Neden dünya denilen bu gezegendesin? Merak ediyorsan oku…
Serbest Platform
İngilizceye çevrilmesi gereken makaleler. Çevirmek isteyen arkadaşlar hangi makaleyi çevireceklerini yorum olarak yazarsa, bir başkası o makaleyi çevirmez. 2018’e girerken bu işin yapılmasını sağlayacak kaşifleri bekliyoruz…
Kıyamete beş kala…
Bilinçaltı nedir, nerededir?
Âdemoğlunun dünyadaki zamanı doldu mu?
“Yaratıcı” üzerine bir inceleme
Nuh Tufanının anlamı…
Neden bu kadar çeşitli din var?
Dünyada dinlerin var olma sebebi!
Günümüze kalan altın çağ şehri var mı?
Tarih Yeniden Yazılacak
Piramitleri Atlantisliler yaptıysa neden?
Arkeologlar mı, Daniken mi haklı?
Beyin, ruh bağlantısının bilimsel altyapısı…
İnsanlar arasında neden farklar var?
Ruh beden ilişkisi
Öte dünyada neler oluyor
Neandertaller+Cro Magnon=Atlantisliler
Teknoloji ürünü fosiller soru işaretleriyle dolu.
Cennet ve Cehennemin anlamı
ÖYD yaşayanlar hayal mi görüyor?
Geçmiş medeniyetlerden bize kalan şehirler.
Antik mega yapılar, niçin yapıldı?
Eşref Armağan mucizesi
Evrenin oluşumunu açıklayan her şeyin teorisi
‘Vahiy’ ve ‘sezgi’yle oluşan bir medeniyet…
Göbeklitepe, Çatalhöyük, Sümer Üçgeni
İnsanlığın yönlendirildiğine üç örnek.
Ruhun bedene bağlanma yolu…
Rüyalarımızın başka anlamı mı var?
Bir bilgisayar içinde yaşıyoruz.
İnsanlığın gelişimine etki eden faktörler
Sümerli Ludingirra’nın anıları
DAHİ olmanın sırrı…
Zaman Nedir?
Madde, madde üstü, madde ötesi nedir?
Antik çağ teknolojileri
Teknoloji ürünü fosiller soru işaretleriyle dolu.
Kıyamet nasıl ve ne zaman olacak
Geçmiş medeniyetlerden bize kalan kütüphaneler
Flynn etkisi (insanlık gittikçe daha zeki oluyor)
Kuran’a göre tekâmül ve bilimsel anlamı…
Ruh ile öte dünyanın yapısal uyumu
İnancın, insan gelişmesine etkisi
Tarih öncesi resimlerinin gizemi 2
Tarih öncesi resimlerinin gizemi 1
Bilimin ulaştığı veriler ışığında evrenin oluşumunu açıklayan yeni bir teori
Ruhun gelişebilmesi için oluşturulan düzen…
Ahit sandığı için kullanılan enerji
Tevrat’a göre evrim ve insanın gelişimi
İlk medeniyetlerin doğuşu
Uzaylılar mı, Atlantisliler mi, yoksa melekler mi?
yaklaşık 8 yıl önce
Seyfullah Bey; Radyo programınızı dinledim. konuştuklarınızı tüm makalelerinizi okumam sebebiyle anlayabildim. Makalelerinizi ve görüşlerinizi bilmeyenlerin pek anlayabildiğini sanmıyorum. (Ayrıca sunucu sizden fazla konuştu)): Her makalenizi ayrı bir program ve konu silsilesi takip ederek yaparsanız daha çok kişiye fikirlerinizin ulaşacağını sanıyorum. Yalnız radyo programları değil ulusal TV kanallarına da çıkarsanız sizden daha çok yararlanma imkanı doğacaktır. Bu benim naçizane tavsiyemdir. Çalışmalarınızın başarıyla devam etmesi dileği ile…..
yaklaşık 8 yıl önce
Adil Kardeşim,
İlk deneyim olması hasebiyle kötü olmadığını düşünüyorum. Benim için başkalarının beni anlamasından çok benim bu ortamı anlamam konusunda yardımcı oldu. Ben de zaten onu düşünerek bu programı kabul ettim.
TV programı yaparsak bundan çok farklı olacağını sanmıyorum. Bir program yerine seri belgeseller gibi bir program yapmak en doğrusu olur sanırım… Tek program ile asla bir şey anlatmak mümkün olmaz. Ancak biraz ordan biraz burdan olur… Çorbaya döner
yaklaşık 9 yıl önce
Merhaba, yapay zeka ile ilgili araştırma yapıyorum. Konuyu buraya taşıdım. Merak ettiğim ama cevaplandıramadığım bazı sorularım var. Yapay zeka konusuna büyük bir heyecanla giriş yaptım, bir program yazmaya karar verdim. Ancak yapay zekaya ilk bakıştaki basitmiş gibi görünen şuan ise imkansıza yakınlaşan içinden çıkılamayan hesaplamalarla boğuşuyorum.
Yapmak istediğim şey kelimelerle anlatınca basit geliyor. Ama bunları programa dökmek hiçte kolay değil.
Bir program düşünün, kendini biyolojik özellikleri ile insan gibi algılayan, açlık, korku, panik, sevgi, üzüntü, sinir ve fiziksel olarak birebir insan.
Program her saniye nefes alır gibi timer ile çalışsın. Karnı acıksın. Canı sıkılsın vs..
Bunların hepsi tamam ama aslında yapmak istediğim şey kurgulayabilmesi. Örneğin bu programda doğa özellikleri yüklü olsun. Doğadaki dengeyi bilsin. Fakat intenetten herhangi bir bilgi almadan sadece veritabanına yüklenen bilgileri kullansın. İlkel bir insan olarak başlasın. Kurgulayarak yaşam şartlarında kolay yolları bulsun. Örneğin tekerleği icat edebilsin.
İşte tıkandığım nokta tam burası. Kurgulayamıyor. Bir şey hayal edemiyor. Canlandıramıyor. Tek yapabildiği sahip olduğu veriler arasında ilişki kurarak empati yapabilmesi. Örneğin kaleye şut çeken bir çocuk bilgisi veriliyor, birde bundan ayrı Ali adında bir çocuk bilgisi veriliyor. Alinin kaleye şut çekebileceğini kendisi canlandırabiliyor ama bu canlandırma Alinin insan özellikleri ile kaleye şut çekenin bir insan olmasından ilişkili olarak kuruluyor.
Empati yani örnek alınarak yapılan bir iş. Bir icat için yetersiz.
Olmayan bir şeyi canlandırsın demiyorum ancak bir şeyi örneklemeden sadece özelliklerini bildiği kadarıyla nesneleri birleştirerek yeni bir teori sunabilmeli.
Teşekkürler..
yaklaşık 9 yıl önce
Umut Kardeşim,
Gerçekten harika bir işe soyunduğunu belirtmeliyim. Seni tebrik ve takdir ediyorum.
Karşılaştığın sorunu çok çok iyi anlıyorum. Sanırım bizi programlayanların yaşadıkları sorunları yaşıyorsun. Bizim gelişmemize bakarak bunun epey bir sürede gerçekleşmesi gerektiğini görebiliyorum. Öncelikle çözmen gereken şey program içinde zaman çok hızlı geçmelidir. Yoksa gelişimi sağlamak için senin ömrün yetmez. Bizler hayvan bedeninde 50 bin yıl kaldık. Sende süreci hayvan bedeninden başlatmalısın. Ve kuracağın program öğrenebilmeli. Hayvan bedeninde ona zorlu şartlar sunmalısın. Acıkma yada yaşam korkusu, yani hayatta kalma korkusunu iliklerinde hissetmeli. Program yaşayacağı bir zorluğa oluşturacağı çözümü bir yerde görmelidir. Yani ona çözümü de bir şekilde göstermelisin. O çözümü öğrenebilmeli ve hayatında uygulayabilmeli. Kendisinin harika çözümler bulacağını düşünmemelisin. Sana şöyle bir şey önerebilirim. Aynı programa aynı anda milyonlarca farklı olay yaşayabileceği hayatlar programlamalısın. Ara ara tüm o hayatlardaki bilgi birikimini birleştirerek tekamülünü hızlandırabilirsin. Bu yöntemlerle sadece IQ dediğimiz matematik zekasını geliştirebilirsin. İnsan olabilmesi için EQ zekasının da geliştirilmesi gerekir. Onun için Budizm yaşam ortamlarını düşünmelisin ama sanırım öyle bir programı yapabilmek epey daha zordur.
Hayvanları belli bir süre taklit ettikten sonra içgüdülerini değiştirmelisin. Belli bir gelişmişlik sağlandıktan sonra içgüdülerini değiştirerek ikinci aşamaya geçebilirsin. Ona medeniyet kurdurmak için bilgiler vermelisin. Yani ne yapması gerektiğini ona göstermelisin. Sümer tanrılarının yaptığı yola benzer yol izlemelisin. Programa medeniyet kurabilmesi için Sümer tanrıları gibi sapan ve kazma yapıp vermelisin. Sümer tanrıları insanlara tarla sürüp gösterdi. Balık tutarak öğretti. Yani başta Sümer tanrıları insanların içinde onlarla yaşadı ve ne yapmalarını istiyorlarsa onları yaparak görmelerini sağladı. Böylece insan medeniyeti başlatabildi. Önceleri aralarında yaşarken sonra uzaklaşarak görünmez müdahalelere başladı. Görünmeden yapılan müdahaleler tamamen EQ gelişimi için gerektiğini düşünüyorum. Dünyada olan vahşet yada olumsuz şeyler insanın gelişimi içindir. Sende yapacağın programa benzer şartlar sunmazsan onun gelişimi ancak bir noktaya kadar gelir ve süreç tıkanır. İnsan bile henüz örneği olmayan bir şeyi hayal edebilme seviyesine gelme aşamasındadır. Kritik eşiğe geldiğimiz için siz böyle bir program yapabilme durumuna gelebildiniz.
