HAKKIMDA

1959 yılında Trabzon’un şirin köyü Hamsiköy’de doğdum. Tahsil hayatımı Ankara ve Trabzon’da bitirdim. Hayatımı mühendislik yaparak kazanıyorum.

Bilimsel konulara ve görüşlere çok değer veren biriyim. Örneğin 1980 yılından beri Bilim Teknik Dergisini takip ediyor ve Tübitak’ın çıkardığı hemen her kitabı okudum. Mümkün olduğunca belgeselleri seyrederim.

Müslüman bir insanın aldığı temel dini eğitimi aldım ama gençliğimde dinleri merak etmiş ve özellikle Kuran’ı incelemiştim. O zamanlar Kuran’da olan çelişkiler ve bilim dışı söylemler beni dinden uzaklaştırmış ve gizli ateist olarak hayatıma devam etmiştim. Yine de birçok konuda yakın çevremi rahatsız eden görüşlerimi gizleyememiş ve kalplerini kırmıştım. Zamanla, geliştikçe o insanların dine olan ihtiyaçlarını anlamış ve onları yermekten vazgeçmiştim.

Hayatımda iki büyük dönüş noktası yaşadım. İlki; 2002 yılında Zeytinburnu, Bakırköy arasında çalıştığım anroşman inşaatında oldu. O güne kadar edindiğim bilgi birikimiyle dinlerin saçma olduğuna karar vermiş olmama rağmen o gün dinlerle bilimi bir araya getiren bir kitap yazmam gerektiğine karar vermiştim. Hatta o gün kitabın isminin “Dünya ve Ötesi” olmasına karar vermiştim bile. Oysa “ötesi” ile ilgili ne yazabileceğimi hiç bilmiyordum. İnsan inanmadığı bir şey hakkında kitap yazmaya nasıl karar verir, hâlâ kendime şaşıyorum. Üstelik o güne kadar kitap yazmayı rüyamda bile görmedim.

O gün yaşadığım durumu özetlemem gerekirse, sanki oraları sihirli gibi gelmişti bana. Gökyüzündeki bulutların dizilişi bir başka gözükmüştü gözüme. Sezgilerim, o günün benim için bir milat olduğunu söylüyordu. Bulutların dizilişi garibime gitmişti. Sanki ekmek dilimleri gibi Marmara’nın üstünden karaya doğru uzanmışlardı ama güneşin önünü hiç kesmemişlerdi. Sahil boyu Zeytinburnu Bakırköy arasındaki sayısız yürüyüşümde beynimde yağmur gibi fikirler oluşuyordu. Bu büyük değişikliğin ne olduğunu anlayamamıştım. Hatta bu duyguların verdiği hisle çevrede oturan insanlara “ne oturuyorsunuz dünyada yeni bir dönem başlıyor” demek istedim ama beni deli sanacaklarından emin olduğum için sesimi çıkarmamıştım. Aslında o günkü duygu yoğunluğunu beş yıl bir daha yaşamadım ama kitap yazma isteğim hiç dinmedi ve beş yıl boyunca bir sürü şeyler yazdım. Bana göre harika şeyler yazdım ama sonra bu bilgilerin asıl yazmam gerekenlerin temellerini oluşturduğunu anladım. Beni anlayan dostlarım ve özellikle şimdi Doktor olan oğlumla bu bilgileri paylaştım. Onların beni eleştirmeleri sayesinde bilgilerin ne harika şeyler olduğunu anlayabildim.

Bu bilgilerin bana sezgi olarak geldiğini söylemeliyim. Bir konuda düşünürken sorun olarak gördüğüm bölümlerin harika çözümlerini buldum. Çoğu zaman çözümü geçmiş ezoterik bilgilerin içinde gördükçe dinlerle daha çok ilgilenmeye başladım. Fakat dinlerle ilgilenmeye başlamam Dünya ve Ötesi adlı kitabımı yayınladıktan sonraya rastlar. Zaten kitabı yazarken, dinleri karıştırmadan yazmam gerektiğini biliyordum. Dinlerle ilgili olan bilgileri ikinci bir kitap olarak vermem gerektiğini düşünmüştüm.

Bu arada Dünya ve Ötesi adlı kitabımı yayınlamadan önce gördüğüm bir rüya bendeki ikinci değişikliğin habercisiydi. Aslında kendi düşünceme göre kitabı bitirmiştim, hatta bir nüshasını Ergun Candan’a bile vermiştim ama o hiç ilgilenmedi.

 29.10.2007 tarihinde sabah gördüğüm rüya.

 [stextbox id=”grey”]

Bir odada geniş bir yatakta yatıyorum üstüm açık oda karanlık ama ben sanki görünmez bir lamba tarafından aydınlanıyorum gibi görünür vaziyetteyim. Odada biri daha var ama görünmüyor, hem karanlık tarafta tavana yakın duruyor hem de zaten bedeni yok.

Benim yattığım yatak aslında inisiye bilgilerini bana empoze eden bir araç. O bedensiz varlıkta yatağın fonksiyonları hakkında bana bilgi veriyor. Aslında rüyam boyunca hiç konuşmadı ama bana bir sürü şey anlatmış gibi oldu. Ben yatakta sere serpe yatıp bilgilerin vücudumu sardığını hissetmeye çalışırken (o anda hiçbir şey hissetmediğimi de belirtmeliyim) oda beni seyrediyor. Gözleri yok ama bana baktığını biliyorum. Yatağın büyük olduğunu söylüyorum oda bana “evet” diyor. Yatakla uğraşırken bir kenarını kaldırdım ve altında bir yatak daha olduğunu gördüm. Bedensiz varlığa dönüp burada bir yatak daha var dedim ama ağzımdan söz çıkmadı düşüncelerimle söyledim oda aynı şekilde bana “evet” dedi ve uyandım.

