 yıl önce
seyfullah bey.bır hadıs vardı sanırım cebraılın peygambere ben bu noktadan ılerı gıdemem yoksa yanarım .mırac la ılgılı olan yazdıkları nızı okudumda.aklıma geldı.yanı hz.muhammed cebraılden tekamul olarak daha yukarda anlamında mı?
yaklaşık 8 yıl önce
Serpil Hanım,
Sanırım Miraç olayından bahsediyorsun. Miraç olayı da bize bilgi vermek amaçlıdır. 7 kat gök yapısının başka bir anlatım şeklidir ama Allah’la görüşülmesi diye bir şey olamaz. Peygamberimiz vizyon yaşamıştır.
Cebrail’in mi, Peygamberin mi daha yüksek tekamüle sahip olduğunu bilme şansım yok. Eğer peygamber çok üst ruhlardan ise Cebrail de alt ruhlardansa mümkündür. Fakat miraç olayına bakarak ona karar veremeyiz. Çünkü miraçta yaşanan olaylar birebir yaşanmış gibi algılamamak gerekir. O olay, tamamen bilgi vermek amacıyla peygambere yaşatılan vizyondur.
Ben miraç sayesinde hem dikey hemde zamanda astral seyahatin mümkün olduğunu anladım. Dikey yolculuk tekamülle sınırlanmıştır. Peygamberin yatağına döndüğünde hala soğumamış olduğu zamanda yolculuğu gösterir. Zaten astral seyahatte bir vizyondur. Anlayacağınız gibi peygamber aslında ileri düzeyde bir astral deneyim yaşamıştır.
Miraç olayından edindiğim diğer bilgiler ise; tekamülün ruhları kaynağa kadar götüren araç olduğudur. Peygamberin Allah’la konuşması namaz için pazarlık etmesi durumu vizyonik bir sahnedir. Peygamber asla Allah (kastettiğim kaynaktır) ile konuşamaz. Ayrıca Allah’la pazarlık söz konusu olamaz. Allah yarattığı kulların ne kadar namaz kılabileceğini bilmez mi? Musa peygamber her ikisinden de daha akıllı olmuş olur. Bunlar aslında bu sahnenin yaşanmadığını gösteren ipuçlarıdır.
yaklaşık 8 yıl önce
Merhaba, Kuran’da cennet tasvirleri erkeklere yönelik gibi, huriler vs. Bu durum cinsiyet ayrımı olmuyor mu?
Bir de Nebe 33 nolu ayeti açıklar mısınız,,,
yaklaşık 8 yıl önce
http://seyfullahdemir.com/cennet-cennet-dedikleri-birkac-koskle-birkac-huri/ adlı makaleyi okumanı öneririm…
yaklaşık 8 yıl önce
Merhaba
Anlattıklarınızda çelişki bulduğum iki durum var.
1. Allah kensisi için ol diyemiyor diyerek ruhların bilinçlenmesi için tekamüle gerek var diyorsunuz.
2. Ruhların yaşayacağı hayatta alacağı maksimum tekamül puanının dünyaya gelmeden belli olduğunu söylüyorsunuz.
Tekamül puanına göre hayat hazırlayanlar neden tek hayatta maksimum puanı alacak kurgular oluşturmayıp, Ruhun Allaha dönmesini en az zamanda gerçekleştirmiyorlar?
Madem yaşayacağımız hayat ve alacağımız puan belli ise bir insan olarak neden dünya zevklerini bırakayım?
Kuranda açıkça belli ki cehennem bir ceza mekanı ve aynı zamanda cennet bir ödül mekanı. Bu kadar net birşey için lafı dolandırmaya gerek yok.
Yaratıcının kısa dünya hayatına karşı sonsuz azap verecek olması hakkındaki “sadistlik” düşüncenize katılsam da sizin anlattığınız cennet cehennem çok zorlama geldi.
yaklaşık 8 yıl önce
Değerli kardeşi,
Sizin inançlarınıza sonuna kadar saygı duyuyorum. Onun için neye inanıyor oluşunuz benim ilgi alanım dışındadır. Fakat ille bir cevap beklediğinizi düşünerek bir yorum yapmam gerektiğini düşünüyorum.
Diyorsunuz ki! “Kuranda açıkça belli ki cehennem bir ceza mekanı ve aynı zamanda cennet bir ödül mekanı. Bu kadar net bir şey için lafı dolandırmaya gerek yok.”
Oysa ben bu konuda makalelerimde cennet ve cehennemin bir sembol olduğunu yazdım. Buna gerekçelerimden biri de; “eğer Allah sonsuz kerem ve ikram sahibiyse” (sanırım itirazın olmaz) o zaman sırf kendisini tanımadı (örneğin ateist) birini ilelebet (dikkat et milyon yada milyar yıl değil) derilerini yenileyerek azap duyması için yakar mı? Eğer yakarsa böyle bir şeyin bırakın tanrı olmayı en aşağılık varlık olması gerekmez mi? Ayrıca bu “bağışlayan esirgeyen Allah” tanımıyla çelişmez mi? Bu iki şıktan ancak biri doğru olabilir. İkisinin doğru olması mümkün değil.