Kısacası programınızın birden bire insan özelliklerinde olmasını istemeniz doğal ama olabilmesi mümkün değil. Ona öğrenme kabiliyeti vererek uzun bir eğitime tabi tutmalısınız. Aynı programı milyarlarca ayrı kopyasını yaparak bilgi öğrenmesini sağlayabilmeniz için dünyayı taklit etmelisiniz. Bizler şu anda aynı ruh olarak yedi milyar ayrı deneyim yaşıyoruz. Her yaşam bir deneyimdir ve hepsi tek bir programda birleşmelidir. Fakat seni şöyle bir sorun daha beklemektedir. Programın ulaştığı seviyeye göre deneyim ortamı hazırlamalısın. Onun için programın sayısız kopyasıyla bir anda insan gibi düşünebilen bir program oluşamaz. Geliştikçe deneyimlemesi gereken şeyler değişir. Onun için zamana yaymak zorundasın. Fakat programın içinde zamanı hızlandırarak işi biraz hızlandırabilirsin… Benim yaptığım kaba bir hesaplamaya göre dünyadaki 80 yıl öte dünyadaki 14 dakikaya denk…
Bu gelişimin bir eşiği var. O eşiği aştıktan sonra program veya insan kendi yaratıcılığını kullanarak gelişimini ışık hızına çıkarabilecektir. Ancak ondan sonra örneksiz hayal kurabilecektir. Bu zamana bizler kıyamet diyoruz.
Buradan yazışarak sana ne kadar yardımcı olabilirim bilmiyorum ama İstanbul’daysan görüşmek isterim…
yaklaşık 9 yıl önce
Merhaba Seyfullah Bey;
Yazılarınızı arada fırsat buldukça takip etmeye çalışıyorum. Özellikle Ruh ve beden ilişkisi konusu dikkat çekici. Yapay zeka ile ilgili aklımı kurcalayan konu hakkında da tatmin edici cevaplar bulabileceğimi biliyordum. Teşekkürler.
İnsan Zekâsından… Yapay Zekâya… başlıklı konudaki tavsiyeleriniz benim için önemlidir.
Dediklerinize tamamen katılıyorum.
Klasik yapay zeka bakışının
(Doğal ve Yapay zeka, Sezgisel problem Çözümleme, Bilgilerin Modellenmesi, Yapay sinir ağları, Bulanık Mantık) ötesinde bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
Dediğiniz gibi, bir programa veri girilmediğinde yada deneyimleyebileceği bir olay sunulmadığında ilk kez karşılaştığı bir olay karşısında çözüm üretemez.
Pratik zeka olarak insan genelde çıkarı(Hayatta kalma mücadelesi, yaşam koşullarını kendi lehine çevirme, anlık çözümler vb.) doğrultusunda ilk aklına geleni yapma eğilimindedir. O aklına gelen şey ne olursa olsun yine bir başka deneyimin sonucu oluyor.
Yapay zeka ile ilgili program yazmaya başlarken hedefim şuydu.
Kendini geliştirebilen, olayları mantıklı şekilde birleştirip yorumlayabilen,yeni bilgiler öğrenip bu bilgileri veritabanında ilgili sınıflara kaydedebilen, insan gibi düşünen ama geniş veritabanı sayesinde bilgi birikimi insanın çok ötesinde bir sistem.
İstanbul da yaşıyorum, sizinle görüşmeyi çok isterim.
Teşekkürler.
yaklaşık 9 yıl önce
Umut Bey,
Yapacağınız programla, benim teorilerimin ispatını da yapıyor olabilirsin. Onun için çalışmalarınla yakından ilgilenmek isterim. Onun içinde tanışmak isterim. Buraya yazdığın e-postana meil attım ama gitmedi. Pazar günleri müsait olurum. Seninde müsait olduğun bir zamanda görüşmemiz mümkündür. İletişim linkinden yazabilirsin…
yaklaşık 9 yıl önce
Değerli arkadaşlar,
Umut Bey’in çalışması insan yaratılışına önemli açıklamalar getiriyor. Çünkü pek çok kişi eğer insan program ise neden tekamüle sokulsun. “İstenilen özelliklerde programlanması gerekmez mi?” diye sorulabilir. Umut beyin yaşadığı sorunlar “bizi programlayanlar” içinde geçerlidir. Onlar sorunu çözmek için dünya gibi bir ortam yaratarak insanın öğrenerek gelişmesi yolunu seçtiler. Yani bilinç programlanamıyor. Bunu derken bir insanın her şeyini taklit edebilen bir program yazılabilir. Fakat o program yeni bir sorunla karşılaştığında, kendiliğinden çözüm oluşturamaz. O sorunun çözümünü de programına eklemek gerekir. İşte insan tam olarak bunu yapıyor. Çözdüğü sorunları programına dahil ederek programını geliştiriyor. Yeni öğrendiği şey daha önce öğrendiklerinden çok uçuk derecede farklı değilse önceki deneyimlerini kullanarak o sorunu çözebilir. İşte insan böyle böyle gelişmektedir. Biz buna tekamül diyoruz.
Anladığım ikinci bir şey de evrende her şey bilgidir. Bir program parçasının önce insana, sonra da meleğe dönüşebilmesi için sürekli bir şeyler öğrenmesi gerekiyor. Bilmem öğrenme işleminin önemini anlayabildiniz mi? Yaşadığımız her olay (olumlu ya da olumsuz) hepsi bir deneyim ve bilgidir. Asla başarısızlık diye bir şey yoktur. Örneğin biri iş kurdu iflas etti, tekrar kurdu tekrar iflas etti. O kişiyi başarısız olarak düşünürüz. Oysa yaşadığı deneyim bakımından başkalarından çok önde demektir.
yaklaşık 9 yıl önce
Annemi aniden kaybettik, , elbette hergun kendimce Allah a yalvariyordum onsuzlugun benligimde ki zorlugunu, birgun icimden bir ses bana “burada olmaktan da korkma ,orada olmaktan da korkma , annen emin ellerde” dedi. Ben cocuklugumdan bugune yasadigim herseye baktigim da , hayatimda tesadufun olmadigini gordum, burasinin bir ruya hali oldugunu dusunuyorum tek fark bu ruyada kendi irademiz de var ve cok kisa. birgun uyanacagiz ve kaynak,(adini ne isterseniz koyabilirsiniz), bizi orada yogun bir sevgiyle bekliyor olacak. Bisekilde aslinda bizden hic ayrilmadi, hep bizimle diye dusunuyorum.
yaklaşık 9 yıl önce
Açıkçası her yorum da yazıda tekrar tekrar bu blogu oluşturanları tebrik etmek istiyorum. Ben bu bloğu okuyorum hem de soluk almadan diyebilirim. Burada en azından düşünen beyinlerin olması çok güzel. İster inansın ister inanmasın düşünmek güzel. Tıpkı mevlanın dediği gibi ben böyle yorumluyorum. Ne olursan ol gel !
Ben de bu tarz araştırmalara ve sorgulamalara bir rüya ile başladım diyebilirim. Askerdeydim, belki konu ordu askerlikle ilgili ve bilinçaltımın yansıması da olabilir ama yazmak istedim.
“”Bir beyaz pencerenin yanında duruyordum. Tam karşımda öyle birini gördüm ki çok mutluydum. İnanılmaz güzel bir adam siyah sakallı (ama uzun değil) rengarenk gözlü biri idi. bana birden pencereyi işaret etti. Herkes bembeyaz giyinmişti. O adam işaret ettiğinde 10binlerce beyaz giyinen insanların benim için hazır olduğunu ima ediyordu. Uzunca bir süre herkes bana, gözlerimin içine baktı…
Etkisinden uzunca bir süre kurtulamadım çünkü çok ama çok gerçekti. Kendimi halen askerde olduğumdan bilinçaltımın bir oyunu olarak inandırmaya çalışıyorum ama zaman zaman da aklıma geliyor. Naçizane yorumlarınızı merak ettim. Yorum yapamam derseniz de sıkıntı değil.. Selamlar..
yaklaşık 9 yıl önce
Uğur kardeş
Hoşgeldin aramıza
Rüyan etkileyici bir rüya.Sana mesaj verildiğine inanıyorum.
Rüyandaki pencere ruhen aradığın objeyi simgeliyor bence. Bilgi veya farklı bir bakış açısı da olabilir.