Bir ayrıntı da bedensiz varlıkla düşüncelerle konuşurken benim bütün düşüncelerimi okumadığını sadece ona hitap ettiğim düşüncelerimi duymuş olduğu ayrıntısıdır.

[/stextbox]

İşte bu rüyada üstte olan yatak Dünya ve Ötesi adlı kitaba denk gelmektedir. Aslında tüm kitaba değil ruh, zaman ve sonuç bölümüne denk gelir. Çünkü diğer bilgileri rüyadan önce edindim ve zaten dünyada vardılar. Rüyamdan sonra kitaba harika bilgiler ekledim.

Dünya ve Ötesi benim bilgi konusundaki gelişmemin bir göstergesidir. O zamanlar harika bilgiler olarak gördüğüm şeylerin bazıları sonradan demode oldu. Yeni bilgiler gelince o bilgilerin bir kısmı değişti. Yani alttaki ikinci yataktaki bilgiler birinci yataktaki bilgilerin bir kısmını değiştirdi. Böylece bilgileri daha kolay özümsedim. Onun içinde Dünya ve Ötesi adlı kitabım satmadı ve bende satılması için hiç emek vermiyorum.

Aslında ikinci yataktaki bilgiler henüz son bulmadı. Bu sitede ulaştığım son durum yazılıdır. Yani zaman içinde, bir kısmının değişeceği veya yeni şeyler ekleneceği kesindir. Onun için kitap çıkarmaktan vazgeçtim. Sürekli değişen bilgiler ancak nette insanlara sunulabilir. Değişen bilgiler değiştiği anda hemen servis edilebilir.

Dikkat çekmek istediğim konulardan biri. Benim vahiy aldığım gibi bir düşünce doğmasın. Sezgi konusunda yazdığım durumu anlamak gerekir. Yani aslında Einstein’ın aldığı sezgi gibi sezgi aldığımı anlatmak istiyorum. Yani bu durum bana özel bir şey değildir.

Bu anlattıklarımdan iki farklı durum anlaşılabilir. Kimileri benim yönlendirildiğimi, kimileri tesadüfen hayat çizgimde olması gerekenler olmuş olarak düşünebilir. Ben sezgilerin birçok insan tarafından kullanıldığını biliyorum. Ayrıca rüyalarında yol göstericiliği kanıtlanmıştır. Onun için bu durumların bana özel olarak değerlendirilmesini istemiyorum.

Eğer yaşadıklarımı normal görenlerdenseniz sorun yok. Fakat yönlendirildiğimi düşünenlerdenseniz, şunu iyi bilesiniz ki! Bunu yapan tanrı değil. Sadece bizden daha önce aynı gelişmeyi yaşayan ve bize yardım eden ama şimdilik göremediğimiz bir güç tarafından olmaktadır. Ve bu yönlendirmeyi ilk defa yapmıyorlar. Tarih boyunca hep yaptılar. Günümüzde de yapmaya devam ediyorlar. Örneğin Atatürk aynı şekilde yönlendirilmiştir. Çünkü kıyamette önemli bir rol oynayacak olan Türkiye Cumhuriyeti, hem doğulu hem de batılı bir yapıya bürünmesi gerekecekti. İşte Atatürk’le bu gerçekleştirilmiştir.

Hiç hoşlanmayacaksınız ama Hitler bile yönlendirilmiştir. (Hitlerin kendisi kesinlikle inanıyordu. Tam 42 suikasttan kurtuldu.) Savaşlar insanlığın gelişmesinde lokomotif güç olmuştur. Yani bu günkü bilimimiz Hitler’e çok şey borçludur. Savaşların etik olmadığını düşünebilirsiniz. Öyle gücü olanların savaşsız sorunları çözmesini bekleyebilirsiniz ama ne yazık ki düşündüğünüz gibi güçleri yok. Onun için en uygun yolu tercih etmeye çalışırlar. Hedefleri bizleri bedensiz (saf bilinç olarak) yaşayabilecek kadar geliştirebilmek. Nihai hedefin güzelliği için geçici bir süre kan ve vahşetin kol gezdiği bir dünyaya izin vermek çok abes gözükmemelidir. Bunu kendi çocuğunuzu yetiştirirken çok rahat bir hayat yerine hayatın zorluklarıyla karşılaşmasını sağlamaya benzer. O zorluklarla yetişen çocuk ilerdeki hayatında çok daha başarılı olur. Bizlerde dünya hayatındaki zorluklar içinde pişerek gelecekteki sonsuz hayata hazırlanıyoruz.

Günümüzde yaşayan insanların da birçoğu yönlendirilmektedir. Örneğin Burak Özdemir, Kuran’a yeni bir yorum getirerek insanların farklı düşünceleri görmesi ve onlara aşına olmalarını sağlayacaktır. Aynı şekilde Ergun Candan benzer bir misyonla insanlara ruhun varlığını anlatmaya çalışmaktadır. Sanırım bu tür insanlar her toplumda vardır.

Kendinin yönlendirildiğini düşünen herkes kendini seçkin kabul ediyor. Hitler, dünyanın kendi aracılığıyla yeniden şekilleneceğini düşünüyordu. Burak Özdemir, mehdi olduğunu sanıyor. Fakat mehdilik konusunda rakibi var. Adnan Oktar’da kendini mehdi sanıyor. Kendisi açıkça söylemiyor ama çevresindekilerin söylemlerine de karşı çıkmıyor.

