Makaleyi buradan dinleyebilirsiniz…

[stextbox id=”warning”]

  1. Ey giysisine bürünüp kenara çekilen!.
  2. Kalk da uyar!

[/stextbox]

“Ey! görevlendirilen kişi, haydi dikil, doğrul, kalk göreve başla”. Kastedilenin Mehdi olduğunu düşünüyorum. Çünkü zaten Müzzemmil süresinde, Peygamber göreve çağrılmıştı. Ayrıca Peygamber görevi süresince hiç kenara çekilmedi. Onun için uyarı ona olamaz. [stextbox id=”warning”]

  1. Rabbinin yüceliğini duyur!

[/stextbox]

Sistemin çalışmasını anlat. İnsanlara gerçekleri duyur. [stextbox id=”warning”]

  1. Temizle giysilerini! 
  2. Uzaklaştır kendinden pisliği!

[/stextbox]

Yapacağın görevi şâibeden uzak tut. Pisliği çirkinliği egoyu uzaklaştır hayatından. (Şeytanına hâkim ol anlamında) [stextbox id=”warning”]

  1. Çok bularak başa kakma yaptığın iyiliği! 
  2. Ve yalnız Rabbin için dayanıklı kıl benliği!

[/stextbox]

Asla büyüklenme. Egona yenilme ve görevini yaparken başına gelecek eziyetler ve sıkıntıları kendine dert etme. Sana esinlediğim gibi, onları karşıla ve  sabret. [stextbox id=”warning”]

  1. O boruya üfürüldüğünde,

[/stextbox]

Duyuru yapıldığı zaman, (yani kütüphaneler açıldığında) [stextbox id=”warning”]

  1. İşte o gün çok zorlu, çok çetin bir gündür.

[/stextbox]

Doğru bilgiye vakıf olmayanlar için çok zorlu ve şaşırtıcı bir gündür. [stextbox id=”warning”]

  1. Küfre batmışlar için hiç de kolay değildir.

[/stextbox]

O güne kadar gerçeği örtüp her şeyi bildiğini sananlar için kolay değildir. [stextbox id=”warning”]

  1. Benimle, yarattığım kişiyi baş başa bırak!

[/stextbox]

Bu ayet, devamı dünyayı tek gerçek olarak algılayan sistemi eleştirmektedir. Ben materyalist düşünen bilim dünyasının kastedildiğini söyleyeceğim ama, aslında tüm insanlığa hitap ediliyor. [stextbox id=”warning”]

  1. Hesapsız bir mal verdim ona. 
  2.  Göz doyurucu oğullar verdim. 
  3. Alabildiğine imkânlar döşedim onun için. 
  4. Tüm bunlardan sonra hırs ile daha da artırmamı istiyor. 
  5. Hayır, iş sanıldığı gibi değil! O, bizim ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi.

[/stextbox]

İnsanlar yaşadıkları hayata dalmışlar. Çocuk yetiştirip, para kazanıp, servetlerine servet katma derdindeler. Ve gerçek bilgi hakkında en küçük bir fikirleri yok. Aksine gerçekleri anlamamak için inatla uğraşmaktadırlar. Gerçekten de,  bilim dinin, pek çok söylemine ulaşmış olmasına rağmen, inatla bunu görmezden gelmektedir. [stextbox id=”warning”]

  1. Ben onu dik bir yola süreceğim.

[/stextbox]

Gerçeği görmemekte ısrar edenlerin önüne engel çıkaracağım. Böylece o ısrarlarına devam edemeyecekler. (Gerçekten bilim ilerledikçe, materyalist bilim pek çok konuda yenilmiştir. En son kaleleri Evrim teorisidir ama o da epey darbe yemiştir. Ayrıca Kuantum teorisi ile, bilim dinin konularına balıklama dalmak zorunda kalmıştır.) [stextbox id=”warning”]

  1. Derin derin düşündü o; ölçtü-biçti. 
  2. Kahrolası, nasıl bir ölçü kullandı!
  3. Bir kez daha kahrolası, nasıl bir ölçü kullandı?!
  4. Sonra baktı. 
  5. Sonra yüzünü buruşturdu, kaşlarını çattı. 
  6. Sonra arkasını döndü ve böbürlendi. 
  7. Şöyle dedi: “Bu, rivayet edilerek gelen bir büyüden başka şey değil.”