Pencereyi işaret eden de seni uyarmakla görevli bir ruh. Beyaz giyinen insanlar bu amaç etrafında toplanan diğer ruhları veya ruh grubunu işaret ediyor bence.
yaklaşık 9 yıl önce
Uğur Beyin rüyasına yorum: Uzun zamandir bi siteye girmiyordum bugun tamamen ic sesimle baktim ve rüyanizi okudum böylesine acik ve haberci rüyalar ender görülür.Hayirlar olsun diyerek sezgimle yorumluyorum. Pencerenin önünde durmaniz simdiki ve gelecek hayatinizi gösteriyor.Tarih ettiginiz güzel adam, gelecekte tanisacaginiz karsiniza cikacak sizin hem bu yasaminizi hemde manevi yasaminizi yönlendirecek size ömür boyu kesin yardimci olacak cok degerli bir kisinin varligini haber veriyor ” bu kesin” Sizin icin hazir olan beyaz giyimli 10 binlerce kisi gelecekte temiz iyi ve maddi manevi anlamda yüksek seviyeli bir yasaminiz olacagini cok insandan yardim göreceginizi ve sizin büyük kitlelere yardimci olacaginiz bir görevin basina gececeginizi gösterir. Bu muazzam haberci rüyanin size gösterilmesi ise sizi kalben ve zihnen o yönlere cekilmeniz ve dogruyu bulmaniz icin bir ön hazirlanmaniza yardimci olmak inanc gelistirmenizin olusmasi icindir.
yaklaşık 9 yıl önce
ALINTI
Tanrı Krallar çağı…
Bir gün Musa adında biri ortaya çıkar. Bazı fikirleri vardır. O güne kadarki genel kabule sığmayan fikirlerdir bunlar. Metafizikten, varlıktan, Tanrının birliğinden söz eder. Mısırın efendileri bu aykırı adamı hoş bir farklılık olarak görür önceleri. Mısır egemeni Firavun Musa’yı dinler, tartışır, eğlenir… Derken bir gün Musa denen adam Mısır sistemine bir çomak sokar. Ekonominin temel direği köleleri Mısırdan çıkarır. O güne kadar Musa’yı bir şekilde tolere eden Firavun birden hiddetlenir ve onu öldürmek ve köleleri geri getirmek için ordusuyla saldırır… Firavunu çıldırtan Musa veya fikirleri değil, düzeninin bozulmasıdır.
Kaçarlar… Ancak sürekli memnuniyetsiz bir grup vardır. Yeni bir hayat kurmak isteyen bu ezilmiş toplumun firavunları olmaya soyunmuş bir grup sürekli muhalefet ederler Musa’ya… Musa mucizeler gösterir, denizleri yarar, kayalardan ırmaklar akıtır ama yetmez… Hep yalnız bırakılır Musa ve ona inananlar. Derken Musa’dan sonra yeni egemenler Musa adına ortaya çıkıverirler. Tanrı, onun temsilcisi Musa, onun temsilcisi de biziz… Biz olmadan ne Tanrıyı ne de sözlerini anlayamazsınız derler. Yani bize karşı gelirseniz Musa’ya ve dolayısıyla Tanrıya isyan etmiş olursunuz… Homurtular dinmiştir Musa’ya karşı. Yaşarken sürekli didişilen Musa panteonda yerini almıştır.
Aradan yüz yıllar geçer, bu günkü İsrail denen topraklarda İsa adında bir adam ortaya çıkar… Din adamıdır, insanları vaftiz eder, şifa dağıtır, hikmetli sözler söyler… Ne Yahudi egemenler, ne de Romalı vali çokta rahatsız değildir bu farklı mistiğin varlığından… Derken bir gün bu adam Yahudi tapınağına gelir. Tapınağın adeta bir borsaya dönüştüğünü görünce çılgına döner, cezbeye tutulmuş bir derviş gibi haykırarak ortalığı birbirine katar, tefecilerin tezgâhlarını devirir. O güne kadar varlığı rahatsızlık vermeyen İsa artık sistemin düşmanıdır. Yahudi egemenler onu Roma valisine şikâyet edip öldürülmesi gerektiğini söylerler. Hatta o günlerin azılı bir suçlusu olan Barabbas’ı serbest bırakma pahasına İsa’nın ölmesini isterler. İsa Barabbas’tan tehlikelidir. İsa’yı öldürürler, ona inananlar avlanır. Ama ne zamanki Hıristiyanlar sistemle olan kavgalarından vazgeçerler, birden İsa’yı öldüren, inananlarını avlayan Roma, Tanrının nuruyla aydınlanıverir. Artık herkes Hıristiyan olmalıdır. İsa artık insan bile değildir, Tanrıdır. Onun temsilcisi ise Roma. Yani Tanrıyı öldürenler… Pagan Roma’nın efendileri artık Kutsal Papa olmuşlar ve kavga bitmiştir.
Bir zaman sonra Muhammed adında bir adam Arap yarımadasındaki Paganizme, ahlaksızlığa ve zulme karşı çıkar… Söyledikleri adalet, iyilik, tek Tanrı gibi, Musa ve İsa’nın söylediklerinden farksızdır. Daha da ilginç olanı Muhammed bu sözleri söylediğinde toplum hiç de yabancı değildir sözlerine. Tek tanrı fikrine inanan ve putları inkâr eden, Yahudi, Hıristiyan, Hanif ve Zerdüştler vardır toplum içerisinde. Kimse onları dışlamamış, inançlarını inkâra zorlamamıştır. Ancak Muhammed, köle ile efendinin eşit olduğu, aynı safta ibadet etmeleri gerektiği, zenginlerin malında yoksulların hakkı olduğu gibi efendileri huzursuz eden bazı eklemeler yapmıştır semavi dinlerin söylemlerine. Birden durum değişir, ona ve inananlarına savaş açılır. Savaşlar, işkenceler, sürgünler… Muhammed ölür ancak, savaşlar ölümler bitmez. İncir çekirdeğini doldurmayan bahaneler yüzünden Muhammed ile beraber ibadet eden yaklaşık 90 bin kişi (sahabe) bu savaşlarda birbirlerini katlederler. Derken bir gün pagan Arapların lideri, Muhammed’in temsilcisi (Halefi) olarak başa geçer. Dünün putperest Mekke’sinin efendileri, artık savaştıkları Muhammed’in vekilidirler. Otuz yıllık aradan sonra egemenlik gene aynı kişilerdedir. Kavga sona erer. Muhammed Tanrı ilan edilmez ama sözleri Tanrı sözleri gibi kutsal kabul edilir. Sonra gelsin sözler… Hangi egemen, ne yapmak istiyorsa “kale Resulullah” (Allahın elçisi dedi ki) deyip bir söz (hadis) söyleyiverir. Söze karşı gelen Tanrıya karşı gelmiş sayılır…
Her şeye rağmen her üç dinin içerisinde de hakkı haykıranlar elbette var olmuşlardır. Ama inanın öyle ezilmişlerdir ki, aklınıza gelebilecek hiçbir ezâ anlatmaya yetmez yaşananları…
Şimdi her üç semavi din, öyle teferruatlarla, girift inanç kaideleriyle, ritüellerle boğulmuştur ki, Musa’nın, İsa’nın, Muhammed’in saf ve basit mesajlarını bu karmaşanın içerisinden çıkarmak neredeyse imkânsızdır. Madem imkânsızdır o halde kendini bu Gordion düğümünü çözmeye adamış bir zümreye ihtiyaç vardır. Dolayısıyla Tanrının ne istediğini ancak bu din adamları zümresinden öğrene biliriz. On yıllar süren teolojik eğitimler, Tanrının sözlerini şerh eden yüz binlerce kitap, sadece “ehlince” anlaşıla bilecek hakikatler… Oysa Musa mesajını eğitimsiz kölelere, İsa okuma yazma bilmeyen Balıkçıya, Muhammed kulağı kesilmiş siyahî kölelere anlatabilmişti. Binlerce yıl önce hiç bir akademik eğitim almamış insanların kolaylıkla anlayıp, inanıp, uğrunda ölecek kadar içlerine sindirdikleri hakikat ışığı, 21. Yüzyıl insanına üç din, onlarca mezhep, milyonlarca kitap olarak sunuluyor…
Neden mi? Çok basit…
Anlamayın…
Anlamayın ki sorasınız…
Sorasınız ki biz var olabilelim…
Bizim varlığımız binlerce yıldır küçük aksamalar dışında sürekli dönen “dharma”nın şeriat tekerleğini sürekli kılsın…
Kurumsallaşmış din ve Kader inancı olacak ki, Kastın plepleri boyun eğsin. 3000 bin yıl önce Hindistan…
“Soru: neden ben parya, siz Kshatriya’sınız?
Cevap: Şimdi bu hayatta böyle ama eğer iyi bir köle olup kaderine razı olursan sonraki hayatında sende Kshatriya olabilirsin. Yok, eğer karşı gelirsen seni bu şekilde yaratan Tanrıya isyan etmiş olursun. İsyan edersen sonraki yaşamında köpek veya bok böceği olarak gelirsin dünyaya.
Soruyu soran: Hımm! der, başını kaşıyarak gider.
3000 bin yıl sonra Günümüz…
Soru: Neden ben asgari ücret alırken, ortaçağ kölelerinden daha kötü bir hayatı yaşamak zorunda kalırken, siz milyar dolarlar ile yaşıyor benim bir aylık maaşımı köpeğinizin bir kuaför masrafına veya beş yıldızlı umrenizde kaldığınız otelin bir gecelik oda kirasına harcıyorsunuz?
Cevap: Bunu da bulamayanlar var. Onları düşün kanaat et. Eğer anarşi çıkarmaz, emre itaat edersen, öbür dünyada sen zenginlerden daha üstün bir makamla ödüllendirileceksin. Tanrı seni yoksullukla, onları da zenginlikle sınıyor…
Soruyu soran: Hımm! der, başını kaşıyarak gider.
Kast öyle bir sistemdir ki Tanrı bile o sistemi bozamamıştır tarih boyu. Bozmak için elçilerini yollamış sistemi alt üst etmek istemiş, ancak sistem şekil değiştirip Tanrının dinlerini de ele geçirmiştir.