Şunu kesinlikle söyleyebilirim. Eğer mehdi diye biri varsa bu kesinlikle bir dini yaymayacaktır. Tüm dünyanın kabul edeceği ortak bir sistem oluşturmak zorundadır. Yani tüm dünya bu kişiyi kabul etmek zorunda kalmalıdır. İslam dinini yayarak dünyaya hakim olunmasının hiçbir yolu olacağını sanmıyorum. Aksine dünyanın geri kalanını itecektir. Onun için çözüm dinsel değil bilimsel olmak durumundadır.

Tüm bu yeni düşüncelere açık bir kuşak gelmektedir. İndigo denen bu çocuklar, mevcut statikonun içine sığmayacak kadar geniş bakış açısına sahip ve tutucu değiller. İşte bu gençler insanlığın lokomotifi olacaklardır.

-Müjdeler olsun tüm insanlığa, gelişimimiz içinde en zor olan bölümü başarıyla bitirdik. Çok daha rahat ve sorunsuz bir yaşam bizi bekliyor…

Seyfullah Demir

  • #1 Yazan: Zeki Aslan
    yaklaşık 6 yıl önce

    Seyfullah bey, günümüzde genel inanç, “kitaplar okuyarak hidayete erilir” şeklindedir. Oysa bu yanlıştır. Sahabe, kitaplar okuyarak mı hidayete erip asr-ı saadeti yaşadılar? Aynı şekilde Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiînin de, İslamı mükemmel şekilde yaşamalarına etki, kütüphaneler dolusu kitapları okumaları, İHL, İlahiyat fakültelerinde dirsek çürütmeleri değildi. Onların, islamı mükemmel olarak yaşamalarını sağlayan tek etken, “tâbiiyyet” idi. Sahabe Hz. Muhammed sav.e, Tâbiîn, Sahabeye, Tebe-i Tâbiîn de Tâbiîne tâbi’ oldular. Bu sistem günümüze kadar tasavvuf adı ile geldi. Tasavvufta veli-mürşide tâbiiyyet vardır. Bir insanın hidayete ermesi, Allah’ın irşad etmekle görevlendirdiği veli-mürşide tâbiiyyetiyle mümkündür. Bir insan mürşidi bulup ona tâbi’ olunca, kendi mehdisini bulmuş olur. Günümüzde mevcut veli-mürşitlerden biri de, geleceği müjdelenmiş âhir zaman mehdisidir. Yani bir insan, hakiki mürşitlerden birini bulup tâbiiyyetini gercekleştirince, mehdiye tâbi’ olmayı kısmen gerçekleştirmiş oluyor.

  • #2 Yazan: Alper ÜNVER
    yaklaşık 6 yıl önce

    “Bu halife yapılan insanın tabiyetidir ve Allah tarafından onay verilmiştir. İnsanın bozgunculuk yapacağı, (Bakara 30) Allah’ın gönderdiklerine inanmayacağı bilinen ve onaylanan bir durumdur. İnsanların çoğunluğu cehennem için yaratılmıştır Araf 179.”

    Demişsiniz.
    İnsanlara orta yolu, tekamülü, ilerlemeyi kazandırmak için gönderilen islam, bu yolu seçenlerin cennete, inkar edenlerin cehenneme gideceğini söylüyor.

    Savunduğunuz fikirlere göre cennet geride kalan, ilerleyemeyen, tekamüle uygun olmayan, maddeci insanların yeri olacak.

    İnsanların tekamülüne yardım/rehber olarak gönderilmiş bir kitaba uyanlar nasıl olupta cennette kalıp ilerlemekten alıkonulacak.

    Çok ironik değil mi bu?

    • #3 Yazan: Seyfullah Demir
      yaklaşık 6 yıl önce

      Alper kardeşim,
      Savunduğunuz fikirlere göre cennet geride kalan, ilerleyemeyen, tekamüle uygun olmayan, maddeci insanların yeri olacak.” demişsin ama bu benim düşüncelerimi yansıtmıyor. Müslümanlar tekamülde geri kalmış insanlar gibi lanse etmişsin. Bana göre tekamülü öte dünyaya (cehenneme) gitmeye yetmeyecek olanlar cennete gidecek. Bunlar da her toplumda bulunabilecek zeka olarak geri kalmış insanlar olacak. Her inanç gibi Müslümanlık da hitap ettiği kesimin tekamülünü yeterli seviyeye çıkarmıştır.

  • #4 Yazan: Furkan
    yaklaşık 6 yıl önce

    Merhaba Seyfullah Bey,
    Düşüncelerinizle ilk defa tanışacak olan bir insanın ilk önce hangi makalenizden başlamasını önerirsiniz? Temel bilgileri okumadan ileri bilgilere geçiş yapan okurlar çoğunlukla itiraza başvuruyor ve yanlış anlıyorlar.

  • #6 Yazan: özkan
    yaklaşık 6 yıl önce

    seyfullah bey bu din ve bu kuran bugün gelmedi. 1400 senedir binlerce sahabi dini insanlara peygamber efendimizden görerek ve dinleyerek öğrendileri şekilde anlattı. ve onlardan sonrada tabiin ve tebei tabiin dönemi ve onlarla birlikte ünlü hadis bilginleri ve günümüze kadar bir çok islam bilgini yazar düşünür bilim adamı geldi. ve dinimizi peygamber efendimizin yaşadığı gibi bize ulaştırdı. şimdi binlerce islam alim ve uleması hep yanıldı da sizmi hep doğruyu anlatıyorsunuz. peki anlatıyorsunuzda hangi ilimle anlatıyorsunuz. müctehid misiniz. ictihadda bulunuyorsunuz. kuran ayetlerini kendi heves ve hayallerinize göre yorumlayıp. yüce allahın birliğine bile dil uzatıp 2 ilah çıkarıyorsunuz. bu nasıl islam inancı sizdeki anlaşılmış değil. sizin düşünce ve ilim adı altında paylaştığınız şeyler bilgi olmaktan çok hurafe ve aldanmadan ibarettir. ve sizin islama yaptığınız saldırıyı kafir müşrikler bile yapamaz. kendinizi müslüman gibi göstermeyi bırakıp bence gerçek amacınızı söyleyinde bizim cahil müslümanlarımız anlasın. yoksa sizin fitneleriniz sayesinde birçok günümüz müslümanları (kuran ve sünnet bilmeyen araştırmayan) dininden olacaktır. allah sizede hidayet versin.