[/stextbox]

Bilim bu güne kadar elde ettiği bilgi birikimi sonucu, çok şeyler öğrendiğini görüyoruz. Bilimin en önemli argümanı ölçüm yapabilmesidir. Yani biri bir değer elde ettiğinde, başkaları da o değere ulaşabilmelidir. Bu sayede bilim, her şeyin kendiliğinden olup giden bir düzen olduğunu sanmaktadır. Çünkü yapılan bilimsel araştırmalar, bunun böyle olduğunu gösterdi. Onun için, çok kesin olarak bu sistemin işleyişini çözdüğünü düşünür. Yani bilim; olan her şeyin doğa kanunları çerçevesinde kendiliğinden olduğunda ısrar eder. Bu konuda dindarları aptal varlıklar olarak görür. [stextbox id=”warning”]

  1. ”İnsan sözünden başka bir şey değil bu.”

[/stextbox]

Oysa bu sadece insanın ulaştığı yanıltıcı bir sonuçtur. Çünkü, Kütüphaneler açıldığında, insanlık bir illüzyonda yaşadığını anlayacak ama, yeni bilgilere ayak uydurmak onlar için, epey zor olacaktır. [stextbox id=”warning”]

  1. Onu sekara fırlatacağım.

[/stextbox]

“Sekar” insanlığın kıyametten sonra yaşayacağı ortamdır. Cehennem olarak sembolize edilen yerin gerçek ismi Sekar’dır. Yani Sekar sembol değildir. Tüm insanların öldüğünden gittiği yerin ismidir Sekar. İnsanoğlu O’ndan gelip O’na dönecektir. Ruh 11inci boyuttan aşağıların aşağısına atıldı, yani O’ndan geldi ve tekrar geriye aynı yere dönecektir. Dönüş işlemi Sekar’da gerçekleşmektedir. Bu durum insanın insafına bırakılmamıştır. Kesinleşmiş hükümdür. İşte tüm insanlık (materyalist olsa bile) tekâmül ederek Sekar’dan ârş’a çıkacaktır. Böylece O’na dönme işlemi sona erecektir. [stextbox id=”warning”]

  1. Bilir misin nedir sekar? 
  2. Ortada bir şey bırakmaz, hiçbir şeyi görmezlik etmez o.

[/stextbox]

Sekar; görünen evrendeki her şeyin hem kaynağı hem de tekamülünü tamamlayacağı yerdir. Evrendeki tüm atomlar tekamül sürecinden geçerek Kaynakla bir olacaktır. En küçük toz zerresi bile geri bırakılmayacaktır. [stextbox id=”warning”]

  1. İnsan için tablolar/levhalar/ekranlar sunandır o.

[/stextbox]

Sekar kendi içinde yedi katlı bir sistemin adıdır. Yedi gök katından oluşan bir yazılımdır. Ve insanlar bu gök katlarında zorunlu tekâmül ederek ârş’a varacaktır. Sekar’ı oluşturan şey, Levhi Mahfuzdur. Yani Sekar Levhi Mahfuz programı sayesinde oluşmuş sistemin adıdır. Tamamen enerjiden oluşmaktadır. (Sekar cehennem olarak düşünüldüğü için ayete; yakıcı bir yermiş gibi anlam verilmiş. Oysa levvaha kelimesi levhalar yapan anlamına da geliyor.) Buradan Sekar’ın yedi level’lı bir sistem olduğunu anlayabiliyoruz. Yedi level, yedi gök katı karşılığıdır. Sekar içinde bir alt program olan görünen evren sayesinde, tekamülün başlaması sağlanmıştır. Fakat kıyamette bir üst boyuta geçen insanlık, açık bilgilerle tekâmüle devam edecektir. [stextbox id=”warning”]

  1. Üzerinde ondokuz vardır onun.