Hiç düşündünüz mü? Egemenler hiçbir zaman dindar olmadıkları halde her zaman yanlarında rahipler, papalar veya hoca efendilerle poz verirler… Onlara hürmet eder ağırlarlar…
Egemenler peygamberlerle savaşır ama onların dinlerini himaye ederler…
“Dünyadaki her türlü adaletsizliğin çözümünü öte dünyaya havale eden bir inanç sistemini neden kucaklamasın ki egemen sınıflar…”
Adalet ve iyiliği yaşarken hâkim kılmaya çalışan Musa, İsa ve Muhammed ile savaşan egemenler, onların adalet ve iyiliği öte dünyada bulabileceğimizi vâzeden dinlerini ve o dinlerin temsilcilerini halktan üstün ancak kendilerinden aşağı bir sınıf olarak bağırlarına basmaktadırlar.
Nasıl bir Tanrıdır ki, onu razı etmek için binlerce yıldır herkes birbirini boğazlıyor.
Haçlı ordularına papazlar, “size ok değmeyecek, kılıç batmayacak, ölürseniz şehitsiniz “ diyorlar ve orda doğuya salıyorlardı cahil sürüleri. Macaristan seferine çıkan Müslümanlar farklı bir motivasyona sahip değillerdi kuşkusuz. Günümüzde hala Tanrı adı haykırılarak insanlar öldürülüyor.
Sorun bir an için vicdanlarınıza!
Tüm evreni var eden bir yaratıcı neden birinin gırtlağını kesmenizi istesin ki sizden?
Sana bir şey söylemek istediğinde neden hiyerarşik bir bürokratlar zincirine ihtiyaç duysun? Tanrı Cebrail’e-Cebrail Papa’ya- Papa Kardinallere- Kardinaller Papazlara- Papazlar halka…
Neden?
Tanrı bir çiçeğe veya arıya vahiy ederken, insanın gönlüne vahyedemiyor mu ki, hahamlara, papazlara veya hocalara ihtiyaç duysun?
Hakikatin kör edici ışığı güneş gibi apaçık duruyorken, gözleri yumuk, karanlıkta mum arayanlara ancak şöyle denebilir…
Açın artık gözlerinizi…
yaklaşık 9 yıl önce
merhabalar, bundan 17 sene kadar once.Aksam isten yorgun eve gelmistim ve sonra yattim.Aklimda belirgin kalan yorgun olusumdu. Daha sonra uyumus olmaliyim diye dusunuyorum, kendi yuzumu yukardan izledim, yatagi yorgani aynen goruyordum(isik acik yatiyordum) .Yuzumun sanki ruzgar esmis gibi ifadesi vardi. Sonra yuzumu gorunce korktugum duygusunu hatirliyorum. sonra sabah olmamisti ama bedenimde uyandim. nasil olmustu hic caba sarfetmeden boyle bir sey.
yaklaşık 9 yıl önce
Bazı insanlarda bu yetenek doğuştan vardır. Sizde de var ama siz kullanmamışsınız. Üzerine çalışırsanız kolaylıkla astral seyahat yapabileceğinizi düşünüyorum…
yaklaşık 9 yıl önce
Ben sizin Rabb’iniz değil miyim? A’raf/172
Burada ben ve siz kavramları ayrılmış ve kendi kendinin terbiye ve öğreticisi konumunda gayrilik zahir olmuştur. Buradaki ilk gayriyet, mana bakımından ayrılık gösterse de, daha aşağı kademelerde daha bariz ortaya çıkmaktadır.
Bu “ben” seslenişi bir avaz ile ruhlarda bir bilginin açığa çıkmasıdır. Bir hatırlatma emridir. “Ben, Sizin” ayrımı aslında iki vücudun iki ayrı varlığın olduğu anlamında değildir; aslında kendinden kendine bir sesleniş, Ben manasının bâtın, Siz manasının zahiri olmasından dolayı, bâtının zahiri görmesi, zahirin batını görememesinden, kaynaklanmaktadır. Her ortaya çıkış zahir ise, bir sonraki için bâtındır. İşte bâtın olan “ben” seslenişi, zahir olan yine kendine olan ruhlara “siz” hitabı bundandır. Kendinden kendine olan bir sesleniş, bir uyandırma, bir hatırlatma, içsel bir fetih, keşif manasıdır. İçinden içine, özünden özüne, kendinden kendine sesleniştir, ancak sembolik olarak, üstü kapalı “Ben ve sizin” şeklinde ifade edilir.
Yaklaş ve daha yaklaş!
O vakit der ki,
Geldim ve kendimden başka birşey bulamadım.
Geleyim ve kenimden başka birşey bulamayayım.
Yüreklerinizi hazırlayınız, geldiğimde kendimden gayrı
birşey bulmayayım.
Ben, tek, fakat “siz” çoğul olarak ortaya çıkana, zahirleşene bir hatırlatmadır. Orada aslında ne Ben vardır ne de Siz çoğulu. Aslında Tek olanın, Ben ve Siz olarak ortaya çıkışıdır.
(Arif İçin Din Yoktur kitabından alıntı
yaklaşık 9 yıl önce
Hac 46
Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olsun. Gerçek şu ki, gözler kör olmaz, fakat asıl sinelerdeki kalpler kör olur.
ALINTI
İnsan Varlığının beyninin üç bölümü vardır, ama siz bunların sadece ikisinin farkındasınız. Size bu akşam üçüncü bölümü vereceğiz. İnsan Varlığının sinaptik bölüm (beyin kutusu) tarafından işlenen ikinci beyni epifizdir. Bu, yaratıcı düşünce, sezgi ve entellektüel farkındalıktan sorumludur. Sezgi insanlık ile büyümeye başlıyor ve bedenin içindeki özden geleniniz olan şeyden geliyor. Siz evrimleşirken daha akıllı hale geliyor ve daha büyük frekansta ve kuvvette işlemesi için beyninize daha fazla aktarıyor. Ayrıca size Akaşik bilgiler (geçmiş yaşam hatıraları) vermeye başlıyor. Epifiz ‘net’inizin hızlandığını ve beyninizin bunu işlediğini söyleyebilirsiniz. Şeylerin daha fazla sezgisel olarak farkında olduğunuzu hissediyorsunuz.
İnsan bilinci ve zeki beden arasındaki köprü olgunlaşmaya ve büyümeye başlıyor. Sadece hayatta kalma modundan çıkıyorsunuz ve birçokları daha yüksek gerçeğe uyanmaya başlıyor. Bunların hepsi İnsan Varlığında, İnsanların “beyin daha iyisini yapıyor!” diye düşüneceği bir noktaya güçleniyor. Öyle değil. Beyin beyin olarak kalır ve epifizden gelen daha iyi sezgiyi işler. Beyin gösterişli hayatta kalma organı olarak kalır, ama sezgi çok daha kuvvetlenecek. Tekrar, spiritüel İnternetiniz hızlanıyor.
Bu 3B enerjide, siz sadece yaptığınız her şeyden sorumlu olduğunu hissettiğiniz tek bir organı görüyorsunuz, ama aslında üç tane vardır. Evrimleşmiş İnsan Varlığı ışık [farkındalık enerjisi] yaratma potansiyeline sahiptir. Size daha sonra araştırabileceğiniz bir şey verdim – yeni olan bilgi. Beyaz ışık olan spiritüellik algısı var. O her yerde. Onu her yerde gördünüz. Musa ve yanan çalı hikayesi var. Bu kendisini tüketmeyen bir alevdi, ama aslında onu gerçekliğinde görebilseydiniz, o beyaz ışık idi. Musa için, daha önce görmüş olduğundan daha yüksek bir bilinç idi, ona aktarma yapan, onun epifizinden gelen melek enerjisi idi.
Ölüme yakın deneyim yaşadığınız zaman, ışığa gidersiniz. Bu metaforikten daha fazlasıdır. Kutsallık ve üstatlık adını verdiğimiz şeyi yaratmaya başlıyorsunuz. Sizden gelen beyaz ışık siz olan yüksek bilinçtir. DNA nızın verimliliği arttıkça, ışık daha da beyazlaşır. Bu bir metafordur, ama tüm mitolojilerin arkasında gerçek vardır ve bu da onlardan biridir. Sevgililer, üçüncü bölümü anlamaya başladığınız zaman, daha fazla meleksi olursunuz.
Üçüncü Beyin
Daha önce size İnsan kalbini kapsayan süregiden bir gizem olduğunu söyledik. Sevgililer, İnsan kalbi beynin üçüncü parçasıdır. Bilim kalbin neden bu kadar muazzam bir manyetik alanı olduğunu hiç anlamadı. O gerçekte tüm sinaptik aktivitesiyle beyin dahil diğer organlardan daha büyüktür. Kalp bunu bir çok şekillerde gölgeler, yine de kalbin bedensel bir şekilde incelenmesi çok olağan görünen bilgiyi verir. Kalp, beyinden gelen sinyaller ile spesifik ritimde kanı pompalar. Çok daha fazlası vardır. Başladığımız zaman, size noktaları birleştirmek için talimatlar verdik ve işte şansınız. Bir kazada omurilik koptuğu zaman, kalp pompalamaya devam eder. Zamanlamayı ve ritmi kontrol eden beyin sinyallarinin bağlantısı kopmuştur. Sinyaller gitmiştir, buna rağmen kalp pompalamaya devam eder. Sadece bu değil, sindirim devam eder, karaciğer fonksiyonu devam eder, pankreas ve diğerleri devam eder, hatta üreme organları devam eder! Beyin olmadan.