    • #7 Yazan: Seyfullah Demir
      yaklaşık 6 yıl önce

      Özkan bey,
      Sanırım beni tam olarak anlayacak kadar, yeterli sayıda makalemi okumadın. Okumuş olsan bile anlamadığın kesin. “tebei tabiin dönemi ve onlarla birlikte ünlü hadis bilginleri ve günümüze kadar birçok İslam bilgini yazar düşünür bilim adamı geldi” demişsin. Galileo bir zamanlar dünya dönüyor derken tek başınaydı. Oysa ben tek başıma değilim. Pek çok insan var benim gibi…
      Yazdıklarımı sitemde yayınladığım günden beri sadece senin gibi “takliti iman” sahiplerinden başkası tepki vermedi.

      Takliti iman: Ona ezberletilen şeyler yüzünden iman etmiş kişi, Yani sırf atasının dini diye inanan kişi.
      Hakiki İman: Araştırarak iman etmiş kişi.

      Hakiki iman sahibi işin sırrına vakıf olmuştur. İmanı ezberler üzerine değil araştırmalar üzerinedir.

      Değerli kardeşim, Eğer Kuran senin yada ulemanın tekelinde değilse bende okuyup anladığımı yazabilirim.Hatta Kuran bu konuda pek çok ayette aklımızı kullanmamızı öğütler. Oysa sen ve senin gibiler için geçmişte yazdığım bir not vardı onu okumanı öneririm…

      1. Ben, hâlâ annemin, dedemin, atalarımın dinini kullanıyorum, zerre kadar da üzerinde kafa yormam.’ diyorsanız…
      2. ‘İnanıyorum, tutuyorum, kılıyorum, yapıyorum, gerisine karışmıyorum.’ diyorsanız…
      3. ‘Bu işler akılla, makılla olmaz, inanırsın biter kardeşim.’ diyorsanız…
      4. ‘Hadis de Kuran kadar önemlidir, tartışmam, uydurma olduğu daha ilk harfinden belli olan tüm hadislere bile sahip çıkarım.’ diyorsanız…
      5. ‘Kuran’ı Arapça severim, Türkçe’siyle işim olmaz.’ diyorsanız…
      6. ‘Dini, birileri hap bilgi haline getirmiş ve bize sunmuşlar, onun için benim kafa yormama gerek yok.’ diyorsanız…
      7. ‘İçtihat kapısı kapanmıştır, eski adamlar dinimiz ile ilgili söylenmesi gereken her şeyi söylemişlerdir, bizim de kafamız zaten onlar kadar çalışmaz.’ diyorsanız…
      8. ‘Benim şeyhim, liderim, büyüğüm her şeyi bilir, o benim koruyucumdur, şefaatçimdir, o şefaat etmezse cennete giremem, o müsaade etmezse bir gıdımlık nefes bile alamam.’ diyorsanız…
      9. ‘Tüm yaptıklarına karşılık sana cennette 40 Huri, veya 40 Nuri verilecek.’ diyorsanız…
      10. ‘Kardeşim ben öyle oturup düşünmekle, tartışmakla, iyiyi doğruyu aramakla vakit kaybedemem.’ diyorsanız…
      11. ‘Yaratıcı inançsızları cayır cayır, vahşice yakacak.’ diyorsanız…

      Size kimsenin söyleyecek tek sözü olamaz. Fakat hiç olmazsa şunu düşünün:
      Almanya’da doğsan Hristiyan,
      Tibet’te doğsan Budist,
      İsrail’de doğsan Musevi olacaktın.
      Gerçekten, senin üstünlüğün ne?
      Allah sana niye torpil yaptı?…
      Seni; Einstein’den, Tesla’dan, Pastör’den vs. daha şanslı yapan nedir?
      Yani, seni bu insanlardan daha üstün yapan nedir ki?
      Onlar cehenneme giderken, sen cennete gitmeye adaysın!

      Kardeşim aklını başına topla… Kendini kandırma, cenneti hak edebilecek hiçbir özelliğin yok… Artık uyan!.. ve lütfen okumaya başla…

      Elbette şunu iddia edeceksin. “Biz Allah’ın doğru dini gönderdiği yerdeyiz, onun için tek doğru biziz.” Fakat hiç düşündün mü? dünyadaki tüm diğer insanlarda senin gibi düşünüp, atalarının dinine inanıyor. Yani sende tüm diğer insanlar gibi, sana ezberletilene inanıyorsun. Onlardan hiçbir farkın yok. Kuran’ın bu konudaki sözü (Bakara 170) seni de kapsıyor.

      Bakara 170 Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun.” dendiği vakit de: “Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız.” dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?