Ben o ayetleri okuduğumda anlamın sembolik olduğuna karar verdim. Makalelerimde detayları bulabilirsiniz… İyi okumalar…
yaklaşık 8 yıl önce
Merhaba Seyfullah Bey,
Bazı sorular var ki cevabını bulamıyoruz.
Örneğin,
İradem dışında beni yaratan tanrının inanmadığım için bana sonsuza kadar azap edecek olması gibi…
Edip Yüksel’e şöyle bir soru sormuştum.
Allah ile hesap gününde karşılaştığımda “keşke beni yaratmasaydın” dediğimde ne olacak?
Edip Yükselin cevabı “seni tamamen yok edecek” olmuştu.
Bu cevap beni tatmin etmedi çünkü bu dünyada her türlü kötülüğü yaptığımla kalacak ve yok olacaktım. Sanırım tümden yok olmak ebedi cehennemde yanmaktan iyidir.
Yaratıcının kuluna sonsuz azap etmeyecek olması, cennetin bir genelev ve yan gelip yatma yeri olmadığı, cehennemin mikrodalga olmadığı fikirlerinize katılıyorum ama bana göre cennet ve cehennem anlattıklarınızdan çok farklı olacak.
—Bir önceki yorumumda sorduğum 1 ve 2. Sorular hakkındaki düşünceleriniz benim için cennet ve cehennemden daha önemli çünkü “neden varız” sorusunun cevabını bulmak herşeyden önemli.
Saygılarımla…
yaklaşık 9 yıl önce
SEYFULLAH DEMİR KARDEŞİM;
Mevlana gibiler nasıl tavan yapmış o ayetlerle anladıkları ile bana anlatır mısın Hemşehrim bi zahmet bana Mevlanayı anlatsana Mevlanayı sana anlatayım mı Mevlana’yı dini adam yerine koyuyorsunuz ya hayret ki Hayret Uşağım. Ne biliyorsun Mevlana tarihi ile beri gel anlat. Hangi sözününe elime alsam elimde kalıyor. İş süslü sözlerle olsa inan hemşehrim sen birinci gelirsin. Bırak şu Anadolu insanını süslü sözlerle uyutan adamı Felsefesi karma karışığı uşağım örneklerini iyi seç.
yaklaşık 9 yıl önce
Değerli kardeşim, Mevlana konusunda benim düşüncem, onun şahsıyla değil düşünceleriyle ilgilenmek yönündedir. Yani mevlana diye biri yaşamasa, yada yaşamış olsa ve bu düşünceleri bir başkasından aşırmış olsa da, beni o yönü ilgilendirmiyor. Şu anda piyasada olan ve Mevlana adına empoze edilen fikirlerle ilgileniyorum… Meramımı onlar aracılığıyla anlatmaya çalışıyorum…
yaklaşık 9 yıl önce
Seyfullah bey
Nisa 116 da Allah ona şirk koşulmasını affetmez
ayeti var.
Fakat yine Nisa 153 ‘de
–Kitap ehli senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Oysa Hz. Musa’dan, bundan daha da büyüğünü istemişler, “O halde, bize Allah’ı açıkça göster.” demişlerdi. Bunun üzerine, zulümlerinden dolayı onları yıldırım yakaladı (helâk etti). Ardından kendilerine belgeler (açık mucizeler) geldikten sonra da buzağıyı (ilâh) edindiler. Buna rağmen, onları bundan (bu suçlarından dolayı) affettik ve Hz. Musa’ya “apaçık sultan (güç ve delil)” verdik.–
denilerek İsrailoğullarının buzağıya taparak şirke düşmelerini affediyor.
Bunu nasıl izah edebiliriz?
yaklaşık 9 yıl önce
Nimoza Kardeşim,
Allah, şirk koşmaya neden bu kadar önem veriyor bilmiyorum. Aslında onun asla takmayacağı bir durumdur. Takmadığını şuradan anlıyorum ki! bu gün dünyada tek tanrı var; o da “para/servet”. Bütün insanlar kapitalizm sayesinde paraya tapar oldu. Bu durum onun programı gereği oldu. Yani insanlar O’na rağmen bu işi yapmadı.