Bilincin, İnsan kalbinde merkezlenmiş üçüncü bir elementi vardır. Kalbi metaforik olarak sevginin sembolü olarak tanımladınız ve haklısınız. İnsan bilincinin bu üç bölümü bir organ olarak beynin çok ötesine geçer. Bu hayatta kalmanın üçlüsüdür. Aynı zamanda spiritüel tarihte her yerde gördüğünüz [nümerolojideki] üç enerjisi ile temsil edilir. Yükseliş arabasını, İlyas’ın Merkabah’ını çeken üç attır. Bir çok kilisenin Uluhiyet üçlüsüdür [Baba, Oğul, Kutsal Ruh]. Bedeninizde bu üçlü, epifiz [yaratıcı sezgi], beyin [hayatta kalma] ve kalptir [şefkat].
Bu gezegenin üstatlarında bu üçü iyi işliyordu, ama eski enerjide, sizde iyi işlemiyor. Eski enerjide, siz sadece hayatta kalma modundaydınız. Gerçekleşmekte olan şey, siz evrimleşiyorsunuz ve bedeninizin zekası daha da kuvvetleniyor. DNA daha verimli olmaya başlıyor ve bu bölümler sonunda birleşmeye başlıyor. Sevgililer, İnsan Varlığını bir üstattan ayıran şey sezgisel şefkattir. Şefkat kalpten üretilir ve bu bir metafor değildir. Bu kalp – beynin parçasıdır.
Bu üçlüde anlamanız gereken devam etmekte olan şeyler vardır. Noktaları birleştirin ve henüz ölçebildiğiniz herhangi bir spektrumda görünür olmayan şeylerin bulunduğunu keşfetmek ve tanımak için bilimi kullanarak başlayın. Ama sadece siz bu anda buna kör olduğunuz için, bunun gerçekleşmediği anlamına gelmez. Siz sadece henüz her şeyi keşfetmediniz, ama çok boyutlu fizikteki ilerleme yardımcı olacak. Dinleyin, yeni fizik icatları size gelirken, biyolojiyi de dahil etmelisiniz! İki bilimi ayırmayın. Duygunun, düşüncenin ve İnsan davranışının kuantum haritasını çıkarabildiğiniz zaman, tüm bunların gerçeğinin daha iyi fikrine sahip olacaksınız.
Beyin bu bölümlerin üçünü kolaylaştırmaktan [koordine etmekten] sorumludur, ama diğer ikisinin işin büyük kısmını yaptığının farkında olun. Sezgi ve şefkatin her zaman direkt olarak beyinden geldiği görünür, aynen 100 yıl öncesinden gelen o insana göre sihrin kutudan gelmesi gibi. Kendinizi daha büyük resme bağlayın, sevgililer. İnsan bilincinin üçlüsü, üstatlığın gerçekleştirilmesinin başlangıcıdır.
Şimdi size anlatmak istediğimiz şeyler bunlar. Bu, mantığınıza ve ruhsallığınıza özümseyeceğiniz bir şey, öyle değil mi? Bunu düşünün ve kendi sezginize sorun, “Bu doğru mu. İnsan beyni sadece daha büyük bir şeyin kolaylaştırıcısı olabilir mi?” Bu bilgi daha önce geleneksel biyolojik inançlarla açıklayamadığınız bazı ölçümleri açıklamaya başlar. İnsan Varlığı belirli türde kararlar aldığı zaman, aniden beynin bedeni neden daha iyi kontrol ettiğinin göründüğünü açıklamaya başlar. Neden bedensel sağlık aniden değişir, kendisini iyileştirir, başka türde besinler ister ve biyolojik bilgeliğe sahip olur? Kendiliğinden düzelmeye neden olan nedir? Sevgililer, siz bağlanmadıkça, bunlardan herhangi birine sahip olmazsınız. Düşünün: Bunları size veren beyin değil. O küçük kablodan – Yaratıcı Kaynak, beyaz ışık – gelen bağlantıyı kolaylaştıran beyindi.
Bu akşam verilen metaforlar ve incelemeniz için şeyler vardı, ki bu ayrıca başka şeyler anlamına gelir. Bu, derinliğine şeylerin öğretisine başlama şeklimizdir. Bunu tekrar ve tekrar yapacağız, sonra ayrıntılarına gireceğiz ve bundan sonsuz şekilde konuşacağız – onu anlamanız için. İnsan Varlığının içindeki yaradılış üçlüsünün daha büyük resmini bilmenizin zamanı.
yaklaşık 9 yıl önce
Merhaba
Şimdiye kadar yanlış anlaşılmış ya da çözülmek için gayret edilmemiş konu ile ilgili ayetleri ve yorumlarımı yazmak istiyorum.
A’raf 80-
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَ
وَلُوطًا = Ve Lut ise
إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ = Topluluğuna dediği vakit
أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا = Sizi kimsenin (bu konuda) geçmediği FAHİŞE’ye gidiyor musunuz?
مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَ = Alemlerden hiç kimse
Yani toparlarsak anlam olarak
–Alemlerden hiç kimsenin sizin ona gitmekte geçmediği kadar FAHİŞE’ye gidiyor musunuz dedi kavmine LUT.–
Ayetin meali bu.
Fahişe ise Sümerlerdeki KUTSAL FAHİŞE olan Tanrıça İNANNA nam-ı diğer Venüs, güzellik ve bereket tanrıçası.
81. ayet
إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاء بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ
Muhakkak ki siz erkeklere gideceksiniz kadınların yanından şehvetli olarak. Bilakis siz aşırıya giden bir topluluksunuz.
Burada Lut kavmini aşırıya gitmekle suçluyor.
82. ayet
وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلاَّ أَن قَالُواْ أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
Kavminin cevabı onları çıkarın muhakkak ki onlar temizlenen insanlar demelerinden başka bir şey olmadı.
Kavmi Lut u ne ile suçluyor.Temizlenmekle.
Sümerler tarihini bilmeden bu ayetler kesinlikle çözülemez.
Yoksa livatalık veya homoseksüellik alanına çekilir.
Sümerlerde göğün kutsal fahişesi olarak ünlenen Tanrıça İnanna bereketin ve cinselliğin temsilcisidir.
Lut’un kavmi İnanna tapınırları olduğu ayetten anlaşılıyor.
Lut onlara Siz Fahişe’ye mi gidiyorsunuz alemlerden hiç kimsenin sizi geçmediği kadar diyor.İnanna kültünde kadın ve cinsellik bir ibadet mekanizması olarak bereket sembolü idi.
Siz bu şehvetli halinizle kadınların yanından (yani sümerlerdeki cinsellik ayinlerinden) erkekler topluluğuna geliyorsunuz diyerek onları aşırıcılar olarak niteliyor.
Lut’un kavmi ise onu ve beraberindekileri İnanna kültünü inkar ve küçümsemelerinden ötürü temizlenenler diye niteleyerek onları ibadet edenler olarak düşünüyorlar.
Çünkü Lut’un getirdiği inanç sistemine göre ibadet etmek için cinsellikten uzak durup temizlenmek gerekmektedir.
Yani aslında Lut ve kavmi arasındaki bu çekişme Bereket ve cinsellik kültü temsilcisi İnanna inananları ile Tek tanrı inancına sahip inananların biribirlerini kendi değer yargılarına göre nitelemelerinden ibaret.
yaklaşık 9 yıl önce
Nimoza kardeşim,
Yaptığın bu açıklama bana; bu hikayeyle firavun/Musa hikayesinin benzeri olduğunu anlatıyor. Yani krallık döneminin bitip de peygamberlik döneminin başladığını anlatıyor. Sümer geleneklerinin kötü olduğunu ona karşılık Lut’un anlattıklarının doğru olduğunu anlatmaktadır.
yaklaşık 9 yıl önce
Seyfullah bey
Evet benzerlik var dediğiniz konuda.
Bu benzerliği görmek için her iki dönemin kültürünü,inançlarını bilip analiz edebilmek önemli diye düşünüyorum.Zaten belli ipuçları ayetlerde veriliyor.
Aynı şekilde Musa, Firavun’u azgın olarak niteliyordu.
Firavun da onu Mısırdan kovmakla tehdit ediyordu.
Yerleşik inancın yeni gelen inanca verdiği tepki onu kovmakla tehdit etmek olmuş tarih boyunca.
Yeni gelen inanç ise yerleşik inancı azgın,aşırıcı ve yoldan çıkmış olarak niteleyerek onun tehditlerine maruz kalmış.
yaklaşık 9 yıl önce
15.06.15 tarihinde gördüğüm rüya:
Bir yere gidiyorum. (Gittiğim yer hakkında yada gidiş nedeni hakkında hiç bilgim yok) Gideceğim yere iki minibüs gitmektedir. Öndeki minibüsün arkasında zincir takılı. Ben zincire tutunarak minibüsü takip etmekteyim. Nereye gittiğimizi bilmiyorum ama gitmek zorundayım. Zincire tutunup minibüsün arkasından giderken bazen koşuyorum, o zaman minibüs beni çekmeden onu kavuşuyorum. Kavuşamadığım da zincir beni çekiyor.
İkinci araç belli belirsiz benim arkamdan geliyor ama amacı ya da ne olduğuyla ilgili bir fikrim yok. Sadece arkamdan bir araç geldiğini sezinliyorum.
Yol kar ve buz kaplı. Beni çeken araç ya da ben, hiç kaymadan ya da tökezlemeden ilerleyebildik. Fakat ben yol boyunca ‘ha kaydık’, ‘ha kayacağız’ endişesi yaşadım.
Bir yere geldik araçlar durdu. Mola gibi bir durum yaşadık. Bundan sonra yolun çok daha zorlu olduğunu biliyorum ve araca binmem gerektiğini düşündüm. Çünkü aracın arkasından o zorlu yolu gidemem. Zaten yürümeyle bitmeyecek gibi gelen süreç de bıkkınlık verdi. Minibüsün yolcu kapısını açıp araca binmek gerektiğini gözümde canlandırdım ve binmeye teşebbüs ettim ama binemeden uyandım.