      Dini yönü zayıf olan bir insan ,senin sayende dinden çıkıp saçmalarsa” diye yazdın. Benim köküne kibrit suyu döktüğüm “Emevi dinidir”. Yani bu güne kadar bize din diye yutturulan Emevilerin uydurma hadislerle oluşturdukları inançtır. Bu inancın Kuran’la asla ilişkisi yoktur. Din diye bize yutturulan şeylere inanmamalarını sağlayabilirsem, en azından bir soru işareti oluşturabilirsem ne mutlu bana.

      Soruyorum? İnandığının, Allah’ın dini olduğunu nereden biliyorsun. Sen araştırmamışsın ki! Sana denileni kabul etmişsin. Hocalar camide, televizyonlarda sana Kuran’ın ayetleriymiş gibi yerleşik olan gelenekleri din diye anlatmışlar. Sende “ben ne anlarım” diyerek araştırmamışsın ve geçmiş bana laf yetiştiriyorsun. Eğer çoğunluk söylüyor diye doğru olduğunu düşünüyorsan o zaman Hristiyan olman gerekir. Çünkü en kalabalık din odur. En çok insan Hristiyanlığın doğru olduğunu söylüyor.

      Din diye yaşadığımız pek çok şeyin Kuran’la ilişkisinin olmadığını bilsen böyle davranmazdın. En basitinden erkek çocukların sünnet olması Kuran’ın değil Tevratın emri olduğunu bile bilmiyorsundur.

      Yüce Allah’ın birliğine bile dil uzatıp 2 ilah çıkarıyorsunuz.” diyorsun. Konuyu iyi anlamadığın belli. Aslında evrende Yaratıcıdan (ben ona “Kaynak” yada “O” demeyi uygun görüyorum) başka hiçbir şey yoktur. Benim bahsettiğim onun kademeleri, görünüşleridir. Sonuçta ademin içine üflenen O’nun ruhundandır. Yani bizde O’ndanız, başka bir şey değiliz. Yani tüm evrende ne varsa “O”dur. Fakat madde olduğu gibi, insan da, melekte hatta Arşı taşıyanlar da var. Hepsi ona giden yolda farklı bir seviyededir. Sonuçta evrendeki her şey O’ndan geldi O’na dönecek.

      Bu gün insanlık gaflet uykusundadır. Kaf 22 ayetine göre Kıyamette insanlık gaflet uykusundan uyandırılacak. Kıyamette rehberimiz olacak ama atalarınızın Kuran’a verdiği anlamlarla değil. O insanlığa rehber olabilecek sembolik bir teknikle yazıldı. Yavaş yavaş semboller çözülüyor…

      Kâf 22 (Kıyameti yaşayan kişiye) “Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir.” der.

      • #8 Yazan: özkan
        yaklaşık 6 yıl önce

        Seyfullah bey fazla tartışmaya girmeyeceğim. ama şunu söylemek istiyorum siz hayatınızı mühendis olarak kazanan bir insansınız fakat bir islam alimi gibi dini konularda bilgilerinizi paylaşıyorsunuz. sizin bu paylaşımlarınız bence çaycılık yapıp mekatronik mühendisliğinden bahsetmek gibi. yani kendi uzmanlık alanınızda halkı aydınlatın bence. müslümanlar olarak biz dinimizi Kur’an dan ve Peygamberin sünnetinden biliriz. bizim başka dinlerin görüşlerine ihtiyacımız yok. gidin hindulara anlatın bilgilerinizi mülüman türk halkına bu saçma şeyleri anlatıp beyinlerini bulandırmayın.gidin avrupada amerikada anlatın ingilizce olarak yada çinde anlatın çince olarak. bütün dinler çok doğru da sen islamda mı yanlışlıklar arama çabasına giriyorsun. neden diğer dine mensup olanların saçma sapan inanışlarını düzeltmiyorsunda Allah katında tek din olan islam inancını kendince yanlış bulduğun şeyleri düzeltmeye çalışıyorsun.Biz müslümanlar olarak kur’an ı doğru anladığımızı düşünüyoruz. bence sen cehennemde yanacak başka oda arkadaşları bul. bizim dinimiz bize seninki sana.

        • #9 Yazan: Seyfullah Demir
          yaklaşık 6 yıl önce

          Yani;
          Ben, hâlâ annemin, dedemin, atalarımın dinini kullanıyorum, zerre kadar da üzerinde kafa yormam.
          Bu işler akılla, makılla olmaz, inanırsın biter kardeşim
          .” diyorsun…

          Sen bilirsin de, sana inandığını sandığın Kuran’dan Bakara 170 ayetini tekrar hatırlatmayla yetineyim… Çünkü sana, Kuran laf anlatamıyorsa ben ne yapabilirim…

          Ayrıca merak ediyorum Kuran’ı okuyup anlamak için hangi meslekten olmak gerekir. Peygamberimiz tüccardı demek ki sana göre Kuran’ı tek anlayacak olan tacirler olmalı.

          • #10 Yazan: Adil Münekkit
            yaklaşık 6 yıl önce

            Çok doğru yazmışsınız. Kuran bize oku anla diye indirildi. Oysa bizim yaptığımız, arapçasını okuyup tekrarlamakla sevap kazanacağımızı düşünmemizdir. Bu aynen Bir makinanın kullanma klavuzunu ingilizce okuyup tekrarlamamıza benzer.

