SEYFULLAH DEMİR'İN DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞTIĞI BLOG
Neden dünya denilen bu gezegendesin? Merak ediyorsan oku…
Neden dünya denilen bu gezegendesin? Merak ediyorsan oku…
23 Şub
Öncelikle belirtmeliyim ki! ben, hiçbir dinin ya da düşüncenin mensubu değilim. Yazdıklarım tamamen, kendi düşüncelerimdir. Bu minvalde niyetim, ne İslam’ı yermek, nede yüceltmektir… Benim amacım yıllardır yaptığım araştırma ve incelemelerin sonucunda ulaştığım bilgileri paylaşmaktır. Bu düşüncelerim hiçbir kesimin düşünceleriyle moda mod uymaz. Her kesimin -bana göre- doğrularını alıp yanlışlarını eleştirmekteyim. Din konusu kutsal değer olduğu için, pek eleştirmek istemem ama bazen zorunlu oluyor.
Ben, tüm dinlerin kutsal olduğunu ve insanların tekâmül etmeleri için, oluşturulduğunu düşünüyorum. Dinlerdeki asıl amaç, kişilerin Tekâmül edebilmeleri için, yaşam alanı oluşturmaktır. Onun için, çeşitli dinler ve faklı akımlar vardır. Tüm bu inanışlar insanların yapısı More >
23 Şub
Tasavvufî anlayışa göre, İnsanda iki ruh vardır: Birine rûh-i hayvânî, diğerine rûh-i sultânî denir. Benim yazılarımda da bu iki ayrımı yaptığımı görürsünüz. Bende aynı ayrımı hayvansal içgüdüler ve ruhsal içgüdüler olarak yapmaktayım. Bu ayrımın sebebi insanın bedensel güdüleri ile ruhsal güdülerinin toplamından oluşmuş olmasıdır. Şekilde 1’de görüldüğü gibi ruh sıfır zekâyla başlar ve beden dünyada içgüdüleri sayesinde yaşar. Onu hayatta tutan tamamen içgüdüleridir ve bu içgüdülere hayvansal içgüdüler adını verdim. Kuran ise bu içgüdülere şeytan adını vermektedir. Bunlar Ego, üreme, annelik, yaşama içgüdüsü v.b güdülerdir. İnsanı kalu beladan kıyamete kadar bu güdüler hayatta tutar.
Tasavvufi anlayışa göre ruhun manevi terbiye ve tekâmül esnasında hâl ve mertebeleri yedi More >
23 Şub
Kimisi dine inanır, kimisi inanmaz. Kimi, bir dini saçma sapan görürken, beğenmediği dinden daha kötü olan başka bir dine, ölesiye inanır. Siyasi görüş olarak dahi, çok farklı düşünüyoruz. Biri milliyetçilik derken, diğeri evrenselcilik der. Kimi bireyin özgürlüğünü öne alırken, diğeri devleti öne çıkaran görüşü savunur. Kimileri gelişmeyi başarmışken, bir kısmı olabildiğine geri kalmıştır.
Bu durumun çok basit bir cevabı yoktur. Kimilerine göre, insanın bu durumunu, çevre veya yetişme şartları belirler ama benim cevabım biraz daha farklıdır. Durumu anlatabilmek için, öncelikle dinleri inceleyerek başlamak istiyorum. Her dinin, özel inanan gurubu vardır. Yani, her dini ayakta tutan ve devam etmesini More >
20 Şub
Cezayir’in güney doğusunda Büyük Sahra çölünde Tassili n’Ajjer denen yerde bulunan resimler sanırım bilinen en garip şeylerden biridir. Çünkü bilimin; insanlığın geçmişine uydurduğu şablona hiç uymuyorlar.
Bir hatırlayalım; ne diyor bilim: İnsanoğlu ilk medeniyeti Sümerlerle bundan 4500-5000 yıl önce oluşturdu. Ondan önce insanlık taş devrini yaşıyordu. İnsanlık henüz giysiyi modern anlamda geliştirememişti. Oysa bu resimlerde insanlar modern giysiler giymektedir. Bayanlar etek veya pantolon giymekte ve birçok insan başlık takmaktadır. Bunun nesi garip demeyin. O dönemlerde henüz elbise bilinmiyordu. İşin daha garibi çok sıcak olan sahra çölünde zaten pekte elbiseye gerek yoktur. Oysa resimlerde bir dalgıcın elbisesi gibi vücudu tam saran elbiseler More >
19 Şub
Geçmişten kalan pek çok şeye, bilim inandırıcı cevap vermekte zorlanmaktadır. Daha doğrusu, bilimin, insanlığın gelişimine çizdiği yöne, yani ilkelden gelişmişe doğru olmayan, pek çok veri, ya görmezden gelinmekte ya da kimseyi ikna etmeyen bir cevapla durum geçiştirilmektedir. Örneğin; bu gün bizler Kamboçya’daki Ankor kenti, ya da piramit gibi bir eser yapamazken, teknolojinin gelişmediği dönemde sırf bir kişinin ihtirasları sonucu yapıldığı düşünülmektedir. Hele Peru’da bulunan Sacsayhuaman ya da Machi Picchu’daki taş duvarları tüm teknolojimize rağmen, yapamayız.