Yorumlarınızı merak ediyorum…
yaklaşık 9 yıl önce
Merhaba Seyfullah bey
Bence bu rüyanın iki yorumu var.
1.si:
İki minibüs çalışma hayatınız ile özel hayatınızı temsil etmekte.
Zincirle size bağlı olan önem vermiş olduğunuz.
Ve sizin için sıkıntılar,yorgunluklar ve yıpranmalar yaratan.
Rüyada mola yaşamanız ise sizi yoran hangisi ise durup dinlenmeniz gerektiği mesajıdır.Araca binmek istiyorsunuz fakat sıkıntıları ve sorunları dert ettiğiniz için binemiyorsunuz.
2.si ise :
Rüyada görülen araç ve araba kendi geçmiş rüyalarımdan görüp de sonra çıkmış olmasına göre bedendir.
Zincirle bağlı olduğunuz araç Ruhunuzun bağlı olduğu bedeni simgeler,kar buz kaygan zemin zorlu bir hayat yaşadığınızın,rahat bir hayat sürmediğinizin işareti.
Araca binmeye çalışmak ölmeyi istemenizi simgeliyor.
Çünkü araca binerseniz zincir kopacak.
Bir türlü binememeniz ise henüz bu hayatınızın bitmediğini ve devam etmeniz gerektiğini vurguluyor.
Mola gibi bir durum yaşamanız sıkıntılarınız ve zorluklarınızdan dolayı biraz nefes aldırılacaksınız.
Yürümeyle bitmeyecek süreç bıkkınlık verdi diyorsunuz ya bu hayatın artık sizin için hızlı gelişim sağlamadığını düşünüyorsunuz.Rüyanıza yansıması bu.
Arkadan gelen araç ise bir sonraki bedeniniz.Tekrar bedenleneceğinizi hissediyor ve seziyorsunuz.Fakat daha vakti olduğu için yeterince vakıf olamıyorsunuz.Sezinlemeniz tekrar bedenleneceğiniz konusunda emin olmanızdan kaynaklanıyor.
yaklaşık 9 yıl önce
Nimoza kardeşim,
Bana göre tekrar bedenlenmeyeceğim. Yani tekrar bedenleneceğimden değil bedenlenmeyeceğimden eminim…
yaklaşık 9 yıl önce
Arkadan gelen minibüsün belirsiz olması ya da bir fikrinizin olmaması belki de buna işarettir.
yaklaşık 9 yıl önce
Merhabalar tüm dostlar, merhabalar hocam..
Bence bu mesaj, uzun zamandır beklediğiniz dönüşümün/hızlanmanın zamanının yakınlaştığını, ancak bu dönüşümün son derece çetin olduğunu anlatıyor. Bir aracın arkasından çekilmek, bugüne kadar aldığınız aydınlatma/rehberlik görevini “görünürde” tek başınıza ve zorluklar içerisinde yaptığınızı simgeliyor bence. Lakin bu aşamadan sonra öyle olmayacak. İnsanlığın uyandırılma aşaması çok hızlı bir aşama kaydedecek ve bu işte çok aktif bir rol alacaksınız. Bu güne kadar aldığınız birikim bunun içindi. Size görünmez olarak destek verenler bir şekilde görünür duruma geçecekler. Yalnız olmayacaksınız. Beklediğimiz değişim zamanı sanırım geliyor hocam. Kaşiflerde belirttiğiniz gibi bugünden yarına değil ama çok kısa bir zaman içinde olacak.
Daha öncede nacizane işaret ettiğim gibi, bu yaşlı gezegenin enerji/frekans alanı hızla değişiyor ve içinde yaşayan her canlı buna uyum sağlamak durumunda olacak. Bilinçler açılacak ve yükselecek, sorular çoğalacak, hasat mevsimi yaklaşacak.
Sizin gibi görevliler bu günler için hazırlandığından dolayı çok koşturacak, çok yorulacaksınız. Beklenen, tatlı bir yorgunluk olacak.
ışık ve sevgiyle..
yaklaşık 9 yıl önce
Anıl Bey,
Bende sizin yorumunuza yakın yorum yaptım. Fakat arkadan gelen araçla ilgili olarak beni tatmin edecek bir açıklama bulamadım. Geçmişte de buna benzer iki ayrı rüya daha görmüştüm. O rüyalarımı da yazarsam durum daha iyi yorumlanabilir.
“Bir otomobille Eskişehir’e gidiyoruz. Arabayı acemi bir şoför sürüyor. Arkada da birileri var ama kimse gerçek hayatta tanıdığım bir sima değil ama rüyamda hepsi tanıdık. Asfalt yolda giderken sanki gözüme bir tabela çarptı. Eskişehir tabelası tali asfalt olmayan bir yolu işaret ediyor gibi geldi. Fakat emin olamadım hemde zaten gittiğimiz yolun Eskişehir yolu olduğunu biliyorum. Doğru yöne gidiyoruz ama o tabela niye tali yönü gösterdi diye düşündüm. sakin bir şekilde ilerlerken yol yavaş yavaş rampa olmaya başladı. Bir dağı tırmanmaya başladık. Tırmandıkça yol buz kaplanmaya başladı. Yolda ciddi kalınlıkta buz olmasına rağmen acemi şoförüm gayet güzel yol aldı. Araba hiç kaymadı ama “kaydı”, “kayacak” endişesini sürekli yaşadım.
Dağın yarı bellerinde rampa bitti ve yol düzlendi. Fakat bu seferde 30-40 cm kalınlıktaki karı yarıp gidiyoruz. O zaman tali yolu gösteren tabelanın anlamını anladım. Bu yol kapalı olabilir…
Gittiğimiz yol karla kaplı olduğu için bizden önce o yoldan kimsenin gitmediğini anlayabiliyorum. İçimde büyük bir endişe, “ya bu yol ilerde tamamen kapalıysa” diye. Yolun yarılarına gelince karşıdan bizim araç gibi bir aracın yolu yararak geldiğini gördüm. O zaman çok büyük bir rahatlık yaşadım. Yol kapalı değil diye emin olabildim. Ayrıca hemen arkasından kar küreme aracı ve pek çok araç onu takip etmekte. Dar bir köprüden geçişmemiz gerekti. Bizim aracı müsait yere çekip onun geçmesini bekledik. Araç tam yanımızdan geçerken uyandım.”
Öyle sanıyorum ki ilk yazdığım rüyamdaki mola yeri ile bu rüyamdaki geçiş için bekleme aynı zamanı yani şimdiyi gösteriyor olabilir. Gerçi bu rüyamda gerçekleşmeyen tek şey karşıdan gelenler. Yani o ana kadar olan her şey gerçekleşti. Şimdilerde karşıdan geleni görmem lazım. Fakat karşıdan gelenle bir ilişki kurmadım onun için gerçek hayatta da onunla ilişki kurmayabilirim. Bu rüyamı yaklaşık 1-2 yıl önce görmüştüm.
Başka bir rüyam ise (Ne hikmetse tüm rüyalarımda baş rolde arabalar var.)
“Birileri uzun bir yolculuğa çıkacak. Ben gidecekleri aracı hazırlıyorum. Önce servise gidip bakımını yaptırdım. Lastiklerini değiştirdim ve deposunu doldurmak için bir petrole giderken önüme bir araç çıktı ve yolumu kesti. Bende o araçtan kurtulabilmek için asıl gitmem gereken yoldan değilde başka bir yoldan gitmeye karar verdim. Fakat bu yol bir tepeyi tırmanmayı gerektirdi. Yol çok çamur olduğu için arabanın kayacağı endişesini yaşadım. Fakat rahatça tırmandım. Tepeden inerken uyandım.” Petrol tepenin hemen dibine yakın bir yerdeydi. Araçta tanıdığım (gerçek hayatta tanımadığım) kişiler vardı. Ayrıca ilk gördüğüm rüyadan daha sonra gördüğüm bir rüya.
Son anlattığım rüyamdan görevimin kıyamete kadar olacağını anlıyorum. Sanırım kıyamet sonrası görevli kalmayacağım. Bu rüyamda da araçta birileri vardı. Yani yalnız olmayacağım. Hepsini tanıyorum ama hiçbirinin yüzünü görmedim.
yaklaşık 9 yıl önce
Her üç rüyamdan da anladığım şey ben bir şekilde zor olan yolu seçmişim. Gerçi bilinçli bir tercih yapmadım ama sanırım bedenlenmeden önce yaptığım bir tercih olmalı. Tekamül açısından benim için daha uygun hayatı yaşıyorum diye düşünüyorum. Endişelenmeyi epey deneyimledim.
Rüyamda karşıdan gelen ile son rüyamdaki arkamdan gelen araç aynı şey olabilir. Bu bir kişi olabileceği gibi bir düşünce akımı da olabilir. Fakat ilginç olan kar temizleme aracının arkadan gelişidir.
yaklaşık 9 yıl önce
Arkadan gelen kar temizleme aracı( aynı zamanda karşıdan gelen araçlar) size değilde, sizi takip edenlere yardımcı oluyor olabilir mi? Aynı yolu ve karı enerji/düşünce akımı olarak düşünecek olursak da eskimiş, işe yaramayan düşünce sistemlerini temizleyip yerine yenilerini koymak için gelen taze akımı simgeleştirmiş olabilir belki hocam.