  • #11 Yazan: Tobe
    yaklaşık 7 yıl önce

    Seyfullah Bey
    Birkac haftadir sayfanizdaki makaleleri okuyorum. Kafami karistiran bazi sorularun cevabini buldum bile.. bir kismini daha diger makaleleri okudukca bulacagima inaniyorum. Yine de o kadar derin karmasik cok yonlu meseleler var ki insanin tam bir aydinliga kavusmasi bana su an benden cok uzak gibi geliyor..ama umutsuzluga kapilmiyorum yine de. Kalbimi ruhumu sakinlestirmeye gayret ediyorum.. yazilarinizi devam ettirip basarinizin devamini dilerim..gorusmek uzere

  • #12 Yazan: Necmettin Çörekcioğlu
    yaklaşık 7 yıl önce

    Sn.Seyfullah bey,
    Herhani bir yorum yapmayacağım.
    Sadece aslen Trabzon’lu bir hemşehriniz olarak kabul ederseniz bir tavsiyede bulunacağım.Tavsiye kelimesi maksadını aşıyor gibi geliyorsa size; 37 sene önce keşfettiğim ve halen okuyup mütalaa ettiğim inşaallah son nefesime kadar da devam edeceğim bir güzelliği bir hemşehrimle paylaşmak arzusu diyebilirsiniz.
    Lütfen ön yargısız olarak Risale-i Nur’u okuyun.

  • #13 Yazan: Furkan
    yaklaşık 7 yıl önce

    Seyfullah bey birşey daha sormak istiyorum:makalelerinizin bir kısmını okuduktan sonra anlattıklarınızın çoğuna aşina oldum ve ”Dünya ve ötesi” kitabınızı almaya karar vermiştim.ancak diyorsunuz ki o kitapta yazılan bilgilerin bir kısmı sonradan demode oldu değişti ve değişmeyede devam ediyor.şimdi ben bu durumda kitabınızı almalıyım mı yoksa makalelerinize devam mı edeyim? ayrıca 2013 yılında çıkardığınız ve şimdiye kıyasla yeni olan ”tanrısal bilim” kitabınız eski bilgilerinize nazaran daha mı güncel?

  • #14 Yazan: Furkan
    yaklaşık 7 yıl önce

    ufo ve uzaylılar hakkında ne düşünüyorsunuz?(atlantislileri karıştırmayalım)evrende bilinç hasadı yapılan tek gezegen dünya mıdır? Dünyada yapılan bu işlem evrenin başka yerlerinde de yapılıyor mu?

    • #15 Yazan: Seyfullah Demir
      yaklaşık 7 yıl önce

      Furkan Kardeşim,

      Evrenin genişleme hızına baktığımızda muazzam miktarlarda hasat yapılan sistem olduğunu görüyoruz. Evrende muazzam miktarda dünya gibi sitem varsa bile yeterli değildir. Paralel evrenlerde olmak zorundadır.
      Fakat UFO larla uzaydaki yaşamı özdeşleştirmiyorum. Bana göre UFO’lar zaman yolculuğu yapabilen torunlarımız olmalıdır… Bizimle iletişime geçmemelerinin sebebi de iletişime geçtiklerinde kendilerinin olumsuz etkilenecek olmalarıdır. Sanırım kıyamette bizimle iletişime geçecekler.

  • #16 Yazan: Harun Yıldız
    yaklaşık 7 yıl önce

    Seyfullah bey
    Mehdi inancı kadim bilgidir.Alakasız ada toplumlarında dahi vardır.Geleceğine bugünkü müslümanların nasıl iman ettiğine inanamıyorum.Allah peygamber gönderdiği toplumlardan sonraki peygambere inanacaklarına dair ağır bir söz almış.Peygamberimizin gelmesi ile (Son peygamber) bu ağır yük insanlığın omuzlarından kalkmıştır.Tembelliğin adını mehdi koyduk kurtulmayı bekliyoruz.
    Selamlar Harun

    • #17 Yazan: Seyfullah Demir
      yaklaşık 7 yıl önce

      Harun Kardeşim,

      Dediğin gibi mehdi inancı kadim bir bilgidir. Fakat Mehdi ile Peygamberin görevleri çok farklıdır ve asla aynı kategoride değildir. Peygamberler sistemin içinde insanlığın gelişimine katkı yapmak için gönderilen görevlilerdir. Her ne kadar tüm insanlığı ilgilendiriyor gibi gözükmesine rağmen toplumların bir kısmıyla ilgilidirler. Gerçekte hiç bir peygamber tüm dünyayı dizayn için gönderilmedi. Gönderilseydi tüm dünya ona inanırdı. Tüm dünya tek dinden olurdu. Bu kadar çeşitli din olmasını sağlamak insanın haddine mi düşmüş. Allah’ın onaylamadığı bir durum ortaya çıkamazdı. Kuran bu konuda çok açıktır. Yunus 99’da Peygambere bile ayar çekmiştir. Herkesin Müslüman olmayacağı, dünyada pek çok inancın olacağı aşikardır. Bu halife yapılan insanın tabiyetidir ve Allah tarafından onay verilmiştir. İnsanın bozgunculuk yapacağı, (Bakara 30) Allah’ın gönderdiklerine inanmayacağı bilinen ve onaylanan bir durumdur. İnsanların çoğunluğu cehennem için yaratılmıştır Araf 179.