Yanlış anlaşılmasın piramitleri, Ankor kentini ya da nemrut tümülüsünü yapamıyor oluşumuzun sebebi, çöpe atacağımız o kadar paramızın olmamasıdır. Bütün bu zenginliklerimize rağmen, o More >
17 Şub
Giriş
Konuyu daha iyi anlayabilmek ve kavram karmaşasını engellemek için, bazı tanımların mevcut anlamından biraz farklı bir anlamda kullanılacak. Öncelikle o tanımları yapmak gerekir. Çünkü konunun yanlış anlaşılmasının önüne geçecektir.
Görünen evren: Üç mekân, bir zaman boyutuna sahip, ışığın hüküm sürdüğü, görebildiğimiz maddeyi (yıldızlar, galaksiler) kapsayan evren. Şekilde 1’de en alt düzeyde görülen yer.
Kuantum evren: Görülemeyen maddeyi kapsayan dört zaman bir mekân boyutundan on zaman bir mekân boyutuna kadar olan şekilde kuantum katlarıyla gösterilen ve karanlık maddeyi de içeren evren. Şekil 1’de, 1’den 7’ye kadar olan kuantum katları..
Astral: Enerji olarak kuantum katlarının en düşük düzeyi. 1. Kuantum katının en altı. Kütlenin yığıldığı seviye. More >
16 Şub
İnsanı, yapay zekâ vâri bir şey diye tanımladık ama onun zekâ geliştirmesinin yolu deneyim biriktirmesidir. İşte deneyim biriktirip daha fazla sorunları çözebilecek düzeye gelebilmeye tekâmül etmek diyeceğiz. Aslında insan, tıpkı yapay zekânın daha çok bilgi biriktirerek iyi bir aşçı olması gibi bilgi biriktirip daha zeki olur. Bu kavrama dinler tekâmül der. Her ne kadar tekâmül kâmil insan olma yönüyle sadece alınıyorsa da biz: hem IQ hem de EQ zekâ gelişiminin tamamına tekâmül diyeceğiz. Yani tekâmül kelimesini “bilinç geliştirmeişlemi” anlamında alacağız. Araştırmacılar birçok zekâ yönü tanımlasa da biz kabaca bu iki yönü ele alacağız. Sonraki bölümlerde bu kavramı daha genişleteceğiz More >
15 Şub
Bu ayet, Tâlut ismi altında gizlenmiş Mehdiyi anlatmaktadır. Yani bana göre bu ayetler geleceğe bakmaktadır. Çünkü Tevrat’ta Samuel 1’de anlatılan hikayeye göre Sandık Beytşemeşliler’den bazılarını cezalandırıp yetmiş kişiyi yok etmesinden korkup onu İsraillilere geri verdi. Bu olay olduğunda İsraillilerin başında kral toktur. Samuel peygamber aracılığıyla Rab’ten direk emir almaktadırlar ama yine de More >
15 Şub
Bu blokta anlatmaya çalıştığım mantık, Tevrat tarafından da desteklenmektedir. İnsanlığın, birileri tarafından, tekâmül edip bilinçlensin diye, dünyada eğitime tabi tutulduğunu söylemekteyim. Şimdi o delilleri Tevrat’tan inceleyelim.
İlk insan, hayvanat bahçesi de olan bir laboratuvarda geliştirilip, doğal ortamda çoğalmaya bırakıldığında, Âdem cennetten kovulmuş oldu. Kontrol altında çoğalması izlenirken, tekrar hayvanat bahçesine girmesin diye, engel konulmuştur. Tevrat,
[stextbox id=”warning”] Yar.3: 24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.[/stextbox]
diyerek, bu durumu mükemmel bir şekilde hayallerimize sunar. Hayvanat bahçesi de olan laboratuvar, o insanlar için, ekmek elden su gölden More >
15 Şub
Medeniyetin, Sümerlerle yoktan ve bir ön hazırlığı olmadan birdenbire ortaya çıkması biraz gariptir. Bu durumu birçok kişi doğal süreç olarak görür. Oysa müdahale edilmeyen ve doğal süreci yaşayan toplulukların böyle bir medeniyet kuramadıkları görülür. Konuyu açıklığı kavuşturmak için bazı kaynaklardan alıntılar yaparak başlamak istiyorum. [stextbox id=”grey”]
Sümerlerde Bilim:Yerleştiklerinde çanak-çömlek yapmayı ve madenleri işlemeyi biliyorlardı. Aşağı Mezopotamya’da Dicle ve Fırat nehirleri kıyısında Uruk, Lagaş, Eridu, Ur, Kiş gibi kent devletleri kurdular. Gelişmiş bir yapı tekniği kullanıyorlardı. Yerleştikleri kesimlerde muazzam bir sulama sistemi kurup, kanallar, barajlar ve bentlerle hem seli önleyip bataklıkları kuruttular hem de düzenli sulamaya dayalı bir tarım More >
14 Şub
Son yorumlar