O araç, artık işe yaramayan kirlenmiş enerjiyi, yenilenmek üzere “geri dönüşüm kutusu”na yollayarak, ihtiyaç olan bilgiye yer açan bir sembol bence. Sanırım değişimin nasıl da geniş kapsamlı ve hızlı olacağını haber veriyor.
yaklaşık 9 yıl önce
Seyfullah Bey,
Ben de yorumcu olmamakla birlikte, diğer rüyalarınızla beraber naçizane şöyle yorumluyorum. Gitmeniz gereken bir yol var ve siz de bunu biliyorsunuz. Doğruya çok yakın yollar, yönler ve araçlar seçiyorsunuz ama onlar tam da olması gerektiği gibi değil. Siz ısrarla inandığınız yol, araç ve yönü takip etmeye çalışıyorsunuz ancak, her üç rüyada da uyarılılıyorsunuz.
– O yön değil bu yön,
– O yol değil bu yol,
– O araç değil bu araç.
Aklım bu kadarına yetti, üstelik ben pek rüya görmem. Ancak sanki inandıklarınızı şöyle bir gözden geçirmenizde fayda var gibi geliyor bana.
yaklaşık 9 yıl önce
Seyfullah Bey,
Kar küreme aracı, yolunuzun açılıyor olduğunu;
petrol, gidilecek adresi bildiğinizi; arkadaki araç da, yapmanız gereken tercihi gördüğünüzü anlatıyor bence. Ama buna rağmen siz bu yönlendirmeleri dikkate almadan devam etmeye çalışıyorsunuz sanki.
Bu arada, bu yorumumla ”yanlış yoldasınız” gibi önermelerde bulunduğumu zannetmeyin sakın. Düşünce yapınızı kendime oldukça yakın buluyorum. Ancak rüyalarınızdan yaptığım çıkarımlar bunlar…
yaklaşık 9 yıl önce
Sevgili Cosmos kardeşim.
Bahsettiğin konu pek çok arkadaşın kafasını karıştırıyor ve bunda da çok haklısın. “İçinde yaşadığımız evren hologramdır” tanımlamasını biliyorsun. Artık bilim bunun bir teori olduğu görüşünde hem fikir ve bu konuda eskisi gibi kestirip atmıyorlar.
İşe ruh açısından bakarsak, ruh hologram değil gerçek katların bir üyesidir. Berzahta ya da tekamül ettikçe daha üst seviyelerde hareket eden, Yaratan’ın parçası olan bir gök sakinidir. Çok sevdiğim bir şifacı, ruhu bir bilgisayar oyununda kendisine atanan karakteri yöneten bir oyuncuya benzetmişti. Bu benzetme çok büyük oranda doğrudur. Nasıl bir bilgisayar oyununda, biz ekranın içine girip o karakterle kendimiz olarak özdeşleşemiyorsak, “kumanda” “ekran” ya da “klavye” gibi arabirimlere ihtiyaç duyuyorsak ruh da bu hologramın içindeki senaryosal dersi alabilmek için “eterik beden”, “astral beden” gibi bu ortamla daha uyumlu, yapısı oryantasyona uğramış enerjiler kullanır. Bunları da bir nevi arabirim olarak düşünebiliriz. Eterik beden,vücudun enerji düzeyini ve çakralarını kontrol eder. Eğer eterik beden, fizik bedenden ayrılırsa yaşam sona erer. Bu beden aslında astral beden/perispirinin parçası olup, perispiri herhangi bir nedenle bedenden geçici olarak ayrıldığında(derin uyku, hipnoz, koma, astral seyahat vs) onun yerine “vekilharç” olarak bakar. Perispiri bedende değilken aralarında bir köprü oluşması gerekir çünkü bedene asıl yaşamını veren ve onu kontrol eden perispiridir. Bu yüzden oluşan bu bağa “gümüş kordon” adı verilir. Bu kordon belli bir süre eterik bedeni canlı tutar ve fizik bedenin ölmesini engeller. Ancak gümüş kordonun yardımı ile bile perispiri çok uzun süre beden dışında kalamaz. Belli süre bedene dönmez ise enerjisi son derece azalan fizik beden kurtarılamaz. Bu yüzden doktorlar, çok uzun süre devam eden koma durumlarında fişi çekerler. Çünkü irtibat kopmuş, beyin ölmüştür.
Fiziksel ölümden sonra berzaha dönen perispiri, hayat boyunca aldığı, saniye saniye kaydettiği bilgileri ruha aktarır ve daha sonra başka bir deneyim için tekrar fiziksel/hologram aleme intikal eder(arada berzah yaşamı vardır ama o ayrı konu). Kur an’ı Kerim buna; “İki tarafınızda yaptıklarınızı an be an kaydeden melekler vardır” diye tasvir eder. Burada bahsedilen işte bu astral bedendir.
Sonuç olarak perispiri, bir arabirim olarak bu boyuta uygun değerlerden yaratılmıştır. Ruh, gerçeklik/düzlem itibari ile bu elektriksel 3 boyutlu deneme bölgesine gelemez. Bedenlenmeler son bulduğunda ruh, bu parçasını kendisine tekrar oryante ederek alır ve üst katlara, arşa yolculuğuna devam eder. Titreşim itibari ile astral bedenin tek başına berzah ötesine geçmesi mümkün değildir. Yine de imgeleme, düşünce hızında seyahat ve zaman bükme gibi pek çok ruhsal kabiliyete haizdir. Tabi ki erbap olanlar için.
Biraz uzun oldu kusura bakma Cosmos kardeşim ama inan bunu kısaca açıklamanın bir yolu yok. Umarım sorunu az çok yanıtlamıştır. Sürçü Lisan affola..
sevgi ve ışıkla..
yaklaşık 9 yıl önce
alıntı
“Ben, bedenimde değilim bedenim benim içimde, zihnimde değilim zihnim benim içimde.
Ben derken bilincimin özünden bahsediyorum. Dünyada değilim dünya benim içimde. İçime döndükçe; beden, zihin, dünya meydana geliyor ve ben yeniden ve yeniden oluşturuluyorum.” İçime dönerek, zihnimi, bedenimi ve tüm evreni oluşturuyorum.
yaklaşık 9 yıl önce
Pardon aşağıdaki yanıt bu yazın içindi Nimoza kardeşim. Gözlerim yavaş yavaş bana ihanet ediyor sanırım:)
yaklaşık 9 yıl önce
Sevgili Anıl
Uzun zaman sonra sizi burada görmek keyif verici.
Düzeltmene gerek yoktu 🙂 farkettim zaten.
Ayrıca gözlerine de haksızlık yapma 🙂 Daha neler görecekler kimbilir…
yaklaşık 9 yıl önce
Çok teşekkür ederim Nimoza kardeşim. Senin varlığını ve bilgeliğini hissetmek de ayrı güzel.
Umarım yakında gözlerimiz çok güzel olaylar görecek. Selametle kal:)
yaklaşık 9 yıl önce
Bilgi kitabından ALINTI
Fasikül 17
–Cin de ALLAH’in bir Varligidir. Onlar nasildir, bulunduklari yerler nereleridir, vücut
yapilari nasildir? Onlari da niçin ögrenmeyelim? diye , korkularinizi da yenerek, bir
Gayret gösterse idiniz, Dünyaniz bu kadar geri kalmazdi.
Unutmayin ki, Islamin Kitabinda bahsedilen Cinler, Sizlere Hakiki yolu gösteren
Yüce Varliklardir ve RABBIN Emrinde hareket eden Dostlardir. Kötülükler daima kötü
kisilerin basina gelir. Bunun sebebini neden bugüne kadar arastirmadiniz?
Cin dediginiz Varliklardan korkacaginiza, kendi hemcinslerinizden korkunuz.
Çünkü en büyük fenaligi Siz, kendi kendinize yapacaksiniz. Yine Sizi kurtaracak olan
RABBIMIZ’ in Emri ile, korktugunuz Cinler olacaktir.—-
Nokta vuruşunu iyi yapmış.Bizi kurtaracak olan cinler(miş)..
Yani şu yazım tarzı ve ifade tarzı gerçekten bu kitabın cinler tarafından yazdırıldığını gösteriyor.
yaklaşık 9 yıl önce
Güzel bir tespit Nimoza.
yaklaşık 9 yıl önce
İçimize dönmeden içselleştiremeyiz. Zamanı, mekanı, boyutları, enerjiyi nihayetinde Yaradanı özümseyemeyiz. İçe dönmeden tüme varmak mümkün olmaz..
Ne kadar güzel bir yazı bu sevgili Nimoza. Hoş senden gelecek her yazı aydınlanmanın başka bir vesilesi oluyor. Daha azını asla beklemiyorum:)
Çok özel bir eserde de aynı şeyi söyler;
“There is no growth without birth. Without a foothold in the past, we cannot walk towards the future.”
“Doğmadan büyümek diye bir şey yoktur. Geçmişimizle yüzleşmeden geleceğin katmanlarına yol alamayız.”
sevgi ve ışıkla..
yaklaşık 9 yıl önce
Merhaba dostlar
Hürriyet gazetesinde yazan Ertuğrul ÖZKÖK bey, bugün çok güzel bir yazı dizisine başladı. Okumanızı tavsiye ederim.
Sevgi ve ışıkla..
yaklaşık 9 yıl önce
Herkese merhabalar…
Geçen gün tavsiye ettiğim sitenin admini olduğunu düşündüğüm arkadaş güzel bir yazı yazmış. Sizlerle de aylaşmak istedim.