      Oysa Mehdi sistemin sonlanmasını sağlayacak olandır. Onun için bir Peygamber statüsünde değildir. O bizim nasıl bir illüzyon içinde yaşadığımız gerçeğini bize anlatacak olandır. O dinler dönemini de sonlandıracak olandır. Dinleri sonlandıracak olması demek dinlerin de gerçeği anlatmadığı anlamı taşır. Kısacası Mehdi insanlık tarihinde tek doğru bilgiyi verecek olan kişidir. Bana göre Kuran’da Mehdi yoktur inancı, hatalı bir inançtır. İlgili makalelerimden okuyabilirsiniz…

  • #18 Yazan: Metin GÜZEL
    yaklaşık 8 yıl önce

    TEKAMÜL (SONSUZLUK VE YAŞAMIN ANLAMI)

    HER YERİN TEKAMÜL İLE İLGİSİ VARDIR.HER KİŞİ TEKAMÜL İÇİN İSTEDİĞİ YERE GİDEBİLİR.GİTTİĞİ YERLERDE ÇABALARI İLE VARACAĞI YERLERE VARABİLİR VEYA YERİNDE SAYABİLİR.DÜNYA İSE ÇOK ÖZEL DURUMU OLAN BİR PLANETTİR.DOĞAL GÜRZÜN İLK GEZEGENİDİR.BU YÜZDEN BURADA İLK VAROLUŞLA İLGİLİ SIRLARA ULAŞMAK OLASILIĞI GÜNDEMDEDİR VE TÜM VARLIKLAR SİLSİLESİ BURADA ENKARNE OLUP İLK VAROLUŞUN SIRRINI AÇMAYA ÇALIŞMAKTADIRLAR.ONDAN SONRAKİ BOYUTLAR İSE ZATEN AÇIK ŞUURLA YAŞANAN YERLER OLDUKLARI İÇİN TEKAMÜL ETMEK ORALARDA DAHA KOLAYDIR.DÜNYA İSE ÇOK ZORLU BİR YERDİR.VAROLUŞUN SIRRINI BULACAĞIM DİYE KİŞİLİĞİNİ KAYBETME TEHLİKESİ VARDIR.YANİ İŞE SIFIRDAN BAŞLAMAK.ONUN İÇİN VARLIKLAR DÜNYAYA ENKARNE OLURLARKEN DAHA ZİYADE YARDIM GÖRÜRLER VE SIÇRAMALARINI YARDIM İLE YAPARLAR.YARDIM GÖRMEDEN BU İŞİ BECEREBİLENLER İSE DAİMA BU DÜNYAYA YARDIMCI OLURLAR.BU ARADA DİĞER BOYUTLAR İSE DÜNYADAN VAROLUŞUN SIRRINI ALABİLMENİN YOLLARINI ELDE EDEBİLMEK İÇİN DÜNYAYI ÇEŞİTLİ ENERJİ ORTAMLARINA SOKUP DENEME YANILMA İLE BİLGİ ETMEYE ÇALIŞIRLAR VE BU ARADA DA KENDİLERİNE BULUNDUKLARI BOYUTTA YARDIMCI OLACAK VARLIKLARI YANLARINA ALABİLMEK İÇİN ÇEŞİTLİ ORTAMLAR HAZIRLARLAR VE BU BÖYLE SÜRÜP GİDER.

    BİR DE BU OLAYI TAMAMEN BAĞIMSIZ BİR HALDE DIŞARIDAN SEYREDEN GRUPLAR DA VARDIR.BU BAĞIMSIZ GRUPLAR DİĞER GRUPLARIN YAŞADIKLARI OLAYLARI DAHA ÖNCEDEN YAŞAMIŞLARDIR AMA TEKRAR BAZI OLAYLARI DÜZELTEREK YENİ İMKANLAR ELDE EDEBİLİRMİYİZ DİYE DE SÜREKLİ BİR GÖZETİM İLE OLAYI TAKİP EDERLER VE KENDİLERİNE ULAŞABİLEN VARLIKLARI DA YANLARINA YARDIMCI OLARAK ALIRLAR.BU ŞU ANDA BİR HİYERARŞİ GİBİ GÖRÜNSE DE ASLINDA DEĞİLDİR.HER AN VE HER OLAY ÇOK DEĞERLİDİR, İLK VAROLUŞUN SIRRINA ERİŞMEYE GİDEN YOLDA BİR ADIMDIR.DİKKAT EDERSENİZ ARANAN ŞEY SON DEĞİL “İLK” DİR. İLK E ULAŞMAK İÇİN EN SON HALKANIN BİLGİSİYLE VE EN İÇTEKİ HALKANIN BİLGİSİYLE HAREKET EDİLİR.TÜM HALKALAR BİRBİRİNE YARDIMCIDIR.SİSTEM BÖYLE ÇALIŞIR

    HERŞEY, HER ŞEY OLAN HERŞEY İÇİNDİR.

    METİN GÜZEL

    • #19 Yazan: Seyfullah Demir
      yaklaşık 8 yıl önce

      Metin Kardeşim,

      Yazın çok açık değil. Örneğin Gürz nedir? Yada İlk varlıklar silsilesinde adı geçen varlıklar veya olayları bağımsız dışarıdan seyredenler kimlerdir. Ayrıca adı geçen varlıklar nerededir?

      • #20 Yazan: Metin GÜZEL
        yaklaşık 8 yıl önce

        Seyfullah bey,hikayenin anlatımının bir özeti olan bu bilginin BİLİM tarafından ispatı zaman içerisinde yapılacaktır.Bu konuda Dünya planeti üzerindeki tüm bilgiler BİLİM e yardımcı olacaktır.Tüm varlıklar silsilesi de zamanı gelen bilimsel bilgileri Dünya üzerinde hep birlikte tesis edecekler ve bu böyle sürüp gidecektir….
        (Belki de Gürz Balon evren teorisindeki balondur)
        Tek mutlak doğrunun DEĞİŞİM olduğunun idrak edilmesiyle BİLİM in de önü sonsuza açılacaktır.

        Sonsuz bir çizginin üzerine hareket eden bir nokta koyalım .Noktanın sağına Bilinen soluna Bilinmeyen diyelim.İşte varlıklar silsilesi bu çizginin her yerinde olan noktaları teşkil edenlerdir.Her varlık bir sonraki noktaya gelişerek hareket eder.Bazı varlıklar ise istedikleri an da istedikleri noktada olabiliyorlar.
        Tüm gayret çizginin iki ucunu kavuşturabilme çabasıdır.Bunun adı da SONSUZ yaşamdır.