[/stextbox]

Sekar, yedi level’lı bir sistemden oluşuyor ama, o da 20 level’lı bir sistemin en alt tabakasıdır. Yani Sekar bitirildiğinde ilk level’ı bitirmiş olacağız ve bitirmemiz gereken 19 level daha olacak. Muazzam bir sistemden bahsettiğimi bilmem kaç kişi anlayabilmektedir.[stextbox id=”warning”]

  1. Biz, cehennem yârânını hep melekler yaptık. Ve biz, onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; “Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor?” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden başka şey değildir.

[/stextbox]

Öte dünyada hep melek türü varlıklar var.  Orada meleklerden başkası olamaz. Bu durum, insanların da kıyametten sonra, öte dünyaya melek olarak gideceklerini anlatır. Ayrıca ayette insanların kalplerinin mühürlendiğini anlatır. Dine inananlar kalpleri mühürlü olduğu için her şeyi kendilerine delil görür ve inanmaya devam eder. Oysa iman etmeyenlerinde kalpleri mühürlü olduğu için, her şeyi kendilerine delil görerek inanmamaya devam eder. Yani kimin hangi inanca sahip olacağı plânlanmış bir durumdur. [stextbox id=”warning”]

  1. Hayır, sandıkları gibi değil!
  2. Yemin olsun Ay’a, 
  3. Yemin olsun geceye, sırtını döndüğünde; 
  4. Yemin olsun sabaha, ağarıp ışıdığında, Ki o gerçekten en büyüklerden biridir.

[/stextbox]

Bu ayetler Sekar’ın önemine vurgu yapmaktadır. [stextbox id=”warning”]

  1. İnsan için bir uyarıcıdır.

[/stextbox]

Ayette insanlığın, Sekar tarafından bilgilendirildiği vurgulanmaktadır. Tüm bilgilerimiz planlar içinde bize verilmektedir. [stextbox id=”warning”]

  1. Sizden, öne geçmek yahut arkaya kalmak/erken davranmak yahut gecikmek isteyen için. 
  2. Her benlik kendi kazandığının bir karşılığıdır.

[/stextbox]

Yaratılanlar çeşitli seviyelerde tekamül düzeyindedirler. Bu düzeyi kazanmaları tamamen kendi uğraşları sonucudur. Yani herkes seviyesini, kendi uğraşları sonucu kazanır. [stextbox id=”warning”]

  1. Uğur ve bereket yârânı müstesna.

[/stextbox]

Ayette bahsedilen “uğur ve bereket yaranı”, altınçağa gidecek olanlardır. (Cennet altınçağ şehirleridir) [stextbox id=”warning”]

  1. Bahçelerdedirler.
  2. Birbirlerine soruyorlar, 
  3. Suçlular hakkında: ”Sizi sekara sürükleyen nedir?”

[/stextbox]

Altın çağdakiler sekara doğru gidenleri nasıl gittiklerini sorgularlar. [stextbox id=”warning”]

  1. Cevap verdiler: “Namazı/duayı yerine getirenlerden değildik.”
  2. ”Yoksulu yedirip doyurmuyorduk.”0
  3. “Boş lakırdılara dalanlarla dalar giderdik.”

[/stextbox]

Ayetlerin asıl anlamı “biz sosyal yardımlaşmayı destekleyenlerden değildik ve iş yapma imkanı kalmayanı da, doyurup tatmin etmiyorduk, miskini de yiyeceklendirmiyorduk; işsiz güçsüze de kendi ekmeğini kazanacak fırsat ve imkân vermiyorduk” şeklindedir. Bu durum zaten insanlığın geneli tarafından göz ardı edilmiştir. Bu ayetler mevcut inancın oluşması için eklenmiştir. Yoksa, sekara gitmenin tek yolu tekâmül etmektir. [stextbox id=”warning”]

  1. “Din gününü yalanlıyorduk.” 
  2. “Nihayet, tartışılmaz ve karşı çıkılmaz bilgi önümüze dikildi.”