“Gümüş kordon”, Parapsikoloji’de süptil bedenleri fizik
bedene bağlayan kordona verilen addır. Astral seyahatlerde seyahat ederken astral bedenle fizik bedenin arasındaki bağlantıyı bu gümüş kordon sağlar. Gümüş kordon koparsa kişi ölür; ancak öyle kolay kolay kopmaz.Astral esnada koptugunu hiç duymadım
Enerji Beden’in en ilginç organlarından biri de bu “Gümüş Kordon”dur. bu kordon aslında çakralardan biri olarak ele alınır ve en çok göbek (karın) çakrası ile ilgilidir (Plexus solarium). Bunun sanskristçe adı RAMA DANA dır. Rûhu bedene bağlayan temel kablodur yani.
Kordon, hem fizyolojik bedenimizin hem de enerjik bedenimizin göbeğinden çıkıyor ve 50 bin yılın bir gün olduğu bir mesafede direkt yaradana bağlanıyor! İsterseniz siz bunu bir kuklacının ipi gibi düşünün. Bu eksik ve hatalı bir benzeştirme; ama işâret ettikleri açısından kullanılmaya değer. O kanaldan bize sayılı nefesimiz, rızkımız, iyi ilhâmlar gelir. Bundan başka, o kanaldan varlığa yolculuk mirâç ediyoruz.
O gümüş renkli ve hiç kopmayan kordon (Worm Hole).gaianın kendisi ile bağlantılı . Siz Allah da diyebilirsiniz
Kalbe giren ve şahdamarının başlangıcı olan aort var. Kalbe bağlı bir de 9 ay 10 gün boyunca varlığını sürdüren göbek kordonu var. Yine kalbe bağlı bir gümüş kordon var ve dördüncü olarak kalbe bağlı hablilverîd (Allah’ın ipi gibi) bir apayrı tünel var. Bu sonuncu tünel ya da kablo-kordon, ruhu bedene bağlıyor. Göbek deliğinin olduğu yerde ayrıca nefis ile bir üçlü kombinezon kuruyor: Ruh, nefis, beden (takyon, lukson ve tardyon) bir arada olabiliyorlar göbek bağında.
“Gümüş kordon bedensiz astronomide, hep uzayan hiç kopmayan. Böyle gümüşî bir kordon var gerçekten. Mesafeden bağımsız sonsuza dek uzayabiliyor. Karadelik-akdelik bitişiktir mesafe sıfırdır ama bu mesafeyi açarsanız, uzun bir tünel çıkar. İşte o tünel, gümüş kordonun ta kendisidir..”
Özellikle 50bin yılın 1 güne bağlanıp direk Yaratan’a ilişkilendirmesi ve ruha “takyon” benzetmesi yapılması çok ilgimi çekti..
Sevgi ve ışıkla..
yaklaşık 9 yıl önce
Sayın Anıl bey kardeşim;
“Enerji Beden’in en ilginç organlarından biri de bu “Gümüş Kordon”dur. bu kordon aslında çakralardan biri olarak ele alınır ve en çok göbek (karın) çakrası ile ilgilidir (Plexus solarium). Bunun sanskristçe adı RAMA DANA dır. Rûhu bedene bağlayan temel kablodur yani.” Bu yazıda anlamadığım şey neden ruhun illaki fiziksel bir araca bağlanma gereksinimi olduğu?
Fiziksel bir temas olmazsa olmaz mı?
Teşekkürler.
yaklaşık 9 yıl önce
Pardon, link göründüğü gibi çıkmıyor. Fazla uzun olmuş:)
Direkt olarak http://www.gnoxis.com olarak ulaşabilirsiniz. Atmaya çalıştığım link parapsikoloji linki içinde. Aksaklık için tekrar özür:)
yaklaşık 9 yıl önce
Merhaba dostlar
http://www.gnoxis.com/exp%C3%A9riences-de-mort-
imminente-ph%C3%A9nom%C3%A8nes-paranormaux-ou-neurologiques-43779.html
Mistik ve spritiuel konularda güzel bilgilerle dolu bir site. Forum şeklinde yapmış olmaları ayrıca bir güzellik bence. Site genel olarak biraz dağınık ama konu ile ilgili iseniz harcadığınız zamana değer der ve tavsiye ederim..
Sevgi ve ışıkla..
yaklaşık 9 yıl önce
http://www.gazetevatan.com/eylem-kaftan-776061-yazar-yazisi-dunyanin-gelecegini-turkiye-belirleyecek-/
Güzel bir roportaj olmuş.. özellikle son soruya verilen cevap bana hocamın; “Kıyamet Türkiye’den başlayacak, hem Doğuya hem Batıya yakın olarak, herkesin kabullenebileceği şekilde dizayn edilme sebebi bu” deyişini hatırlattı..
yaklaşık 9 yıl önce
Merhaba Seyfullah bey. Geçenlerde izlediğim Yıldızlar arası adlı filmin etkisinde kalarak size yöneltmek istediğim bir soru var. Zamanda ileri ve geri gitme konusunda (genel kabul sayılır) geçmişe geri dönülemez ancak ışık hızına yakın bir hızda bu hızla giden madde, insan vs. için 1 saatlik bir süre sabit insana göre 20 yıla karşılık geliyor. Ancak bu geleceğe gitme olmuyor. Sadece zaman daha hızlı akıyor. Varsayalım ki geçmişe dönebiliriz, burada büyük baba paradoxu ortaya çıkıyor. Yani geçmişe gittiğinde büyük babanı vurursan sende hiç olmazsın gibi. Geleceğe gidildiğinde de aynısı ortaya çıkmış olacak. Geleceğe giden biri kendi yaşlanmış hali ile karşılaşır ve o yaşlanmış hali tarafından vurulursa o yaşlanmış halide hiç bir zaman olamayacak gibi ayrı bir paradox.
Bunların ötesinde zamanla ilgili, örneğin bugün gökyüzünde gördüğümüz yıldızların görüntüsü yaklaşık 1 milyar yıl öncesine ait olduğu söyleniyor. Bir deney yapılsa çok uzun mesafe değilde 1 ışık yılı dünyadan uzak bir bölgeden iyi gözlemlenebilir bir araç ile dünyaya bakılmış olsa dünyanın eski hali ve dünyada eski devirlerde yaşayan insanlar görülebilir mi?
yaklaşık 9 yıl önce
Hakan Bey,
Büyük Baba paradoksuna bilimin verdiği cevap; “siz Büyük Babanızı öldürdüğünüzde zaten sizin olmadığınız bir paralel evrendeki Büyük Babanızı öldürmüş olursunuz ve siz yaşamaya devam edersiniz” şeklindedir. Fakat bazı bilim insanları bu paradoks yüzünden “doğanın böyle bir şeye izin vermeyeceği için geçmişe gidilemez” söylemleridir. Sizin verdiğiniz örnek ise bu söylemi çürütüyor. Çünkü Einteine göre hız yaparak zamanda ileri doğru gidilebilir. Eğer gittiğiniz yerdeki torununuz sizi öldürürse zamanın buna da izin vermemesi gerekir ama durum öyle değil.
Benim düşüncemde ise dedeni öldürürsen evrenin tüm zamanı değişir. Dedenin ölümünden sonraki zaman, yeni baştan şekillenir ve zaten olmadığın bir evren oluşur ki bunu da asla kimse anlayamaz. Yani bana göre belki de böyle müdahaleler yapılıp durmaktadır. Fakat zamanın içindeki kimse bu durumu anlayamaz. Eğer zamanın dışından bir müdahale olursa zamanın dışında olan aradaki farkı görebilir.
Gök yüzüne baktığımızda gördüğümüz görüntünün sebebi ışığın hızının sınırlı olmasındandır. 1 milyon ışık yılı uzağa bir araç göndersek oradan dünyaya baksalar gördükleri ışık dünyadan 1 milyon yıl önce çıkmış bir ışın olur. Eğer mucizevi bir şekilde uzay aracı anında orada olabilse dünyanın 1 milyon yıl önceki halini görürlerdi. Hatta böyle bir yeteneğimiz olsa tüm dünya tarihini doğru olarak yeniden oluşturabilirdik…
yaklaşık 9 yıl önce
Tespit Kardeşim,
Kılıktan kılığa girip esip savuruyorsun. Bence bir psikologa git. Gerçekten ihtiyacın var. Gerçi hasta olan kişi hasta olduğunu kabul etmez. Onun için hasta olduğunu kabul etmeyeceksin ama kusura bakma hangi kılığa girersen gir, en çok iki yazıyla kendini ele veriyorsun. İster Tespit ve Karar ol, ister Salman Elibol ol, ister Alper Berk ol kafayı değişmediğin sürece fikirlerin çöpe atmaya bile değecek fikirler değil…
Sahte meiller kullandığın için meillerine attığım mesajları okumadığın için buradan yazmak zorunda kaldım. Diğer okuyuculardan özür dilerim…
yaklaşık 9 yıl önce
Selam tüm dostlara:)
Buraya açılışı ben yapayım istedim. Şu an aklımda bir şey olduğundan değil aslında.. sadece sizleri özledim. Her ne kadar sitenin yeni yüzüne hemen alışamadıysamda, “her şeyin nasıl olması gerekiyorsa öyle olduğu” gerçeğini bildiğimden takmıyorum. Yazıların hepsinin tekrar yerli yerine daha iyi bir temelle oturacağını ve daha çok kişiye ulaşacağını biliyorum. Her ne kadar pek çok değerli yorum silindi ise de önemli olan bu.. Umarım bu site çok daha fazla dosta ulaştığında daha renkli bir veri tabanı oluşacaktır..
“That will be.. wil be…”
Sevgi ve ışıkla..