Eşref Armağan-Dünyayı Şaşırtan Türk

Kör ressam Eşref Armağan bilim dünyasını altüst etti. Her şeyi beyin olarak gören bilim insanları kör bir insanın resim yapmasını anlayamıyor. Hele bu resimler üç boyutlu görebilmeyi gerektirdiğinde nasıl yorumlayacaklarına şaşırıyorlar. Gözleri gören birçok insanın perspektif bir resim çizemediğini düşündüğümüzde, kör bir insanın mucizeler yarattığını anlamak gerekir. Zaten videonun sonunda Eşref beyin aldığı alkışın yoğunluğu ne kadar harika bir iş yaptığını gösteriyor. Gerçekten Eşref Armağan tarihte yerini almaya hak kazanmış bir yetenek sergilemiştir.

Bilim bu konuya açıklık getiremiyor. Tek diyebildikleri “şimdiye kadar bildiklerimiz yanlışmış”. Şaşırdıkları şeyden biri de görmeyen bir insanın beyninde aktif olmaması gereken bir bölümünün aktif olması. Yani kör bir insanın beyninde aktif olmayan bir bölüm Eşref Bey resim yaparken ışıl ışıldı. Bu durumun doğal olmadığı ortada…

Bu durumu açıklamak için bilim zihniyet değişikliği yapması gerekir. İnsanı madde beden olarak değil de ruh olarak düşünmek gerekecektir. Beynin işlevi ruhun bedene bağlanma mekanizması olarak görülmesi gerekir. İnsanı ruh-beden ikiliği olarak kabul edip, sonuçları da ona göre düşünmek gerekir.

Eşref Bey’i de bu kategoride düşündüğümüzde ressamlık yeteneğinin ruhundan geldiğini düşünmek gerekir. Önceki hayatlarında elde ettiği bu yeteneğinin bilinçaltının bir yansıması olarak ortaya çıkması ona bu yeteneği kazandırmıştır. Ruh dediğimiz şey zaten bilinçtir. Yani sürekli gelişen bir şeydir. Bazı ruhlar bir konuda uzmanlaşırlar. Bazısı çoğu hayatında müzisyen bazısı ressam olur. Bu tür insanlar sık olmamakla beraber dünyada bedenlenir. Biz onlara dâhiler diyoruz. Mozart gibi insanlar bu kategoriye girer. Yeteneği onu çeker. Yani çocukken yeteneği doğrultusuna yönelir. Siz onu başka konulara yöneltseniz de o yeteneğiyle karşılaştığında farklılığını gösterir. Eşref beyde elde ettiği bu yeteneğini kör olmasına rağmen başarıyla sergilemektedir.

Dâhi olarak bildiğimiz herkes bu kategoriye girer. Ruhunun uzmanlaştığı konularda inanılmaz şeyler başarırlar. Görülemeyeni görür veya aralarında ilişki olmayan konular arasında bağ kurarak harikalar yaratırlar. Bilim konusunda ise biraz daha farklı bir durum yaşandığını düşünüyorum. Özellikle Einstein’a yardım yapılmıştır. Sadece ona değil başka bilim insanlarına da çeşitli şekillerde yardım yapılmıştır. Örneğin Niels Bohr’un atomun yapısını çözmeye çalışırken gördüğü rüya veya Kekule’nin benzen’in şeklini gördüğü rüya birer yardımdır.

Bu duruma benzer bir durum da sağır müzisyenlerdir. Örneğin Ludvig Van Beethoven böyle bir müzisyendir. Daha birçok sağır müzisyen vardır ama hiçbiri doğuştan sağır değildir. Hepsi daha sonra sağır olmuşlardır. Yani sesleri tanıyorlardı. Hepsi çocukluğunda müzik eğitimi aldı. Onun için Eşref beyle kıyaslanamazlar. Çünkü o doğuştan kör. Başka bir durumda ses titreşim oluşturduğu için duyu organları vasıtasıyla hissedilebilir. Yani başka bir açıklama getirilebilir. Oysa hiç ışığı tanımadan bir manzara resmi çizmek mucize türü bir şeydir.

Süper zekâ ile dâhiliği karıştırmamak gerekir. Süper zekâ çok fazla insan var ama dâhi çok azdır. Süper zekâlar çok başarılı olabilirler ama dünyaya yön verenler hep dâhiler olmuştur.

 

Seyfullah Demir