[/stextbox]

Kıyamet olgusu insanlığın geneli tarafından, bir hûrafe olarak algılandı.

İşte, kütüphaneler açıldığında artık, itiraz edilebilecek hiç bir şey olmayacak. [stextbox id=”warning”]

  1. Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati. 
  2. Ne oluyor onlara da öğüt verip düşündüren şeyden yüz eviriyorlar? 
  3. Sağa-sola kaçışan yaban eşekleri gibidirler, 
  4. Arslandan ürkmüşlerdir.

[/stextbox]

Yani onlar daima stres ve savunma halinde olup gerçekleri göremiyorlar. Bu yaşam gailesine dalmış insanın doğal halini anlatıyor. Stres altında olan insan, esas olan tekamülü göremeyip başka şeylerle avunuyorlar. Oysa onlara durumu anlatanlar var ama, onları görmezden geliyorlar. (Bu durum insanlığın doğal yapısıdır.) [stextbox id=”warning”]

  1. İçlerinden her kişi de istiyor ki, kendisine açılıp saçılmış sayfalar verilsin.

[/stextbox]

Neden daha önce onlara bu bilgilerin açık verilmediğine itiraz edecekler. [stextbox id=”warning”]

  1. Hayır, öyle şey olmaz! Doğrusu şu ki, âhiretten korkmuyorlar.

[/stextbox]

Bu sistemin açık olarak insana bildirilmesi mümkün değil. Yarı bilinçli dönemini yaşayan insan, kendinin farkında ama neden var olduğunun farkında değil. Onun için, bu bilgilerden haberi olursa tekamülü sekteye uğrayabilir. [stextbox id=”warning”]

  1. Hayır, iş, sandıkları gibi değil! O bir öğüt verici/bir düşündürücüdür.
  2. Dileyen düşünür onu, öğüt alır.
  3. Ve onlar, Allah’ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O’dur.

Not: Mealler Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinden alınmıştır.[/stextbox]

Bu durum insanların sandıkları gibi değil. “Sistem” kimin sekara doğru gideceğini, kimin altınçağı yaşayacağı planlar dahilinde gerçekleştirir.

Bu surenin bize verdiği önemli bilgi, 20 level’lı bir sistemin içinde olduğumuzdur. Bu bilgiyi başka hiçbir yerde bulamayız. Bilim bile bu bilgiye ulaşamaz. Sadece Kuran’da olan bu bilgiye göre bizler, 20 level’lı bir sistemin en altındaki 1inci Level’dayız. 1inci Level kendi içinde 7 level’dan oluşmaktadır. Nebe 12 ayetinde “Üstünüze yedi sağlam bina çattık.” dediği odur.  Bizler ikinci Level’dayız. Kıyametle ikinci Level’ı bitirip üçüncü Level’a geçeceğiz. Bahsettiğim bu level’lar ruhun yaşadığı yerlerdir. Beden olarak bizler ,Tin 5 ayetinde dediği gibi “Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık”  olarak anlatmaya çalıştığı, ara ara dünyaya enkarne olup eğitim alıp gittiğimizdir. Nebe 12 ayetindeki üst ile Tin 5 ayetindeki aşağı kelimeleri aynı şeyi anlatır. İnsan beden olarak gök katlarının en altının da altında yani, aşağıların aşağısında yaşar.