Nitekim Nisa 153 de güzel ipuçları var. Bildiğim kadarıyla Buzağı halkın elindeki altın ve gümüşle yapılmıştı. Yani Buzağı “servet”i temsil ediyor. Ayet, bu günkü durumumuzu tam olarak anlatıyor. Dünyaya -İsrailoğulları sayesinde- kapitalist sitem hakim oldu. Böylece insanlık buzağıya tapınmaya devam ediyor. Bu iş geçmişte de böyleydi. Allah, bu işe gönül rızasıyla razı değil ama sanırım bu durum -kendine hizmet yolu ile- tekamülün olmazsa olmazıdır.
yaklaşık 9 yıl önce
Seyfullah bey
İsrailoğullarıyla buzağıyla ilgili tüm ayetleri incelediğimde aslında ilah kelimesi geçmiyor.Sadece ve sadece onu edindiler,aldılar tabiri var.Fakat mealciler sağolsun -onu ilah edindiler – olarak çevirmeyi uygun görmüşler nedense.Ayrıyeten buzağı için Akifine lehu tabiri geçiyor.Bunu da ona ibadet ediciler olarak düşünmüşler.Fakat fiilindeki anlam ise işlemek.Yani onu işleyenler olmalı.
Sonuç olarak altın gümüşü işleyenler olarak onu edindiler,aldılar diye çevrilmesi daha uygun.
Şöyle de bir durum sözkonusu.Mısırdan çıkmış,özgür olmuş,kölelikten kurtulmuş insanların psikolojisinde kesinlikle mal mülk biriktirme isteği vardır.Kendilerini maddi olarak güvende hissetme ihtiyacı doğmuş olabilir.Servet edinme ihtiyacı.
Teşekkürler.
yaklaşık 9 yıl önce
Hocam bu arada bilim teknik ile ilgili ayrıca açtığınız başlıkları da bekliyoruz(İlk dik yürüyen hominid, çok yaşa dört boyutlu evren vs..). Elinize kuvvet:) varolun..
yaklaşık 9 yıl önce
Selamlar dostlar.
Ege Bey, Seyfullah Hocamın; “Kur’an da bulunan akıl dışılıklar ve cevapları” adlı iki makalelik bir dizisi var ancak sanıyorum şu an henüz blogda yok. Sorularınızın cevapları o makalelerde var. Hocam sanırım en kısa zamanda o makaleleri tekrar düzenleyecektir.
Işık ve sevgiyle..
yaklaşık 9 yıl önce
Umarım yakında Seyfullah Hocamız bu makalelerini de düzenleyip,siteye koyar.Teşekkürler Anıl Bey…
yaklaşık 9 yıl önce
Arkadaşlar Makaleleri güncellemek zaman alıyor. Değişen ufak tefek şeyler var. Ayrıca aynı konuda yazdığım iki makale varsa onları da birleştiriyorum. Bu arada geçimimi sağlamak için de çalışıyorum. Makaleleri yavaş yavaş ekliyorum. Gecikmeden dolayı özür dilerim…
yaklaşık 9 yıl önce
Hocam ne kadar zaman alırsa alsın koyun yeterli.İşinizden gücünüzden ekmeğinizden önemli değil tabi ki bu işler.Fakat burada bekleyen bilgi açları olduğunu bilin sadece.:)Özür dilemelik bir durum da yok.Eğer öyle anlaşıldıysa yorumum ben özür dilerim.
yaklaşık 9 yıl önce
Sayın; Seyfullah bey, Yazılarınızda sıkça kullandığınız “Tekamülü Yetmeyenler” kimlerdir, veya şu anda dünyada yaşayan ne tür insanlardır. Örnek verebilirmisiniz. Bilgi edinmek için soruyorum.Teşekkürler
yaklaşık 9 yıl önce
Adil Bey,
Şu anda fiziksel bir arızası olmadığı halde geri zekalı konumunda olanlar “tekamülü yetmeyenler” konumundadır. Elbette size isim veremem. Ayrıca bu tanımım kıyametin yakın olduğu savı üzerine geçerlidir. Eğer kıyamet yakın değilse yaptığım tanım geçerli değildir. Çünkü o insanlar ancak kıyamette dünyada olacak şekilde bedenleneceklerdir…
yaklaşık 9 yıl önce
Çok güzel bir yazı olmuş Seyfullah Bey.Sizden isteğim cehennem konusunda Kuranı Kerimin ayetlerini açıklamanızdır.Kafamızı karıştıran çok cehennem ayeti var.Örnek vermek gerekirse derilerin tekrar tekrar yenilenmesi.Cehennemde dikenli yiyeceklerin yenmesi gibi.Bunları da açıklarsanız gerçekten aklımda hiç bir soru işareti kalmayacak.Şuan her şey bütün din ve felsefe yerine oturdu.Bu makaleleri okudukça her şeyin ilk defa gerçek olduğu kanısına,hem kalben hem de akıl ilen onay vermiş bulunuyorum.Size ve sizin gibi insanlara da ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu belirtmek isterim.Çok minnettarım.Teşekkürler…
yaklaşık 9 yıl önce
Ben zaten araştırmalarımı blokum da yayınlıyorum. Yazılarımı takip ederseniz, benim ulaştığım sonuçları okumuş olursunuz. İlginize teşekkür ederim…
yaklaşık 9 yıl önce
Çoğu ana konu içeren makalelerinizi okudum ve devamını bekliyorum.Teşekkürler…:)