        Saygılarımla

        Metin GÜZEL
        İnş.Müh.

        • #21 Yazan: Harun Yıldız
          yaklaşık 7 yıl önce

          “Bazı varlıklar ise istedikleri an da istedikleri noktada olabiliyorlar.”
          Kastettiğiniz cin ler mi?
          İbliste Ademi SONSUZ yaşam ile kandırmıştı.

          Saygılarımla.

          Harun

  • #22 Yazan: Özlem Çölkesen
    yaklaşık 8 yıl önce

    Merhabalar, bloğunuzu yeni buldum, büyülendiğimi itiraf etmeliyim. Hepsi doğru, hepsi. Ben de sizin gibi yıllarca dinden uzak yaşamışken, Kryon’la tanışınca namaza başlamıştım, uzun bir zaman da kıldım. Üst boyuttan bir varlığın kitabıyla namaza başlamanın ironisini siz anlarsınız, eminim. Çünkü bunlar herkesle konuşulmaması gereken konular, zaman size susmayı öğretiyor. Tebrik ediyorum, takipteyim.
    Sevgiler, Özlem.

    • #23 Yazan: Harun Yıldız
      yaklaşık 7 yıl önce

      Özlem hanım
      Kryon la namaza başlamak ilginç.
      Senin bu Kryon dediğin kendini üst boyuttan pazarlayan şeytan olmasın.Zira Allah “insanları cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım” derken şeytana kul olmayalım? ne dersiniz.Beyninizden sizinle konuşuyor talimatlar veriyor değilmi?
      İsterseniz benimle konuşabilirsiz.
      Selamlar Harun.

  • #24 Yazan: Ali Fuat Menali
    yaklaşık 8 yıl önce

    Seyfullah bey, bendeniz 82 yaşında emekli bankacı ve ekonomistim. Bloğunuzdaki yazılar bana fevkalade ilginç geldi. Takip edeceğim. Dünyanın, insanlığın ve evrenin geleceği konusunda farklı düşüncelerimiz de olsa inanıyorum ki sonuçta aynı noktaya varabiliriz.
    Selam ve sevgilerimle…

  • #25 Yazan: evolution
    yaklaşık 8 yıl önce

    Seyfullah bey, blogunuzu cok buyuk bir heyecanla takip ediyorum, ozellikle Kur ‘an yorumlariniz mantigimla bagdasiyor, dusunsel olarak artik insanligin boyut degistirmesinin zamaninin gelmis oldugunu goruyorum, ilgiyle takip ediyorum ve dahasini bekliyorum.
    Tesekkurler,

  • #26 Yazan: Seyfullah Demir
    yaklaşık 9 yıl önce

    Salman Elibol kardeşim, Mehdi olmak çocuk oyuncağı bir durum mu? Sen dedin yada ben dedim diye mehdi mi olunuyor? Yada birkaç makale, kitap yazdım diye Mehdimi oluyorum. İyi ki dünyada sizin gibi her şeye olumsuz, negatif bakan insan sayısı az. Çok olsanız insanların her şeyini acımasızca eleştirir bilginin de önünü kesersiniz. Beni saygısızca eleştirirken sanki sen kütle çekimin sırrına yada ölümün sırrına varmışsın da benim haberim yokmuş gibi bilgiçlik tavırlarındasın.

    Bu sayfalarda bu konu daha önce de tartışılmıştı. Yorumlar silinince tekrar başa dönmüş olduk. Arkadaşlar, Salman kardeşim gibi düşünenler olabilir. Onun için özellikle belirtmeliyim.
    1- Ben Mehdi falan değilim.
    2- Mehdiyete inanıyorum. (Elibol kardeşim itiraz edecek ama bu benim inancım. Biri mehdinin olmadığına inanıyor olabilir. Benim değil de onun inancının doğru olduğunun kanıtı ne? Bana Mehdinin olmadığını kanıtlarlarsa ancak o zaman bu fikri ciddiye alırım.)
    3- Mehdi diye biri varsa ve eğer gelirse kimse onun mehdi olmadığından zerre şüphe duymayacak. Yani o kadar kesin delillerle gelecek. Dünyada tek kişi bile tereddüt etmeyecek. (Elibol kardeşim benim mehdi olmadığımı söyleyerek gerçekten mehdi olmadığımı bana ispatlamış oldu)
    4- Mehdi gerçekten bir dini yaymayacak o sadece gerçek bilgiyi yayacak ve o kadar güvendiğin bilim bile devede kulak kalacak.

    Elibol kardeşimin soyadı Elibol ama tevazu ve hoşgörüde epey cimri görünüyor. Değerli kardeşim üşenmez makalelerimi okumaya devam edersen sadece bilgi paylaşımı yaptığımı bu işlerden bir kuruşluk menfaatimin olmadığını anlarsın. Bilgi paylaşmak suçsa Bütün insanlar suç işliyor demektir. Ha! paylaşımlarıma inanmaman benim sorunum değil. Kimseyi balla yağla davet etmiyorum. İsteyen okur, istemeyen okumaz. Ayrıca tek makalemi okuyarak beni asla anlayamazsın. Her makalem ana temanın küçük bir bölümünü inceler. Onun için tüm makalelerimi okumaya devam etmelisin. Fakat okuyacağını sanmam… Çünkü sen her şeyi çok iyi biliyorsun ya! kararını da vermişsindir…

  • You activated the 2nd sidebar. Add widgets here from the Dashboard to remove this message