Müddesir suresiyle ilgisi olmayan ama benim için önemli olan Sâd suresinden bir bölümü de burada incelemek istiyorum. [stextbox id=”warning”]

SAD

  1. İşte şunlar da sizin peşinize düşenlerdir. Onlara merhaba yok. Çünkü onlar cehenneme salınıyorlar.
  2. (Arkadan gelenler öncekilere) Derler ki: “Hayır, asıl size merhaba yok. Çünkü cehennemi bize siz takdim ettiniz. Bakın o ne kötü yatak!”
  3. “Ey Rabbimiz! Bize bunu takdim edenin ateşteki azabını kat kat artır” derler.
  4. Bir de derler ki: “Kötülerden saydığımız birtakım adamları (fakir müminleri) niye göremiyoruz?”
  5. “Onları eğlence yerine tutmuştuk ha! Yoksa bu gözler onlardan kaydı mı?”
  6. Şüphesiz ki bu haktır. Ateş ehlinin birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır.
  7. De ki: “Ben ancak korkuyu haber veren bir peygamberim. O tek ve kahredici olan Allah’tan başka tanrı da yoktur.”
  8. ”O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O çok güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.”
  9. De ki: “Bu, bir büyük haberdir.”
  10. ”Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.”
  11. “Münakaşa ederlerken, benim melekler yüksek topluluğuna ait ne bilgim olabilirdi?”
  12. “Ancak ben açıktan açığa korkutmakla görevli olduğum için o bilgi bana vahyediliyor.”

Mealler Elmalılı Hamdi Yazır’dan alınmıştır.[/stextbox]

60-63 ayetlerinde cehennem ehli kendi aralarında konuşmaktadırlar. 64üncü Ayette konuşabilmenin mümkün olduğunu söylemektedir. 69-70’inci Ayetler arasındaysa Peygamber yüksek Melekler Topluluğunun konuşmalarından habersiz olacağını ama bu konuşmadan vahiy sayesinde haberi olduğunu söylemektedir. Baktığımız zaman yüce konseyin konuşmasının ne olduğu belli değildir. Oysa hemen önceki ayetlerde Ateş ehli aralarında konuşmaktadır. İşte yüce konsey dediği bu cehennem ehlidir. Bu durum benim anlatmaya çalıştığım şeyi tam olarak açıklar. Fakat durum hemen anlaşılmasın diye araya konuyla ilişkisi olmayan ve genel bir anlam taşıyan 65, 68’inci ayetler sıkıştırılmıştır. Böylece mevcut inanç sistemine ters olan bu durum kamufle edilmiştir. Ayetleri sıra ile okurken 65, 66, 67, 68 ayetlerini okumadan geçin. Bakın konu bütünlüğü nasıl sağlanacak.

Bu ayetlerden anladığım şey Cehennem denilen yer enerji ortamıdır ve ruhların, meleklerin hatta Yüksek konseyin yaşadığı yerdir. Kuran’da cehennemin yeri açık değildir. Yalnız ateşten yaratıldığını biliyoruz. Yedi gök katı da enerji ortamıdır. Hicr 44 ayetinde ‘Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların her biri için birer grup ayrılmıştır.’ diyerek, Cehennemin yedi kapısı olduğunu söyler. Bana göre bu yedi kat olan cehennemin anlatımıdır. Yani gök katları cehennemdir ve ruhların tam da yaşayacakları ortamlardır. Çünkü ruhlar da, enerjiden yapılmadır ve ayetteki “her biri için birer grup ayrılmıştır” sözü tekamül seviyesine göre, her katta birilerinin olacağını anlatır.

Her kat farklı frekansa sahiptir. Tahmin ettiğim frekans aralığını başka bir yazımda yazdım. İnsan ruhu da tekâmül ederken bu frekansı yükseltir.  Frekans yükseldikçe üst katlara doğru yükselir. En son yedinci katın sonunda evrendeki varlığını sona erdirecek girişimi yapar. İlk oluşurken madde antimadde birleşmesinin tersi bir olguyla var olmuştu. onuncu boyutun sonunda ikiziyle birleşerek, madde yönünü yok ederek, kaynakla bir olur. İkiz ruh, anti ruh olduğu için madde antimadde çarpışması olur ve gama ışını olarak bu evrenden çıkar. Geldiği yere geri döner. Böylece O’na dönme işlemi gerçekleşmiş olur. Kuran bu yeri sekar, cehennem, öte dünya adlarıyla anlatmaktadır…

Seyfullah DEMİR